‘’Türkiye rüzgar enerjisi yatırımları için hızla büyüyen bir ekonomi’’
Mustafa Serdar Ataseven, rüzgar enerjisi alanında ülkenin en güçlü sivil toplum kuruluşlarından TÜREB’in kaptanı. Ataseven’e göre, Türkiye rüzgar potansiyelinde Avrupa’nın yüzde 25-30 fazlasına sahip.
Türkiye rüzgar enerjisi potansiyelinin ülke ekonomisine kazandırılması doğrultusunda önemli çalışmalarda bulunan ve alanında ülkenin en güçlü sivil toplum kuruluşlarından olan Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliğinin (TÜREB) başındaki isim, Mustafa Serdar Ataseven. Ülkenin rüzgar enerjisi yatırımları için hızla büyüyen bir ekonomiye sahip olduğuna işaret eden Ataseven, toplamda 5500 MW kurulu güce sahip rüzgâr projelerinin, Türkiye’nin mevcut rüzgâr potansiyelinin en kısa sürede ekonomiye katkı sağlayacak şekle dönüştürülebilmesi için lisanslama sürecinin sonuçlandırılmasının beklendiğine işaret ediyor.
-Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği nasıl ve ne amaçla kuruldu? Birliği bize biraz tanıtır mısınız?
ATASEVEN: Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) rüzgar enerjisi ile ilgili bilimsel, teknik ve uygulamalı araştırmaları takip etmek, rüzgar enerji kaynağının kullanımını yaygınlaştırmak için faaliyetlerde bulunmak amacıyla 10 Şubat 1992 tarih ve 92/2752 Sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kurulmuştur. TÜREB, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü (EİE) ve Enerji Bakanlığının koordineli çalışmalarıyla Türkiye Rüzgâr Enerjisi potansiyelinin ülke ekonomisine kazandırılması doğrultusunda önemli çalışmalarda bulunmaktadır.
Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği’nin resmi olarak Türkiye şubesi olan TÜREB, rüzgâr enerjisi konusunda Türkiye’deki en güçlü sivil toplum kuruluşudur.
-Rüzgar enerjisi, diğer enerji türleri ile karşılaştırıldığında öne çıkan yönleri nelerdir?
ATASEVEN: Ülkemiz rüzgâr potansiyeli açısından Avrupa’nın potansiyelinden % 25-%30 daha fazlasına sahiptir. Ayrıca rüzgâr enerjisi temiz bir enerji sağlar, çünkü rüzgâr türbinleri elektrik üretirken sadece havanın hareket enerjisini kullanırlar. Çevreye zararlı emisyonlar veya herhangi bir atık bırakmadığından, atmosfere verilen karbondioksit miktarının yılda 2.000 ton kadarını azaltmış olur. Bunun yanı sıra rüzgâr enerjisi, sürekli gelişen ve güvenilirliği artan bir teknolojiye sahiptir. Bu yönüyle de oldukça hızlı büyüyen bir pazara sahiptir.
-Dünyada ve ülkemizde rüzgâr enerjisine bakış nasıl? Ülkemizin rüzgar enerjisi potansiyeli nedir? İzmir’in potansiyeli nedir?
ATASEVEN: Son yıllarda rüzgâr enerjisi bütün dünyada en hızlı gelişen enerji kaynağı haline gelmiştir. Öyle görülüyor ki, bu eğilim önümüzdeki yıllarda da artarak devam edecektir. Bunun en önemli nedeni de fosil yakıtlardaki rezervlerin azalmasının yanı sıra küresel ısınma neticesinde iklim değişikliğinin önüne geçmek ve karbon salınımını azaltmaktır. Ülkeler sürdürülebilir bir çevre yönetimi ile enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı önlemek ve kaynak çeşitliliğini oluşturarak arz güvenliğini sağlamak için yenilenebilir enerjiye yönelmişlerdir. Dünyadaki bu gelişmelere bağlı olarak bakıldığında Türkiye’nin rüzgâr enerjisi konusunda olağanüstü bir potansiyeli bulunmaktadır. Türkiye, Avrupa’daki 6’ncı büyük elektrik pazarıdır ve dünya çapında en hızlı büyüyen pazarlardan biridir. Türkiye, rüzgâr enerjisi yatırımları için gelişmekte olan bir piyasa ve hızla büyüyen bir ekonomidir.
Türkiye'de rüzgâr potansiyelinin yüksek olduğu 3 ana bölge vardır. Çanakkale- Balıkesir Bölgesi, İzmir-Manisa Bölgesi ve Hatay Bölgesidir. Uygulanabilir rüzgâr enerjisi potansiyeli Elektrik İşleri Etüt İdaresi tarafından 38.000 MW olarak hesaplanmaktadır ve bugün itibari ile kurulu gücümüz 1600 MW’dır. Ülkemiz kurulu güç büyüklüğü olarak ilk 20 ülke içindedir ve Türkiye'nin 2023 yılına kadar hedefi 20.000 MW kurulu güç ile ilk 5 ülke içerisinde yer almaktır.
-Sektörün İzmir’e ilişkin yatırımları ve gelecek planları nelerdir?
ATASEVEN: Ortalama rüzgâr gücü yoğunluğu ve yatırımları çekmesi açısından Ege Bölgesi şu anda Marmara Bölgesi’nden sonra ikinci sırada yer almaktadır. Ege Bölgesi’nde santrallerin en fazla yoğun olduğu alanlar ise İzmir ve çevresidir.
-Santrallerin kuruluş aşamasında yaşadığınız güçlükler nelerdir? Mevzuat kaynaklı sorunlar yaşıyor musunuz? Ülkemizin ilgili mevzuatını yurtdışı mevzuatı karşılaştırdığımızda nasıl bir tablo karşımıza çıkıyor?
ATASEVEN: Santrallerin kurulumu sırasında hem teknik hem de yasal açıdan bazı sorunlar yaşanmaktadır. Kanun koyucu geçmiş hatalı tecrübelerin telafi edilmesi için yoğun biçimde çalışmaya devam etmektedir. Her yıl enerjiye olan ihtiyacımız % 6-8 büyüyor, ancak yapılan tesisler yalnızca % 2-3 artıyor. Şu anda Türkiye’de 38.000 MW teknik potansiyelimiz varken, işletmede olan santraller sadece 1600 MW kurulu güç ile ülkemizdeki elektrik enerjisinin %2-3’ünü üretmektedir. Bildiğiniz gibi 2023 yılında bu rakamın 20.000 MW olması hedeflenmektedir. 2007’de dünyanın kurulu gücü 76.000MW iken 1 Kasım 2007 müracaatlarında Türkiye’de toplam başvuru 78.500 MW olarak gerçekleşmiştir. Bu başvuruların düzenlenmesi, işleme konulması, yönetmeliklerin, kanunların çıkarılması da 4 yıllık bir süreci almıştır. Ancak bundan sonraki başvuruların, geçmiş tecrübelerden kaynaklı olarak bu kadar uzun sürelere yayılmayacağına ve 1-2 yıl içinde sonuçlanacağına inanıyoruz. Lisans alma sürecinde bazı sorunlar elbette yaşanmaktadır. 1 Kasım 2007 başvurularını 4 yıllık oldukça uzun kabul edilebilecek bir süreçte çözümlememiz, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu gecikmeli olarak çıkartmamız, yabancı yatırımcıların Türkiye algısını kötü yönde etkilemiştir.
Santral kurulumu sırasında ise arazide rüzgâr bol olmalı, engebeli bölgeler istikrarlı rüzgâr rejimine engel oldukları için uygun alanlar saptanmalıdır. Santral kurmak için gerekli izinlerin alınmış olması gerekmektedir ve lisans işlemleri için EPDK'ya başvurmak gerekmektedir. Ulaşım ve taşıma maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle santralin kurulum alanı kolay ulaşılabilir olmalı ve aynı şekilde türbinde üretilen enerjinin şebekeye iletimi kolay olmalıdır. Ayrıca en önemli konulardan biri olan, projeye başlamadan önce yapılması zorunlu ölçümlerin de yeterli zamanda ve güvenilir ölçümlerle yapılmış olması gerekmektedir.
-Rüzgar enerjisi santrali ekipmanları nereden temin ediliyor? Ülkemizin ekipman üretimi açısından durumu nedir?
ATASEVEN: 1993 ten beri rüzgâr türbin pazarının büyüme oranı her yıl %40 civarındadır, gelecek onlu yıllarda büyüme oranının %20’ler civarında olması beklenmektedir. Halen dünyada 40 kadar türbin üreticisi vardır. Dünyadaki türbinlerin neredeyse yarısı Danimarka, İspanya, Almanya vb. üreticilerin yapımıdır. Ülkemizde ise rüzgâr türbinlerinin kanatları ve kulesi üretilmeye başlanmıştır. Küçük kapasiteli türbin üretimi de bulunmaktadır. Ancak türbin üretimi konusunda henüz istenilen aşamaya ulaşılamamıştır. Büyük türbinlerin temini genellikle Avrupa ülkelerindeki üretici firmalardan sağlanmaktadır.
Bildiğiniz gibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın AR-GE desteği kapsamında TÜBİTAK Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştirme Projelerini Destekleme Programı çerçevesinde Milli Rüzgâr Enerji Sistemleri Geliştirilmesi ve Prototip Türbin Üretimi (MİLRES) Projesi başlamış bulunmaktadır. Proje yürütücüsü kuruluşlar arasında Sabancı Üniversitesi, Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. (TUSAŞ/TAI), İstanbul Ulaşım A.Ş, TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü, İstanbul Teknik Üniversitesi yer almaktadır.
Birinci aşama olarak görülen 500 KW’lık sistem için 2013 yılı, ikinci aşama olan 2,5 MW üretim yapacak türbinler için 2015 yılı hedef konmuştur. Böylece ülkemizde üretilen türbinler de santrallerde yerlerini kısa zaman içerisinde alabileceklerdir.
-Yenilenebilir enerji kaynağı olarak çevreci bir enerji temin yöntemi olsa da bir rüzgar enerjisi santralinin özellikle kuruluş aşamasında bazı çevresel etkiler oluşacaktır. Bu etkilerin giderilmesi için yapılması gerekenler nelerdir?
ATASEVEN: Ülkemizde enerji üretiminde kullanılan kaynakların çoğu çevre açısından CO2 emisyonuna neden olan kaynaklardır. Bu nedenle yenilenebilir, çevre dostu ve ülkemizde potansiyeli olan enerji kaynakları ve teknolojileri konularında çalışmalar önem kazanmaktadır. Bunların en başında rüzgâr enerjisi gelmektedir. Bunun yanı sıra türbin için geniş alanlar gerekmektedir. Türbinlerin kapladığı alan bunun %1-1,2’si kadar olduğundan bu alanlar yine de tarım amaçlı kullanılabilir.
-Konut veya işyerleri için küçük sistemler olduğunu görüyoruz. Bunlara dair bilgi verir misiniz?
ATASEVEN: Ülkemizde kendi evinin ya da işyerinin önüne rüzgâr türbini koyarak elektrik elde etmeyi engelleyen bir yasa yoktur. Hatta teşvik edici olması açısından kendi kullanımınızın fazlası olan elektriğin de satışına imkân tanınmaktadır. Bu amaçla 500 KW’a kadar lisanssız türbin kurma imkânı sağlanmıştır. Bölgenizde en azından 15 km/s (4 m/s) yıllık ortalama rüzgâr hızına sahip yeterli rüzgâr var ve eviniz veya işyeriniz böyle bir türbini kurmaya müsait ve de temiz güç elde etmek istiyorsanız, rüzgâr türbinleri ile evinizin veya iş yerinizin enerji ihtiyacını karşılayabilirsiniz. Ancak, hukuki olarak mevzuatlar henüz uygulamaya konulmadığından bugün için bu tür sistemlerin ulusal şebekeye bağlanmadan kullanımı her geçen gün yaygınlaşmaktadır.
-Ve son olarak sektörün geleceği ile ilgili önerileriniz nelerdir?
ATASEVEN: Bilindiği üzere 1 Kasım 2007 tarihinde rüzgâr enerjisi için 751 proje başvurusu yapılmıştı. Bunların değerlendirmeleri yapılarak, bugün gelinen nokta itibariyle 1500 MW civarında tekli kalan projelerin lisanslandırma çalışmaları EPDK tarafından yürütülmekte olup, TEİAŞ tarafından yapılan 13 grup yarışma sonucunda lisans almaya hak kazanan
toplamda 5500 MW kurulu güce sahip rüzgâr projelerinin, Türkiye’nin mevcut rüzgâr potansiyelinin en kısa sürede ekonomiye katkı sağlayacak şekle dönüştürülebilmesi için lisanslama sürecinin sonuçlandırılması beklenmektedir.
Ayrıca TÜREB’in hazırlamakta olduğu çok önemli çalışmalarımızdan bir tanesi Türkiye Rüzgâr Enerjisi Stratejik Yol Haritası projemizdir. Bunların taban çalışmalarını tamamladık büyük ölçüde sektör katılımcılarının da katkısı ile daha da geliştireceğiz. Buradaki amaç geçmişte rüzgâr sektöründe neredeydik, şu anda neredeyiz ve ileride nerede olacağız. Sanayicilerimiz, üniversitelerimiz, kamu kuruluşları, yatırımcılar, mühendislik hizmeti veren kuruluşlar, bütün sektör paydaşları, rüzgâr sektörü ile ilgili önünde bir yol haritası görmek istiyor. Çalışmanın amacı, özgün ve rekabetçi teknoloji üreten ve enerji sepetinde rüzgâr enerjisinin ağırlığını artıracak yerli sanayiyi oluşturmak için işbirliğini ve eşgüdümü sağlamak, markalaşmış, lider ve küresel bir oyuncu olarak Türkiye’de rüzgâr sanayi devrimini gerçekleştirecek yol haritasını ortaya koyabilmektir.