Türkiye'nin duayen turizm fotoğrafçısı Halil Tuncer
Turizm camiası ve basınının yakından tanıdığı Halil Tuncer, kırk yılı aşkın süredir çektiği fotoğraf kareleriyle Türkiye'nin tarihi ve turistik değerlerini dünyaya tanıtıyor
Halil Tuncer, turizm camiası ve basınının yakından tanıdığı bir duayen. Fotoğrafladığı karelerle Türkiye'nin tarihi ve turistik değerlerini tüm dünyaya tanıtan bir turizm elçisi. Türkiye’nin dört bir yanını dolaşarak çektiği fotoğraflarla Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya kadar birçok ülkede sergi açan, devlet adamlarından profesörlere, siyasetçilerden ünlü işadamlarına kadar çok sayıda insanın duvarlarına Türkiye'nin en özgün karelerini taşıyan bir isim. Nemrut Dağı'nda çektiği fotoğraf karesi, 1993 yılında Danimarka'da yapılan Dünya Turizm Örgütü'nün düzenlediği afiş yarışmasında 69 ülke ve binlerce fotoğraf arasından ikinci seçildi.
Tuncer, bugün 77 yaşında ve "Fotoğraflarla Türkiye" sergileriyle birbirinden güzel Türkiye fotoğraflarını ziyaretçileriyle buluşturmaya, ülkenin tarihi ve turistik değerlerini tanıtmaya devam ediyor.
Hayat hikayesi zorluklarla dolu
Halil Tuncer'in fotoğraf aşkı çok uzun yıllar önce, henüz çocukluk yıllarında başlamış. Zorluklarla dolu hayat hikâyesine çektiği fotoğraf kareleri eşlik etmiş.
Halil Tuncer'in fotoğrafla tanışması 1955 yılında ortaokuldayken başlar. İlk fotoğraf makinesi, kendi harçlıklarıyla taksitle aldığı, üstten bakmalı 6-9'luk Kodak marka bir fotoğraf makinesi olur. İlk makinesiyle okuldakilerin fotoğraflarını çekip cep harçlığını çıkarmaya başlar.
1967-69 yılları arasında vatani görevini yapmak için gittiği Gelibolu’da da fotoğrafhaneye bakması için onu görevlendirirler. 1969 yılında İstanbul’a döndüğünde, Nişantaşı’nda bir ev kiralayarak fotoğraflarla birlikte yaşamaya, fotoğraf kareleri etrafında hayatını şekillendirmeye devam eder. Anadolu’yu dolaşmaya başlaması ise 1971 yılında, Türkiye Milli Talebe Federasyonu ile yaptığı bir gezi ile başlar.
Nemrut Dağı denince akla gelen ilk fotoğrafçı
Günümüzde Nemrut Dağı denince akla ilk gelen turizm fotoğrafçısıdır Halil Tuncer. 1971 yılında, Türkiye Milli Talebe Federasyonu ile birlikte 30 gün boyunca Anadolu'yu dolaşarak fotoğraflar çeker. İlk Nemrut fotoğrafı da yine bu geziye aittir. Eski bir Rus makinesi ile 8 mm'lik bir film de kaydeder o sırada. Kaydettiği bu film, tanıtma müşavirliği tarafından Fransa’ya götürülür. Filmi izleyen yabancılar hayran kaldıkları Türkiye’ye tatil amaçlı geziler düzenlemeye başlar.
Ertesi yıl, çok ünlü bir rehber İsveçli turist gruplarını getirir İstanbul'a. Tuncer, turist kafilesindeki bir felsefe profesörüne iki adet Efes fotoğrafı hediye eder. Bu jeste karşılık veren profesör, daha sonra ona bir mektup yazarak "ne yapmak istiyorsun" diye sorar. Bir Türkiye sergisi açmak istediğini söyleyen Tuncer'e uçak bileti yollayıp İsveç’e davet eder. Böylece, Halil Tuncer'in yurt dışında açtığı 'Fotoğraflarla Türkiye' sergilerinin ilki İsveç'te gerçekleşir.
Tuncer, İsveç'ten sonra Berlin, Münih ve Salzburg’ta tanıtma ataşelikleri ve Türk-Alman Dostluk Dernekleri’nde de sergiler açar. Salzburg Lisesi'nde açtığı sergiden sonra dönüş yolculuğuna hazırlanırken, fotoğrafların birçoğunu oradakilere hediye eder. Fotoğrafların içerisinde Türkiye’nin Efes'i, Bergama'sı, İstanbul’u, kısacası ülkenin en güzel yerlerinin en can alıcı kareleri vardır. Daha sonra kendisine bir zarf içerisinde para verirler. Kimseden para istememiştir halbuki. Almanya’daki Türkler, “Ülkemizin tanıtımına büyük katkı yaptın” diyerek aralarında topladıkları bir miktar parayı ona verirler.
Ülkenin turizm elçisi
Daha sonra İstanbul’a döner ve tekrar çalışmaya başlar. Yıl 1973'tür. Şişli’de İstanbul Bankası vardır o zamanlar. Bankanın Müdüresi sergi açması için onu çağırır. Epeyce gelen olur sergiye. 1974 yılında Ankara’daki Tuzcuoğlu Sanat Galerisi’nde ikinci sergisini açar. Aynı yıl, İstanbul’da Sheraton Hotel’de “Dünya Gençlik Kongresi” gerçekleşir, orada da bir sergi açar. O sırada, yazdığı “Tanrıların Arabaları” adlı kitabıyla dünyada büyük yankı uyandıran Erich Von Daniken de İstanbul’dadır. Kasım ayı olduğu için Nemrut dağına çıkamamıştır, ancak Tuncer'in sergisine katılır. Tuncer, Daniken’e bir Nemrut fotoğrafı hediye eder. Yazar, daha sonra Türkiye'ye geldiğinde Anadolu gezisine birlikte çıkarlar.
Danimarka'da gelen Dünya İkinciliği
1989 yılında, yine bir Anadolu gezisi için yollara düşer Halil Tuncer. O sırada bir grup turistin Nemrut Dağı'ndan paraşütle atlayış yapacağını haber alır. Zamanın Adıyaman Valisi Mustafa Yücel Özbilgin’in kendisine tahsis ettiği bir araçla Nemrut Dağına çıkar ve İsveçli gençlerin Nemrut Dağı üzerindeyken fotoğraflarını çekmeye başlar. İstediği kareyi yakalayabilmek için zor şartlar altında üç gece konakladıktan ve epeyce bir film makarası harcadıktan sonra istediği kareyi yakalar. Nemrut Dağı'nda, tanrı heykelleri üzerinde yamaç paraşütü yapan sporcuların görüntüsünün yer aldığı o fotoğraf karelerinden biri, Turizm Bakanlığı'nın afişine taşınır ve o fotoğraf 1993 yılında Danimarka'da yapılan Dünya Turizm Örgütü'nün düzenlediği afiş yarışmasında 69 ülke ve binlerce fotoğraf arasından ikinci seçilir.
Bu afiş Türkiye’ye ikincilik ödülünü kazandır, ancak kimse onu arayıp durumu haber vermez. Tuncer, olup bitenleri yarışmadan tam altı ay sonra bir dergide çıkan haber sayesinde tesadüfen öğrenir.
“İşte benim vergi levham”
Halil Tuncer'in yolculuk ve maceralarla dolu hayat hikâyesinde öyle bir anısı vardır ki, bu onun ne denli önemli işlere imza attığının bir göstergesidir. Dünya Turizm Yazarları (FİJET) üyesi olan Halil Tuncer, 1993 yılında ABD’de yapılacak FİJET kongresine katılmak için vize başvurusu yapar. Konsolosluktan vize için vergi levhası, ev tapusu ve banka cüzdanını isterler. Fakat onda bunların hiçbiri yoktur. Çektiği fotoğraflardan birkaçını yanına alarak vize talebinde bulunmak için ABD konsolosluğunda kuyruğa girer. Sıra ona geldiğinde görevli kendisine belgelerini sorar. O sırada, tesadüf eseri görevlinin arkasında duran Türkiye afişinde kendi çektiği fotoğrafı görür. Tuncer, konsolosluktaki görevliye arkasındaki fotoğrafı işaret ederek “İşte benim vergi levham” der. Bunun üzerine durum konsolosa bildirilir ve konsolos kendisini odasına davet ederek bir kahve ikram eder. Pasaportunu ister ve sanatçıların ayrı bir yere sahip olduklarını söyleyerek kendisine hayat boyu ABD vizesi verir.
Halil Tuncer, sonraki yıllarda dünyanın birçok yerinde sergiler açmaya devam eder. 1996'da ve 2000'de Amerika'da, Türk-Amerikan Federasyonu'nun katkılarıyla çeşitli kentlerde Türkiye fotoğrafları sergisi açar. 2001 yılında Küba'ya gider. Havana’da, Varadero'da sergiler açar. 2013 yılında da Tanzanya turizm bakanı davet eder kendisini. O sergide tüm eserleri imzalayarak büyükelçiliğe bırakır. Avrupa’dan Amerika’ya, Afrika’dan Orta Doğu’ya kadar dört kıtaya fotoğraflarıyla Türkiye'nin turizm değerlerini taşır.
Mesleğine aşkla bağlı
"İstanbul’da iki ay durduğumda kendimi çürümüş hissediyorum" diyor Halil Tuncer. "Mutlaka bir araştırmaya girmem lazım. Yol parası ve kalacak yer bulduktan sonra sorun değil, dolaşıyorum. Bu yüzden evlenemedim." diyor. Hayatında iki kez evlenme girişiminde bulunmuş. Her iki denemesi de ayrılıkla sonuçlanmış. 1990 yılındaki ilk evlilik denemesinde Yeniköy’de iyi halli bir aile kızıyla nişanlanmış. Kızın ailesi “çok dolaşıyor” diyerek araya girince nişan bozulmuş. İki yıl sonra tanıştığı başka biriyle aile arasında söz kesmeyi kararlaştırmışlar. Ertesi gün kendisine gelen sergi talebini kabul ederek apar topar yurtdışına çıkınca, uçakta “söz kesmeyi” unuttuğunu fark etmiş. Müstakbel eş vazgeçince ikinci evlilik girişimi de başarısızlıkla sonuçlanmış.
Türkiye'nin duayen turizm fotoğrafçısı Halil Tuncer, yurt içi ve yurt dışından birçok ödülün sahibi. Son olarak geçtiğimiz günlerde Adana Bölgesel Turist Rehberleri Odası (ADRO) tarafından gerçekleştirilen "3. Çukurova Turizm Ödülleri"nde turizme yaptığı katkılardan dolayı kendisine plaket takdim edildi. Ödülünü Adana Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek'in elinden alan Tuncer, Turizm Yayın Ödülünü ise World Travel Chanel'dan Demet Yiğitbaş'a kendisi takdim etti.