Havra Sokağı’nın en ünlü havrası “La Sinyora” (Giveret-Hanımefendi)
Tüm zamanların, diasporada yaşamış en büyük Yahudi kadını olarak kabul edilen Donna Gracia tarafından yaptırıldığı bilinen“La Sinyora Havrası”, İzmir’ in antik havralarının simgesidir
Yazı: Sara Pardo / Fotoğraflar: Onur Şan
İzmir’ in ünlü “Havra Sokağı”, 15’inci yüzyıldan itibaren baniler tarafından inşa edilmiş çok sayıda havradan 9 tanesini barındırır. Bu havralardan Bikur Holim, Bet Hillel, Salom, Algazi ve La Sinyora çeşitli dönemleri yansıtan mimarileri ve otantik süslemeriyle hem ibadete hem de İzmir turizmine açıktır. “La Sinyora” havrası, en çok beğenilen ve ziyaret edilen havralardan biridir. Bunlardan başka, Ets Hayim (şu anda restore ediliyor); La Hevra, Portekiz ve Foresteros Havraları kullanılamaz durumdadır.
Dörtlü grubun (Hevra, Algazi, Foresteros) parçası olan “La Sinyora Havrası”, İzmir’ in antik havralarının simgesidir. Adından da anlaşıldığı gibi, bir kadın tarafından, bağışlarıyla yaptırılmıştır. Prof. Barnaiye göre, inşaat tarihi, 1660’dır. Adı bilinmeyen bir kadın, İsrail’e göç etmiş ve evini havra olarak kiralamıştır. Havrayı da Tire ve Manisa’dan gelen “Rabi Selomo Algazi” ve “Rabi Selomo Even Ezra” kurmuştur. Prof. Gaalante ise, havranın Lazarettoyu (yoksullar yurdu) kuran “Acea” veya Hollandalı “Osbiye” hanımlarının sponsorluğu ile inşa edilmiş olabileceğini söyler.
En çok konuşulan isim ise, Portekizli bir konverso olan “Donna Gracia Mendes”tir. İstanbul’da da aynı isimle anılan bir havra vardır ve onun tarafından yaptırıldığı bilinir. Osmanlı Yahudi tarihinde “La Sinyora” lakabıyla anılan tek kadın, Donna Gracia idi.
Elbirliğiyle onarıldı
Bütün ihtimalleri göz önünde tutarak, havranın ilk kez 17’nci yüzyıl başlarında inşa edildiği varsayılır. Tüm İzmir havraları, evleri, havra sokağının tümü sık sık çıkan yangınlarla harap olur ve yeniden o zamana uygun tekrar inşa edilirdi. 1841 yılında İzmir’in yarısını yok eden büyük yangında, La Sinyora da kısmen yandı. Kudüs’ten gelen “Moiz Bengiyat” hem havrayı restore etti hem de bir arsa bağışladı. 1900 yılında, “Moiz Yeruşalmi” tarafından tekrar restore edildi.
Havranın bugünkü mimarisi, neo-klasik dönemi yansıtır. 1997’de çatısı tamamen yenilendi. 2006 yılında, başta Bank Hapoalim, Ester ve Naim Benmayor olmak üzere, İzmir ve İzmir kökenlilerin, Yahudi Cemaati yönetiminin başkan Jak Kaya’nın ve yazarın çabaları ve öncülüğüyle, gönüllü bir ekip tarafından onarılarak yenilendi. Böylece, kentimize harika bir tarihi eser kazandırıldı. Dört havrada yapılan bu tarz çalışmalar, küçük ve mütevazı bir toplumun, elbirliğiyle neler yapabileceğinin güzel kanıtıdır.
Uğurlu turunç ağacının gölgesinde
Sinyora Havrası’nın bahçesine, ağır ahşap bir kapıdan girilir. Duvarlar öyle yüksektir ki, insan kendini bir kalenin içine girmiş gibi hisseder. Tüm bahçe zemini yenilenmiştir. Koridor gibi bir yoldan duvar boyunca yürüdükten sonra muhteşem görünümü olan ve uğurlu olduğuna inanılan devasa bir turunç ağacının bulunduğu mekana varılır. Bir köşesinde, “Sukot (çardak) Bayramı” süresince kullanılan bir çardak (suka) bulunur. Havranın taş- tuğla yığma duvarları temizlenip orijinal hale getirilmiştir. Pencere söğelerinin büyük bir kısmı yekpare taş olarak orijinal haliyle yerindedir.
Geniş bir merdivenden küçük bir sahanlığa çıkılır. Merdivenin basamakları kırmızı, doğal taştır. Sahanlık eski mermerlerle kaplıdır ve ortasında Algazi Havrası’ndaki gibi on iki parça mermerden oluşan bir metre çapında daire şeklinde bir alan yeralır.
Esas havranın orijinal ağır ve naif ahşap kapısında içeri adım attığımızda onlarca avizeyle aydınlanmış, pırıl pırıl iç açıcı bir mekan tüm haşmetiyle bizi karşılar. Avizelerin bir çoğu 20’nci yüzyıl başlarından kalmadır. Gözüme ilk çarpan şey havranın bir zamanlar merkezi sisteme göre yapılmış olduğudur. Teva salonun tam ortasındaydı. Şimdi ise teva doğu duvarında, Ehalin iki yanında yer alır. İtalyan etkisiyle, birçok havra bu şekle dönüştürülmüştür. Tevanın etrafını çevreleyen ahşap kornişde, kabartma ve yaldızla İbranice, Simha Modehay Kanyak yazısı vardır. Ortadaki dört sütunun çizdiği eski tevanın içi, yaldızlı bitki desenleri ve alçı kabartmalarla (stukko) sade bir şekilde süslenmiştir. Tavanı düz rabıtalardan oluşur. Belki de ilk yapıldığında, aynı Şalom Havrası gibi kalem işi ile bezenmiştir. Fakat sık sık restore edildiğinden bu süslerden hiç eser kalmamıştır.
Doğu duvarında, kutsal dolap Ehal ve iki yanında da kitap ve başka havra objelerinin korunduğu birer dolap vardır. Dolapların pervazları, orjinaldir ve 19’uncu yüzyıl desenleriyle kaplıdır. Ehalin kapıları kabartma çiçek motifleri ve İbranice yazılarla süslüdür. Ehale çıkan merdivenin sonunda, 1841 restorasyonunda yapılmış, ince kabartmalı harika bir mermer kemer, şaar, geçit, yani cennete açılan kapıyı simgeler. Bir zamanlar bu havrada üç Sefer Tora vardır.(Galante 1940,c2 s.286)
Ev havasını yansıtıyor
Esas oturma yerleri, duvar dibinde sıralanmış sedirlerdir. Orijinal halinde tüm oturma yerleri ortada tevanın etrafında ve duvarların önündeydi. Bugün salonda koltuklar da vardır. Üzerlerinde, rahat renkli yastıklar, ev havasını yansıtır. Yerde, eski mermer döşemenin üstünde, evlerden hibe edilmiş eski Türk halıları serilidir. Batı duvarı boyunca uzanan balkon, azara, kadınlar için yapılmış bölümdür ve bir zamanlar önü Türk evleri gibi kafesle kapalıydı. Balkon pervazında, başka hiçbir havrada bulunmayan manzara resimleri görülür. Bir tanesi, bu havranın orijinal resimdir. İki tanesinin ünlü Kemer Köprüsü olması olasıdır. Duvarlardaki tablolar, çeşitli kutsal yazılar ve dualar içerir. Orjinallerin kopyasıdır. Pencereler,orjinaldir. Duvarda, küçük yeşil boyalı dolabın, Kabala ile ilgili kitap ve objelerin muhafaza edildiği köşe olduğu söylenir. Bir zamanlar, tüm havralar sedirleri, halıları ve kalem işleriyle Türk evlerine hatta küçük camilere benzerdi.
Matmazel Kaden’in kutsal bahçesi
Bahçe iki katlıdır. Üst bahçede bir merdiven, bizi kadınlar bölümüne çıkarır. Yan duvar Havra Sokağı’nda bulunan birkaç dükkanın arka bölümüdür. Burada özel misafirler ağırlanır, toplantılar yapılır ve cemaatin çocukları ağaç bayramında çiçek ekerler.
Bahçedeki küçük ev ise eskiden uzun süreler havranın bakımını ve bekçiliğini yapmış Kaden Abulafya’ nın yaşadığı evdi. Bir Şabbat sohbetinde, Doktor Cems Gabay bana Matmazel Kaden’ i öyle bir tatlı anlattı ki! “On parmağında on marifet vardı. İnanılmaz bir kadındı. Yurt dışında çok nüfuslu akrabaları onu yanlarına almak için kaç kez bilet gönderdilerse de bu bahçeden ayrılmadı. Kemeraltına bile çıkmazdı. Tüm gereksinimlerini komşuları olan terlikçiler alırdı. Elinden her şey gelirdi. Dikiş, nakış, yemek, reçel! Onun için bu havra ve bu bahçe kutsaldı. Her zaman ben burada öleyim derdi. Tüm kalbi ve ruhuyla buraya bağlıydı, Matmazel Kaden.”
Bahçedeki duvarındaki saçaklar eski tarzda fakat yeni yapılmıştır. Bahçe kazılırken birkaç eski kırık mezar taşı dağınık bir şekilde bulundu. Onlarda bahçede sergilenmektedir. Bunların bir zamanlar Bahribaba Mezarlığı’ndan getirildiği sanılıyor.
La Sinyora Havrası, çok amaçlı kutsal ve sosyal etkinliklerde ev sahipliği yapar.
“Muhteşem Senyora”
“La Sinyora” bu hanımefendi kimdir? Portekiz Marranoların ilk neslinden olan La Sinyora, İspanya’dan Portekiz’e göç etmiş ve orada Hristiyan bir ad olan Beatris de Luna olarak yaşamıştır.( 1510-1569). 1528’de Francisco Mendes ile evlendi. Francisco, kardeşi Diego ile pırlanta ticareti ve bankacılık yapıyordu ve Antwert’te bir şubeleri daha vardı. Diego, Beatrisin kız kardeşi Reyna ile evliydi. 1537 yılında, Beatrisin kocası öldüğü zaman Portekiz’de Marrano engizisyonu başlamıştı. Beatris tüm servetini alarak Flanders’e kardeşinin yanına gitti. Beraberinde yeğeni Jaao Micas (Miguez) de vardı. En ariskotrat çevrede yaşadı ve Diego’yla birlikte Marranoların Portekiz’den kaçmasına yardım etti, engizisyona mani olmak için çalıştı. 1534’te Diego ölünce Flanders’ten Venedik’e kaçtı ve malının büyük kısmı orada kaldı. Reyna miras yüzünden, onun Yahudi olduğunu ispiyonlayınca, tutuklandı. İstanbulda yaşayan yeğeni Jaao Mikes, Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istedi. Kanuni, Venedik düküne bir nota gönderdi ve Donna’nın derhal serbest bırakılmasını istedi. Beatrice serbest kalınca ailesiyle birlikte Ferrara’ya yerleşti. Hristiyanlığı tamamen bıraktı ve kendini Yahudi Grasya Nasi olarak tanıttı. Ferrara’da iken Yahudilere yaptığı yardımlardan ötürü, Samuel Usques 1553’te yazıp bastırdığı ünlü Ferrara İspanyolca Torası’nı ona ithaf etmiştir. Bu Tora büyük bir olaydı. Çünkü uzun zaman sonra Yahudiliğe dönmüş olan Konversolar artık İbranice bilmediklerinden, onların okuyabilmeleri için İspanyolca ve Latin harfleri ile yazılmıştı.
Donna Grasya, 1553’te serveti ile İstanbul’ a geldi ve hayır işlerini üstlendi. Birçok bilim adamına sponsor oldu. Selanik başta olmak üzere, İstanbul ve daha birçok şehirde akademiler ve havralar inşa ettirdi. 26 Marranonun yakılması üzerine, 1556-57 de Ankona Limanı’na bir boykot hazırlandı ve Sultanın yardımıyla birçok Türk uyruklu Yahudiyi kurtardı. 1554’te Jao Mikes İstanbul’a geri döndü ve Donnanın kızı Reyna ile evlendi. Yahudiliğe dönerek sünnet oldu ve “Josef Nasi” adını aldı.
Donna Gracia,1558 yılında 1000 altın karşılığında Tiberia şehri için birçok hak elde etti. Orada bir yeşiva kurdu; şehrin duvarlarını yeniledi. Josef Nasi ona daima yardımcı oldu. Dona grasya, Tiberya’ya göç etti. Nerede öldüğü ve gömülü olduğu tam olarak bilinmiyor.”La Sinyora”, “Giveret” olarak bilinen Donna Gracia hiç şüphesiz tüm zamanların, diasporada yaşamış en büyük Yahudi kadını olarak kabul edilir. Onun hakkında yazılmış sayısız kitaplar vardır. “Catherine Clement” in “Muhteşem Senyora” sı bunlardan biridir.
Don Josef Nasi (1524-79) Kanuni Sultan Süleyman ve özellikle II. Selim’in çok yakın dostuydu. Sarayda ve dış ilişkilerde çok yükselmiş ve çok etkin olmuştu. Ne yazık ki sonu hüsranla bitti.
Sözlük
Sinagog: Havra
Suka: Çardak bayramında, 8 gün süreyle içinde yemek yenilen kutsal mekan
Teva: Mimber
Ehal: Sefer Tora’ların muhafaza edildiği ve sinagogun en kutsal bölümünü teşkil eden dolap. Doğuya yönelmiş olup kapıları, maddi dünyadan kutsal olana geçişi simgeler. Ehal ancak Tora okunan günlerde ve çok özel durumlarda açılır.
Konversos, Marranos: Orta Çağ Avrupasında, Yahudikten zorla Hristiyanlığa dönüştürülen Yahudilere verilen ad. Bunların çoğu, daha sonra tekrar Yahudiliğe dönmüştürler.
Engizisyon: Papa’nın önderliğinde yürütülen din mahkemeleri. Ortaçağda Yahudi ve Müslümanları zor kullanarak Hristiyanlaştırmak veya cezalandırmak amacıyla yürütülürdü.
Diaspora: İsrail dışında ülkeler
Yeşive: Yahudi İlahiyat Fakültesi
Sefer Tora: Musevilerin kutsal kitabı Tora'nın, dini açıdan yenilebilir bir hayvanın derisinden hazırlanmış parşömen üzerine özel olarak eğitilmiş kişiler (sofer) tarafından özel bir tüy kalem ve mürekkeple elle yazılmış tomar (rulo) nüshaları.
Parohet: Ehal’in önüne asılan perde. Atlas, kadife gibi değerli bir kumaştan dikilir. Üzerinde yer alan genelde kapı, kandil, parmakları açık el, menora, Magen David gibi motifler sırma veya dival ile işlenir.