Kırsal turizmde Yarımada
Karaburun, Çeşme, Urla ve Seferihisar'ı içine alan Türkiye'nin en büyük yarımadası, kırsal kalkınmada gösterdiği gelişim ve alternatif turizm çeşitliliği ile örnek teşkil ediyor
İzmir'in Batı'ya, Ege Denizi'ne doğru uzanan yarımadası, doğal yapısını günümüze kadar büyük ölçüde koruyan; topoğrafyası, iklimi, flora ve faunası, kıyıları, doğal kaynakları, tarihi yerleşimleri ve arkeolojik birikimi ile kendine özgün kimlik taşıyan oldukça özel bir bölge. Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Urla ve Güzelbahçe ilçelerinden oluşan yarımada, 171 bin hektar alanıyla Türkiye’nin en büyük yarımadası konumunda.
Yarımada bölgesi, Karaburun, Çeşme ya da Urla ilçelerinden hangisi söz konusu ise onun adıyla anılıyor. Batıda ve kuzeyde Ege Denizi, doğuda İzmir Körfezi ile Menderes, Balçova ve Narlıdere; güneyde ise Kuşadası Körfezi ile çevrili olan yarımada, Türkiye'nin kıyı turizmi, kırsal turizm, ekoturizm ve agro-turizm alanlarında en önemli turizm destinasyonlarını içerisinde barındırıyor.
Kırsal kalkınmanın itici gücü turizm
Günümüzde sosyo-ekonomik kalkınmanın araçlarından biri olarak kabul edilen turizm, özellikle kırsal alanların kalkınmasında önemli bir rol üstlenirken, kırsalın sahip olduğu tarımsal ürün çeşitliliği, korunmuş çevre, doğal kaynaklar, doğal güzellikler, tarihi ve kültürel varlıklar günümüz turizm faaliyetlerinde arayış içerisinde olan turistlere yeni destinasyonlar oluşturma konusunda önemli bir zemin teşkil ediyor. Bu destinasyonların ortaya çıkarılması yerel ekonomi için bir ivme oluştururken, yerel halk için yeni istihdam olanakları yaratması, tarımsal verimliliği arttırması, bölge içindeki sosyo-ekonomik dengesizliklerin giderilmesi ve yerel ürünlerin turistik ürünlere dönüştürülmesini sağlayarak bölgenin özgün yapısının korunmasına ve değer kazanmasına da katkı sağlıyor.
Eşsiz güzellikteki doğası, milattan önceki zamanlardan gelen tarihi birikimiyle İzmir’in Karaburun’dan Güzelbahçe’ye kadar uzanan yarımadası, Çeşme ve Alaçatı gibi turizm markalarının yanı sıra; Karaburun, Seferihisar ve Urla gibi her biri kendine özgü doğal ve kültürel özellikler taşıyan destinasyonları ile Türkiye'nin kırsal turizmde en fazla potansiyel taşıyan bölgelerinden biri olarak öne çıkıyor.
Karaburun, bozulmamış doğası ile gözde
İzmir Körfezi’nin girişinde, körfezi kontrol eden önemli kilit noktalardan biri olan Karaburun Yarımadası, 460 kilometrekarelik yüzölçümü, yüksek, engebeli ve hareketli coğrafyası ile yakın çevresinden ayrılıyor. Oldukça derin bir yapıya sahip olan Kurudere Kanyonu ile Peynirini, Hades, Dipsizkuyu, Aşağıovacık ve Tezini Mağaraları çevreye şekil verirken, karasal alandaki bu yapı kıyı ve deniz dibinde de devam ediyor. Derin denizle çevrili Yarımada kıyıları, ova, koy, falez, lagün, fay, mağara gibi oluşumlarla çok çeşitli ve hareketli özellikler taşıyor.
Karaburun Yarımadası floristik açıdan da oldukça zengin ve barındırdığı endemik türler göz önüne alındığında çok değerli. Yarımadada yüzlerce yıllık bin civarında ağaç olduğu tahmin ediliyor. Yapılan bilimsel araştırmalarda Karaburun Yarımadası’nda, 70 familyadan 255 cinse ait 384 bitki türünün varlığı tespit edilmiş durumda.
Karaburun’a özgü yemekler, geleneksel Ege mutfağı ile benzerlik gösterse de orijinal yerel tatları ile farklılık gösteriyor. Karaburun mutfak kültürü kaynağını keçi sütü ve peynir çeşitleri, enginar, doğal otlar gibi özgün yerel ürünlerden alıyor. Herhangi bir fermantasyona tabi tutulmadan dalından koparılıp yenebilen hurma zeytini ise yöreye özgü bir ürün olarak öne çıkıyor.
Pek çok sahil yöresinin aksine kitle turizminden uzak kalan Karaburun Yarımadası, değişen turizm anlayışı ile oluşan yeni turizm konseptinin hemen her unsurunu içinde barındırıyor. Karaburun; deniz, sualtı, doğa yürüyüşleri, köy turizmi, eko ve agro turizm gibi alternatif turizm modellerinde oldukça yüksek potansiyel taşıyor.
Karaburun'da her yıl; Yöresel Yemekler Festivali, Denizle Buluşma Şenliği, Keçi Kırkım Şenliği, Sokak Tiyatroları Festivali, Eğlenhoca Zeytin Festivali gibi çeşitli festival ve şenlikler düzenleniyor.
Yarımada'nın yükselen yıldızı Urla
Kırsal turizmde son yıllarda dikkat çekici bir seviyede yükseliş gösteren Urla, İzmir’e yakınlığı, el değmemiş bakir alanları, antik kalıntıları, sivil mimari örnekleri, geleneksel yaşam özelliklerini koruyan köyleri, zeytin ve üzüm başta olmak üzere coğrafi işaret oluşturabilecek yerel ürünleri ile ön plana çıkıyor.
Anadolu'da zeytinyağının ilk üretim merkezi olarak bilinen Urla, Klazomenai antik kenti ve Limantepe ile Ege sahil bölgesinin bilinen en eski ve uzun süreli yerleşimine sahip bölgesi konumunda. Urla'nın İskele mevkinde 1992 yılında başlayan kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılan zeytinyağı işliği, tanımlanabilen en eski zeytinyağı üretim tesisi olarak biliniyor. Klazomenai’de kazısı tamamlanan zeytinyağı işliği bugün de kullanılan teknolojinin 2600 yıl önce dünyada ilk defa bu bölgede geliştirildiğini kanıtlıyor.
Urla'da tarihi değeri olan zeytin ve zeytinyağı üretimi eski önemini yitirmiş olsa da birçok kırsal yerleşimde seracılık faaliyetleri devam ediyor. Son yıllarda bağcılık ve şarapçılık faaliyetleri üzerinde önemli çalışmalar yürütülürken, büyük yatırımlar yapılarak ilçeye özgü bir marka oluşturulması için çalışmalar sürdürülüyor. Urla’nın kırsal alanlarında gerçekleştirilen tarımsal faaliyetler, turizme entegre edilerek çeşitlendirilirken, yerel ögelerin turistik ürünlere dönüştürülmesi ile yerel ekonomiye de ivme kazandırılmaya çalışılıyor. Özelikle kırsal öğelerin baskın olduğu kıyının gerisinde kalan alanlar ekoturizmin gelişme alanı açısından oldukça elverişli. Ekoturizm faaliyetleri ile birlikte ilçenin sahip olduğu doğal ve tarihi değerler, kıyı-kır entegrasyonu ile bütünleşik bir turizm anlayışıyla ele alınmaya çalışılıyor.
Urla Köyleri, kırsal turizm çeşitliliği açısından oldukça zengin
Urla'nın kırsal coğrafyası, özelikle de köy yerleşimleri kırsal turizm çeşitliliği açısından oldukça zengin. Orman köyü, kıyı köyü ve ova köyü olmak üzere gruplandırılan yerleşmeler Urla kırsal kalkınmasında önemli bir yer tutuyor.
Geçmişi bin yıl öncesine dayandırılan Özbek Köyü, doğası, tarihi ve kültürel öğeleri ile ön plana çıkıyor. Türkiye'nin ilk ve tek köy tiyatrosunun bulunduğu Bademler Köyü; Otantik dokusunun yanı sıra hemen her evin bahçesinde küçük ya da büyük enginar bahçelerinin bulunduğu Balıklıova; Urla-Seferihisar yolu üzerinde yer alan ve dağ köyü statüsündeki Gölcük; Türkiye'de ilk ve tek psikodrama eğitimi verilen köy olma özelliği taşıyan Ovacık Köyü; Bakir güzelliği ve yeni geliştirilmeye başlanan bağları ile dikkat çeken Yağcılar; Urla'nın gözde köylerinden biri olan ve kendine has doğal güzellikleri ile kırsal turizm için oldukça elverişli bir yapıya sahip olan Demircili; Doğal güzellikleri kadar sosyo-kültürel ve tarihi yapısı ile öne çıkan Barbaros, Urla Yarımadasında bulunan ve kırsal turizm açısından bölgenin kalkınmasında önemli etkileri olan köylerden sadece birkaçı.
Geleneksel Bağbozumu Şenlikleri 2 bin 600 yıllık bir geçmişe sahip
Urla'nın sahip olduğu bir diğer kültürel değer ise, her yıl düzenlenen ve 2600 yıllık bir geçmişe sahip olan Bağbozumu Şenlikleri. "Zeytine yağın, üzüme balın düştüğü gün" şeklinde sloganlaşan bu geleneksel bayram, Urla Belediyesi ve Ziraat Odası işbirliği ile 20 yılı aşkın süredir “Urla Bağbozumu Şenlikleri” adı altında sürdürülüyor. Şenlikler, her yıl 14 Ağustos’ta Malgaca Pazarı’nda yapılıyor. Her yıl çok sayıda insanın katıldığı ve birçok sanatçının da davet edildiği şenlikler, ilçenin tanıtımına da büyük katkı sağlıyor.
Bağbozumu Şenlikleri, Geleneksel Mart Dokuzu Ot Festivali, Uluslararası Köy Tiyatroları Şenliği, Uluslararası Urla Enginar Festivali, Nohutalan Kavun Şenliği, Sardalya Şenliği ve Edebiyat Festivali Urla'da gerçekleştirilen şenlik ve festivaller arasında.
Yarımada'nın "Sakin Şehri" Saferihisar
"Sakin Şehir‟ ünvanı ile turizmde bir marka olma yolunda hızla ilerleyen Seferihisar, alışılmış turizm modellerinin dışında, alternatif turizmdeki iddiasını destekleyen farklı özellikleriyle dikkat çekiyor.
Beş yıldızlı otellerin yerine butik otellerin inşa edildiği, yerel kültüre sahip çıkılarak sakin yaşam tarzının benimsendiği Cittaslow Birliği'ne kabul edilerek Türkiye'nin ilk sakin şehri olan Seferihisar'ın köyleri, doğaya ve kültürel kaynaklara zarar vermeden de kalkınmanın mümkün olduğunun birer kanıtı. Seferihisar genelinde ekonomik faaliyetlerin temelini tarım ve onun içerisinde de zeytincilik oluşturmakta iken, narenciye ve enginar yetiştiriciliği ile süs bitkileri ağırlıklı seracılık, hayvancılık son yıllarda önemli gelir kaynaklarından.
Sığacık'ın renkli ve ekolojik pazarı
Günümüzde ilçe ekonomisine katkı veren en önemli sektörlerin başında ise turizm geliyor. Sığacık Mahallesi’nde kurulan Kaleiçi Organik Pazarı, çiftçiler ve ev hanımlarına yeni bir iş kapısı oluştururken, Cittaslow’un Yerel Üretici ve Ürünleri Destekleme kriterine de örnek teşkil ediyor. “Seferihisar’ın Renkli Pazarı” sloganıyla kurulan Sığacık Kale İçi Pazarı’nda, yüzün üzerinde çiftçi ve iki yüz ev hanımı kendi ürettikleri ürünleri satıyor. Dışarıdan mal girişine izin verilmeyen pazarda çiftçiler bahçelerinde ürettikleri ürünleri, bayanlar ise el işleri ve hazırladıkları yiyecekleri satıyor. Naylon poşet kullanımının da yapılmadığı pazarda alışverişler file ve kese kâğıdıyla gerçekleşiyor. Pazarda Seferihisar’ın köylerinde yetişen yüzlerce değişik sebze çeşidi satılırken, Türkiye’nin en güzel mandalinası olan satsuma mandalinalar da uygun fiyattan alıcı buluyor.
Seferihisar'da kurulan Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, yine Seferihisar'da yerel tohumların yok olmaması için kurulan tohum bankası, yenilikçi girişimciliğin kollektif örnekleri olarak kendini gösteriyor. Seferihisar Belediyesi'nin desteğiyle kurulan Can Yücel Ormanı, Türkiye'de kurulan yüzlerce fidanlıktan sadece biri olmasının ötesinde geçmişte yaşayan önemli figürlerin adının verildiği ağaçlarıyla aynı zamanda turistik bir değer kazanıyor. Seferihisar Doğa Okulu ve Mandalina Üreticileri Birliği girişimleri ise uzun vadede bölgenin katma değerini yükseltecek önemli yenilikler olarak öne çıkıyor.
Türkiye'nin en başarılı kooperatifi
İzmir'in akciğeri olarak anılan, Kızılçam ormanlarıyla kaplı Kızıldağlar'daki beş köyden biri olan Gödence'nin kalkınma öyküsü ise pek çok köye örnek olacak türden. 1972 yılında 'birlikten kuvvet doğar' düşüncesiyle "Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi"ni kuran köy halkı, zeytinden zeytinyağına, üzümden pekmeze, tarhanadan bademe, kurutulmuş domatesten incire, baldan köy sabununa kadar üretimler yapıyor. Öyle ki, kooperatif Dünya Bankası tarafından Türkiye'nin en başarılı kooperatifi seçildi.
Anadolu'da şarap tanrısı Dionysos adına inşa edilen en büyük tapınağa ev sahipliği yapan Seferihisar'in bir köyü olan Gödence, tarihsel olarak aynı zamanda bir şaraplık üzüm bölgesi. Köyde toplu bir üretim yapılmıyor, ancak Ağustos- Eylül aylarındaki bağbozumunda topladıkları üzümlerden şarap üreten Gödenceliler de yok değil.
Çeşme kırsalı hala bakir
Turizm faaliyetleri genel olarak kıyı kesimindeki otellerde, plajlarda ve ikinci konutların olduğu alanlarda yoğunlaşan Çeşme, yakın çevresindeki kırsal yerleşimleri ile farklı alternatifler sunuyor. Çeşme kıyıları ne denli yapılaşmış ve kitle turizmine açılmış olsa da, köyler hala köy olarak kalmış ve kırsallığını korumuş durumda. Geleneksel yapıları ve otantik özellikleriyle Çeşme köyleri günübirlik ziyaret, alışveriş, yeme-içme amaçlı ziyaret edilebileceği gibi, konaklamalı olarak da hizmet verebilecek bir yapıya sahip. Köy evleri, yerel ekonomi ürünleri (zeytin, zeytinyağı, Çeşme kavunu, enginar, sakız reçeli, kadınların el işleri vb.) ve konuksever köylüleri ile köy pansiyonculuğunun geliştirilmesi için temel şartlara sahip.
Kırsal turizmin yılın her mevsiminde yapılabilmesi, fazla yatırım gerektirmemesi, mevcut evlerin kullanılması, kadınlara istihdam yaratılması ve yerel ekonomi ürünlerinin yerinde değerlendirilmesine olanak tanıması göz önünde bulundurulduğunda, Çeşme kırsal turizminin yerel halka büyük yararlar sağlaması kaçınılmaz. Çeşme'deki Ildırı, Germiyan, Ovacık gibi köyler kırsal turizme aday köylerden sadece birkaçı.
Çeşme'nin gözde tatil beldesi Alaçatı ise sivil mimarlık örneği taş evlerinin yanı sıra her yıl gerçekleştirilen Ot Festivali, sakız ağaçlarından elde edilen sakızla yapılan sakız reçelleri ve dondurmaları ile ünlü. Ege mutfak kültürünün ayrılmaz bir parçası olan Ege'nin şifalı otları, her yıl düzenlenen "Alaçatı Ot Festivali" ile dünyaya tanıtılırken, festival süresince çeşitli yarışmalar, sunumlar ve söyleşiler gerçekleşiyor.
Yarımada ile "Hayatı Yakala"
Karaburun, Çeşme, Urla, Seferihisar ve Güzelbahçe ilçelerinden oluşan Yarımada'nın planlı gelişmesi ve kalkınması hedefiyle hazırlanan“İzmir Yarımada Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi", "varlık odaklı yerel kalkınma" fikri ile yola çıkarak bu çerçevede Yarımada'ya bütüncül bir bakış sağlayabilecek somut projeler üretiyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi 'nin temellerini attığı ve İzmir Kalkınma Ajansı'nın (İZKA) desteklediği proje; Gezi Rotaları, Yerel Üretim ve Meslek Edindirme projesi olarak üç ana başlıkta toplanıyor ve bölgenin niteliklerinden hareketle çok sayıda alt projeyi içerisinde barındırıyor.
Yarımada'nın tüm değerleri "Gezi Rotaları" ile birleşiyor
Doğal ve tarihi özellikleriyle hepsi birer çekim alanı olan Karaburun, Çeşme, Urla ve Seferihisar, Yarımada Gezi Rotaları Projesi ile yeniden bütünlük kazanıyor. Projede, Yarımada’nın İzmir ve yakın çevresi ile Akdeniz ağına entegre olmasını sağlayacak dört tematik güzergâh belirlenmiş durumda.
Bu güzergahlar; Efes-Mimas Yolu, Zeytin Yolu, Bağ Yolu ve Mavi Rota olarak bölümleniyor. Güzergâhlar sürdürülebilir yeşil ulaşım temelinde; yürüyüş, bisiklet ve deniz ulaşımı seçenekleri ile gezilebiliyor. Yarımada Gezi Rotaları’nın temelini oluşturan yürüyüş, bisiklet ve deniz rotaları, ziyaretçilere bölgeyi yaşayarak öğrenme imkânı sunuyor.
Efes-Mimas Yolu
Yerleşimi sekiz bin yıl öncesine dayanan İzmir yarımadasında, tarihin izini süren rotaların ortak adı olan Efes (Selçuk) – Mimas (Karaburun) Yolu, Selçuk, Menderes, Seferihisar, Güzelbahçe, Urla, Çeşme ve Karaburun ilçelerinden geçerek bu güzergâhtaki tüm doğal, tarihi ve kültürel birikimi kapsıyor.
Zeytin Yolu
Yarımada’nın en karakteristik ürünü olan zeytin, Yarımada’daki tematik gezi güzergâhlarından bir diğeri. Güzelbahçe, Çeşme, Seferihisar, Menderes ve Selçuk ilçelerinden geçen rota, Zeytince Derneği temsilcilerinin alanda yaptığı çalışmalar sonucunda oluşturuldu. Güzergâh üzerinde; anıt zeytin ağaçları, zeytinyağı işlikleri, su kaynakları, zeytinyağı fabrikaları, manzara / seyir terasları, zeytin ezme yerleri, zeytinyağı yapımında kullanılan taşlar, kamp yerleri, kuyular, yel değirmenleri ve su değirmenleri tespit edildi. Zeytin yolcularını üreticilerle buluşturan ve 7 etaptan oluşan rota, İzmir'in üye olduğu "Dünya Gurme Kentler Ağı"na (DELICE) bağlanıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Ticaret Odası ortaklığıyla Ocak 2015'te gerçekleşen üyelik yoluyla İzmir ve dolayısıyla Yarımada bölgesi, gastronomi turizmi rotasına dâhil edilmiş durumda.
Bağ Yolu
Yarımada, Anadolu'nun bilinen ilk şaraphanesine sahip. Milattan Önce 2000'lerde Hititler ve Giritlilerin şarap üretip ihraç ettiği antik Çeşme limanında bulunan şaraphane, arkeolojik kazılar ile ortaya çıkarılıyor. Yürüyüş ve bisiklet yolları ile kesişen 151 kilometrelik bağ yolu 6 etaptan oluşuyor ve Selçuk, Menderes, Seferihisar, Urla, Çeşme ve Karaburun'daki üzüm bağlarından geçerek meraklılarını üreticiyle buluşturuyor. Bağ Yolu'nun European Wine Cities (Avrupa Şarap Kentleri) ağına bağlanması için çalışmalar yapılıyor.
Mavi Rota
Mavi Rota ile; Plajlar, deniz sporları, kamp alanları ile deniz turizminin desteklenmesi; Ege Üniversitesi desteğiyle Dalyanköy, Ürkmez, Gümüldür ve Pamucak’ta uygulanan yapay resif projeleriyle kıyı balıkçılığının geliştirilmesi ve biyolojik çeşitliliğin artırılması amaçlanıyor. Sportif balıkçılık ve dalış turizmi için yeni alanlar yaratılıyor.
Mavi rotanın amaçlarından bir diğeri ise tarihi ve kültürel ilişkilerle deniz ulaşımını sağlamak amacıyla antik Phokai (Foça), Sakız ve Sisam ile Yarımada arasında bağlantı kurmak. Mevcut Mordoğan - Foça seferleri bu hedefin bir etabını gerçekleştiriyor. İkinci etapta ise Chios (Sakız) ve Samos (Sisam) adalarıyla deniz ulaşımı bağlantısı kurulması düşünülüyor. Deniz festivalleri, Urla Su Altı Arkeoloji Müzesi, Kiklad tekneleri ve İzmir kayıkları ile antik deniz rotaları da Mavi Rota'nın alt bileşenleri arasında.
"Yerel Üretim Projesi" ile sürdürülebilir kalkınma amaçlanıyor
Yarımada Projesi'nin ana başlıklarından birini oluşturan Yerel Üretim Projesi ile, alanında uzman kişilerin yönetiminde uygulanan projelerle hem yerli halkın standartlarını yükseltmek hem de bölgenin ürün zenginliğinden daha fazla sayıda kişinin yararlanmasını sağlamak amaçlanıyor
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte hazırlanan proje ile; üreticilerin gelir düzeyi ve yaşam koşullarını yükseltmek, yeni istihdam alanları sayesinde kırsaldaki genç nüfusu artırmak, yeni ürün ve üretim sistemlerini yaygınlaştırmak ve iyileştirmek, tarımsal üretimde sürdürülebilirliği sağlamak, üretici kooperatiflerini aktifleştirmek, sağlıklı yerel ürünlerin başta İzmir halkı olmak üzere tüketiciye ulaştırılması için eğitim vermek ve ürünlerin katma değerini yükseltmek hedefleniyor
Yarımada'nın hünerli elleriyle ekonomik kazancın kapısı aralanıyor
Yarımada Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi'nin diğer bir ayağını ise Meslek Edindirme Projeleri oluşturuyor. Bu çerçevede, Yarımada Projesi kapsamına giren ilçelerde istihdama ihtiyaç duyulan alanlarda eğitimler verilerek, ilçe belediyeleri, üniversiteler ve Halk Eğitim Merkezleri işbirliği ile çeşitli kurslar açılarak hem nitelikli işgücü ihtiyacına cevap veriliyor hem de hizmet kalitesi artırılıyor. Karaburun, Seferihisar ve Urla'da verilen kurslarda; sepet örücülüğünden ev pansiyonculuğuna, pastacılıktan reçel ve turşu yapımına, balık işleme tekniklerinden sabun yapımına kadar birçok alanda eğitimler veriliyor.
Turizmde bir marka, Yarımada
İzmir'in batıya uzanan yarımadası, daha çok Çeşme ve Alaçatı gibi turizm merkezleriyle biliniyor. Dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan bir turizm türü haline gelen 'kırsal turizm' ise gelişen bir alternatif turizm çeşidi olarak öne çıkıyor. Turizmde yeni arayışlar, turistlerin beklentilerindeki değişimler, yeni yerlerin ve yerel kültürlerin keşfine duyulan ilginin artışı kırsal turizmin gelişiminde birer itici güç olarak kendini gösteriyor. Bu çerçevede İzmir'in Karaburun, Çeşme, Urla ve Seferihisar'ı içine alan yarımadası, kırsal turizmdeki potansiyeli ve bu potansiyelin açığa çıkarılması amacıyla gerçekleştirilen projeler ile her geçen gün alternatif turizm destinasyonları içerisinde bir marka haline geliyor.
Kaynak:
İZKA - Urla-Çeşme-Karaburun Yarımadası Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi
Meryem GÜDÜCÜLER - Urla’da Kırsal Kalkınma ve Kırsal Turizm / IJSES Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Dergisi (2 (2): 67-78, 2012)
Gözde EMEKLİ - Sürdürülebilir Turizmde Çeşitlendirmenin Önemi: Çeşme-İzmir