Unutulmayacak bir anıdır Cunda…
Gitme vaktini gösterdiğinde saatler, inceden bir hüzün çöker yüreklere…Masal tadındaki renkleriyle Cunda, ‘Beni bırakma’ der.
Masmavi denizi, eski Rum evleri, yemyeşil ağaçlarıyla selamlar Cunda Adası konuklarını.
22 adası olan Balıkesir’in Ayvalık ilçesinin hayat belirtileri görebileceğiniz tek adasıdır Alibey, yani Cunda Adası. İlçe merkezine karayolu ile 8 kilometre uzaklıktaki adanın çevresi doğal plajdır.
Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’in, Midilli’yi alması sonucu bölgede korsanlığın sona ermesiyle deniz güvenliği sağlanmış ve civar adalarda yaşayan halk, Ayvalık ile Cunda Adası’na yerleşmiş. Cunda Adası’nda bulunan tarihi yapılar restore edilerek, bugün mimari yapıya ve kültürüne uygun küçük işletmeler halinde hizmet verir hale gelmiş.
Ayvalık’ı açık denize karşı kapayan bu adaya bir köprü ile karayolundan ulaşmak mümkün. Yaz aylarında Ayvalık’tan Alibey Adası’na her saat motor seferleri de düzenleniyor. Adanın yüksek kesimlerinden boğazların, adaların, iç içe girmiş koylarının güzellikleri seyre değer. Neo - klasik hayranları, sessizlik ve doğa ile birlikte olmak isteyenler için de en uygun gezi destinasyonudur Cunda.
Tarihi yapılar hayranlık uyandırıyor
Cunda Adası’nda görülebilecek birçok kilise ve manastır bulunuyor. Bunlardan biri de klasik Bizans mimarisi stilindeki Taksiyarhis Kilisesi. Adanın en görkemli yapısı olma özelliğini taşıyan kilise, adeta yıllara meydan okuyor. Yapım tarihi 1873 olan metropol kilisesi içinde balık derisi üzerine işlenmiş Yunus Peygamber’in, Azrail, Cebrail meleklerinin ikonları bulunuyor. Kilise yıllardır turistlerin uğrak noktası. Bugün yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olmasına karşın Taksiyarhis Kilisesi, adanın hala en çok ziyaret edilen noktası.
Adanın bir başka tarihi yapısı da Agia Triyada Kilisesi. Adaya inşa edilen ilk kilise olma özelliğini taşıyan Agia Triyada’nın yapımında tamamen yöresel ve doğal taşlar kullanılmış. Kayıtlarda 1865 yılında inşa edildiği belirtilen kilise, Bakkal Sokak sonundaki arsa üzerinde bulunuyormuş.
Cunda Adası’nın sembol mekanlarından biri de yaz-kış turistleri ağırlayan taş kahvedir. Neo-klasik mimari yapısı ve inşasında kullanılan taş ustalığı görülmeye değer özellikte olan taş kahve, ada halkının da buluşma noktası işlevini görüyor. Yüksek tavanlı duvarlarındaki aynalara bakmaya doyamadığınız taş kahvede kahvaltılar, çaylar eşliğinde sohbetlere doyum olmaz. Adanın yaşayan, tarihe tanık olan mekanıdır taş kahve.
Cunda’nın kiliseleri saymakla bitmiyor. Günümüze değin korunabilen pek az yapı olsa da Panaya Kilisesi, Ayos Pandeleymonas Kilisesi, Ayos Nikolaos Kilisesi ve üç denizi gören bugün ‘Aşıklar Tepesi’ olarak adlandırılan konumda yer alan Ayos Yannis Kilisesi’ni es geçmemek gerekiyor.
Manastırlar adası
Her yıl yerli-yabancı birçok turistin ayak bastığı Cunda’da manastırlar da önemli bir yer tutuyor. Çamlı Manastırı, Koruyan Meryem Manastırı olarak da anılan, restorasyonun ardından malikane olarak kullanılan Leka Panaya Manastırı, kendine özgü yapısını büyük ölçüde günümüze kadar koruyabilen Ayışığı Manastırı, Ayos Apostolos Manastırı, Tavuk Adası Manastırı, doğanın ve insan elinin tahribatına direnen Ortaçağ yapıtı Güvercin Adası Manastırı ve Profit İliya Manastırı sayabildiklerimiz arasında.
Dar sokaklarında kaybolun
Birbirini selamlayan eski taş evlerin sıralandığı dar sokakları da unutmamak gerekiyor Cunda’da. Çünkü bu özellik, Ege’nin samimi havasını solumanın en önemli yolu.
Osmanlı döneminde şekillenmiş kent dokusu, dar ve kıvrımlı sokakları, cumbalı evleri ve konakları, Cunda’yı unutulmayacak gezi rotaları arasına sokan en belirgin özelliklerinden. Tarihi taş evleri, rengarenk işlemeleriyle her sokakta görebilirsiniz. Cumbaları, dökme demir balkon korkulukları, pencere kafesleri, ahşap ya da kesme taş işçiliği, birbirinden güzel oymalarla süslenmiş balkon ayakları üzerindeki motifler izlemeye değer güzellikte.
Despot’un evi, kent kitaplığına dönüşmüş
Despot Evi, Yunanistan’ın devlet olduğu gün toplanan bağışlar ile yaptırılmış görkemli, tarihe tanıklık etmiş bir yapı. Binayı yaptıran Despot, 1877 yılında binaya yönelik bir baskında hayatını kaybetmiş ve bu görkemli yapının ancak 15 yıl keyfini sürebilmiş. Sonrasında Osmanlı Devleti yapıyı satın alarak, bir süre Hükümet binası olarak kullanmış. Yıllar sonra mübadele ile birlikte bina, öksüz yurdu olarak kullanılmaya başlanmış, ancak okulun taşınması ile kaderine terk edilmiş.
2007 yılında ise eski Rum yapısının talihi döndü. İşadamı Rahmi Koç tarafından yeniden restore edilen bina, kent kütüphanesi olarak halkın hizmetine açıldı. Aşıklar Tepesi’nde yer alan ve Necdet-Sevin Kent Kitaplığı adını alan yapı, adanın yine sembol mekanlarından biri.
Kütüphane bünyesinde modern bir kafeteryanın da bulunduğu tarihi yapıdan günbatımını izlemek ayrı bir keyif.
Ne yenir?
Ada halkının rızkı, teknelerinde oynaşan çeşit çeşit balıklar. Ekmeklerini denizden çıkarmalarına şahit olduğunuz balıkçıları mutlu etmenin en güzel yolu da, tuttukları birbirinden taze balıkların tadına bakmak. Bunun için birçok adres bulunuyor Cunda Adası’nda. Merkezde sıralanmış balıkçı lokantalarında, meşhur papalina başta olmak üzere birçok balık türü ile lezzetli deniz mahsullerini, güzel sunumlarla masanıza konuk ediyorsunuz. Cunda’da bir de Ege’nin gastronomi kültürünün baş aktörleri mezeler ve zeytinyağlı ot yemeklerini unutmamak lazım.
Yapmadan dönme!
- Adanın sembol mekanlarından Aşıklar Tepesi’nde gün batımına tanık olmadan,
- Ömrü uzatan ünlü zeytinyağlarından satın almadan,
- Rengarenk takı ve el sanatı ürünleri dükkanlarına uğramadan,
- Ege’nin lezzetli balıkları ve otlarının her çeşidinin yer aldığı yöre mutfağını keşfetmeden dönmeyin.