Kaz Dağları’nın türküsünü söyleyen köy
Medeniyetler ve efsaneler beşiği Kaz Dağları’nın en batı ucundadır Yeşilyurt Köyü. Buradan esen rüzgar, uçan kuş, açan çiçek hep bu dağların türküsünü fısıldar.
Yazı / Article and: Derya Şahin
Fotoğraflar / Photographs: Erhan Erkoç – Derya Şahin
“Ben bir gün bu dağ köyünde/ Bulunacak en güzel şeyi buldum./ Kayalardan sızan sularda ne vardı, sular ne diyordu?/ Dağların hikâyesi kahramanların hikâyesine benzer,/ Gizlemiyordu dağ cevherini, yağmurdan kardan aldığını/ Sebil gidiyor, kuşlara, kurtlara, insanlara veriyordu.”
Ceyhun Atıf Kansu’ya görülecek, duyulacak, sevilecek en güzel şeyleri sunan; en güzel şeyleri düşündüren ve de onu varılacak en yalın gerçeğe vardıran dağ köyü nerededir bilinmez ama sanki Yeşilyurt’u anlatır bu satırlar.
Medeniyetler ve efsaneler beşiği olan Kaz Dağları’nın en batı ucundadır Yeşilyurt Köyü.
Bu dağlar ki, bağrından çağlayan pınarlarıyla Homeros’un İlyada’sını fısıldar, Sarıkız ile gözü yaşlı babasının öyküsünü, heybetiyle tanrı ve tanrıçaların gücünü anlatır… Ne geçmişini sakınır konuklarından ne de bugününü, tüm mütevazılığıyla bağrına basar onları…
Yeşilyurt Köyü’nde esen rüzgâr, uçan kuş, açan çiçek hep Kuzey Ege’nin yaşam kaynağı olan bu dağların türküsünü söyler. Dağlardan yüklendiği namelerde çam ormanlarının kokusu da gizlidir, kuş cıvıltılarıyla birleşen suların gürültüsü de.
Büyük Çetmi’den Yeşilyurt’a
Mitolojiye göre dünyanın ilk güzellik yarışması burada yapılmış; Piriamos un oğlu Paris, Helen, Athena ve Afrodit arasında yapılan yarışmada kraliçe olarak güzelliğin ve sevginin simgesi Afrodit’i seçmiş.
Tarih boyu Likya, Pers ve Roma medeniyetlerinin izlerini taşıyan köy, antik İyonya bölgesinin önemli geçiş merkezlerinden biriymiş. 1355 yılında Oğuzların 24 boyundan biri olan Çepni boyunun Anadolu’ya yayılan uç beyliklerinden ikisi tarafından kurulan köy, Büyük Çetmi ismini almış. Büyük kardeşin kurduğu Büyük Çetmi’nin karşısına küçük kardeş de Küçük Çetmi köyünü kurmuş.
Yüzlerce yıllık göçebe yaşam tarzından yerleşik hayata geçen köyün ilk kurucuları, evlerini inşa ettirmek için Marmara adası ve çevre yörelerde yaşayan Rum taş ustalarını köye getirmiş. Zaman içinde nüfusu artan Rumlar da köye yerleşmiş ve bir mahalle kurmuş. Ondan sonra yüzlerce yıl, Rumlarla Türkler bu köyde bir arada yaşamış. Meydandaki cami, bu birlikteliğin en önemli göstergelerinden biri olmuş. Mimarisiyle dikkat çeken caminin yapımında Yunanlı ustalar çalışmış. Bu nedenle yapıda camiden daha çok kilise detaylarına rastlanır.
1924 yılındaki mübadelede Rumlar köyü terk etmiş, onların yerine Midilli ve Girit adasından Türk mübadiller gelerek yerleşmiş. 1970 yılında köyün ismi Yeşilyurt olarak değiştirilmiş.
Yeşilyurt, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Cumhuriyet balolarının düzenlendiği, gençler arasında "güzel konuşma" ve "kitap okuma" yarışmalarının yapıldığı, kanalizasyon ve şebeke suyu altyapılarının 30 yıl önce tamamlandığı, kültür ve estetik değerlerin son derece yüksek olduğu bir köy olarak bilinmiş.
İstanbulluların gözdesi
Çanakkale-Ezine yolunda, Küçükkuyu’ya 3 kilometre uzaklıktaki Yeşilyurt Köyü, Kaz Dağları’nın engin yeşili ile Edremit Körfezi’nin derin mavisini kucaklar. Temiz havası ile tam bir oksijen deposu olan köy, dağ yürüyüşü, offroad ve yamaç paraşütü için oldukça elverişli bir konuma sahiptir.
90 haneli ve 200 nüfuslu Yeşilyurt Köyü, Ege kasabalarının o sıcak ve samimi atmosferini sunar misafirlerine. Kent yaşamının koşturmacısından bunalanlar için adeta bir vaha niteliği taşıyan köy; İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerden gelenlerin, hatta yabancıların gözdesidir.
Otantik taş evleri, bu evlerin ayva, nar, zeytin ve çam ağaçlarıyla çevrili bahçeleri, renk renk açan sardunyaların sıralandığı ahşap kapı önleri değil sadece ilgi çekici olan. Köyün ara sokaklarında dolaşırken büyük kentlerde görmeye çok da alışık olmadığınız manzaralarla karşılaşabilirsiniz. Kimi zaman karnını doyurma telaşındaki tavuk ve horozlar, kimi zaman saklambaç oynarcasına birbirinden oraya buraya kaçışan kedi yavruları, kimi zaman da yürüyüşe çıkmış atlar yoldaşlık eder keşif gezinize. Çamçıyaka Tepesi’nden köyün manzarasını seyretmek ise ayrı bir zevktir. Dilerseniz bin bir türlü şifalı bitkinin yetiştiği köyün yamaçlarından ot da toplayabilirsiniz. Bu yamaçlarda tavşan, tahtalı güvercini, keklik, yaban domuzu ve karaca olduğu da söylenir.
Gezi sonrası köy meydanındaki kafeler bir yorgunluk kahvesi içmek ve soluklanmak için ideal. Dilerseniz önünde çoğunlukla yaşlı amcaların sıralandığı köy kahvesinde oturup onlarla sohbet de edebilirsiniz. Köy meydanında ayrıca yöresel ürünlerin satışa sunulduğu tezgâhlar ve küçük bir bakkaliye de var. Yöre halkının zeytincilikle uğraştığı köyden, başta zeytin, zeytinyağı ve testi peyniri olmak üzere taze meyve, sebze çeşitleri ve kekik, adaçayı, kapari, nane, ısırgan gibi şifalı bitkiler alabilirsiniz.
Köydeki taş evlerin bazıları butik otel olarak hizmet veriyor. Mimari yapıları bozulmadan yapılan restorasyon çalışmaları ile yenilenen evler, her şey dahil sisteminden uzakta sürdürülebilir ya da kısaca soft turizm olarak adlandırılan yeni bir anlayış ile turizme kazandırılıyor. Butik otele dönüştürülen yapılarda estetik göze çarpıyor. Yemekler yöresel ve doğal ürünlerle yapılıyor.
Geçmişin izlerini tabiatın güzellikleri içerisinde korumuş Yeşilyurt Köyü’nün efsunlu havasını soluyanların gençleştiğine inanılıyor. Ne dersiniz, denemeye değmez mi?