İzmir’e ‘butik kent’ sıfatı yakışır
İlk gençlik yıllarından beri turizmle haşır neşir bir isim Muzaffer Tağıl. Çok sevdiği İzmir’i hiçbir zaman terk etmeyen deneyimli turizmci Muzaffer Tağıl, kentini seviyor ve gücüne inanıyor.
Röportaj: Çiğdem Askeri Coşkun
Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin en büyük otel zincirlerinden Kaya Hotels & Resorts’un İzmir’de bulunan yatırımı Kaya İzmir Thermal & Convention Otel’in genel müdürlük görevine getirilen Muzaffer Tağıl’ın sektörle tanışması, lise yıllarına uzanıyor. Lisede okurken yaz aylarında Türkiye’nin ilk tatil köyü Çeşme Altınyunus’ta housekeeping departmanında oda temizleyicisi olarak adım atmış Tağıl sektöre. O günden bu yana farklı otellerde genel müdürlük yapan Muzaffer Tağıl, İzmir’i, turizmi, başarının nasıl yakalanabileceğini anlattı tüm içtenliğiyle.
Muzaffer Tağıl, turizmde başarı için önce ‘birlik-beraberlik’ şartına inananlardan. İzmir’in turizm stratejisini, belli bir başlığa odaklanarak kurabileceğine inandığını dile getiren Tağıl, “Butik kent kimliğinde, sağlık ve kongre turizmine yoğunlaşmalıyız” diyor.
Turizmle tanışmanız nasıl oldu?
TAĞIL: Turizmcilik mesleği ile buluşmam, lise çağlarında oldu. Lisede okurken 1979 senesinde Çeşme Altınyunus Tatil Köyü’nde yaz tatillerinde housekeeping departmanında oda temizleyicisi olarak çalıştım. Altınyunus’un her odasını paspaslayarak başladım yani mesleğe. Verilen her görevi en güzel şekilde yapardık. Çeşme Altınyunus o zamanlar bir okuldu. Değil İzmir, Türkiye’de bile böyle bir tesis yoktu. O yüzden gururla çalışıyorduk.
Sonrasında uzun yıllar aynı otelde sürdü yolculuğunuz.
TAĞIL: Evet, 1982 yılında Karaca Otel’e geçtim. Gece resepsiyoncusu olarak başladım ve 6 yıl devam ettim. Genelde ‘yeni gelenler geceye geçer’ kanunu vardı ama ben bekâr olduğum için uzun bir süre gecede çalıştım. Askerlik döneminden sonra yine Karaca’ya döndüm ve 1992’de ön büro müdürü olmadan otel müdürlüğü teklifi aldım. Yaşım 28’di. Hiç unutmam o günleri. Genç olduğum için genel müdür olamam gibi bir düşüncem vardı ancak patronum ısrar etti, ben de kabul ettim ve başladım. O süreç içerisinde eşim-dostum çok oldu. Çünkü ben insanları gerçekten seviyorum. Sektörde aramın kötü olduğu bir insan bile yoktur. Herkesi olduğu gibi kabul ediyorum. 23 yıl aynı otelde çalıştıktan sonra artık ‘dışarıyı görmek gerek’ diye düşündüm. 2005 yılında Çeşme Alaçatı’daki Süzer Otel’e genel müdür oldum. Bir sene sonunda otelin bağlı olduğu grup küçülme kararı alınca, Alaçatı’daki oteli kapattılar, bana da Antalya’daki otelin müdürlüğünü teklif ettiler. Ancak İzmir’i bırakmak istemediğim için Antalya’ya gitmeyi istemedim. Ben İzmirliyim, burayı çok iyi tanıyorum, burada kalmalıyım dedim. Taş yerinde ağırdır sözüyle hareket ettim. O süreçte Konak’taki Best Western Otel’den aldığım teklifi değerlendirdim. 2010’un Aralık ayından bu yana da Kaya Grubu’nun İzmir’deki yatırımı Kaya İzmir Thermal & Convention Otel’in genel müdürlük görevini yürütüyorum.
‘Kongre merkezi artı değer’
Kongre ve termal turizmini bir arada sunan oteliniz kente neler kazandırdı?
TAĞIL: Termal turizm İzmir için önemli bir vizyon. Balçova, kızı Electra’nın bölgenin sularıyla şifa bulduğuna inanan komutan Agamemnon’un adıyla anılan Agamemnon kaplıcalarıyla dünyada tanınan bir bölgedir. Biz de termal potansiyelimizi sunabildiğimiz, son teknoloji cihazlarla donatılmış, şık bir tedavi merkezi oluşturduk. Yurtdışı ve yurtiçinden hastalarımız geliyor. Almanya, Belçika, Hollanda ve Polonya ile görüşmelerimiz sürüyor. Ortadoğu pazarına girmek için de hazırlık yapıyoruz. Termal için gelen turist sadece bize değil, çevre esnafına da kazandırıyor. Aynı durum kongre merkezi için de geçerli. Türkiye’de dokuz tesisi bulunan Kaya Grup, İzmir’deki yatırıma çok önem verdi. 2 bin kişilik büyük salonu, irili ufaklı birçok toplantı salonu olan kongre merkezi, 30 milyon dolarlık yatırımla altı ay gibi kısa bir sürede bitirildi.
Kongre merkezi, kentteki turizm pastasına artı bir değer kazandırdı. 2011’de uluslararası ve ulusal birçok kongre, İzmir’de düzenlenecek. Sadece biz değil, İzmir kazanacak. Otelimizin 317 odası var. Biz bin-bin 500 kişilik bir kongre aldığımız zaman tek başımıza konaklamaya yetemeyiz. Diğer otellere de müşteri dağılmasını sağlıyoruz ve herkes de bundan pay alıyor.
Kentteki mevcut turizm tablosunu nasıl görüyorsunuz?
TAĞIL: Öncelikle İzmir gerçekten turizmden hak ettiği payı alamıyor. Ben olaylara hep pozitif bakmalıyız diye düşünüyorum. Birlik ve beraberliği önce içimizde oluşturmalıyız. Bir futbol takımının başarılı olması için takımdaki 11 kişinin birbirine inanması gerekir. Turizm sektöründe de aynı durum geçerli. Buna inandığımızda çok yol alacağız. Karşılaştırıldığımız turizm kentleri İstanbul veya Antalya bizim iç kavgalarımızı bilmiyor ki, sadece kâğıt üstünde İzmir’in turizm rakamlarına bakılıyor. Bugün geçmişe baktığınızda, turizm İzmir’de Çeşme’den başlamıştır. Hatta genellersek Türkiye’de turizm Ege Bölgesi’nde başlamıştır. Turizm hareketinin fitilini ateşlememiz bile başlı başına bir avantajımız. En önemli sıkıntılarımızdan biri de ulaşım. Turizm sektöründe gelişebilmenin ilk adımlarından biri o kente yapılan direkt uçuşlardır. İzmir’de bu konuda son yıllarda atılım yapılıyor. Almanya ve İngiltere’den uçuş var ama mesela Ortadoğu ülkelerinden olmaması, turizmcilerin o pazara girmesini biraz zorlaştırıyor.
‘Butik anlayış’ yaygınlaşıyor
Çeşitlendirilebilir turizm konusunda ne düşünüyorsunuz?
TAĞIL: İzmir’de ‘her şey var’ anlayışına inanmıyorum. Bir kentte sürekli her türlü zenginliğin olduğunun dile getirilmesi, bence kaos ortamını ve bir şeyler yapılamamasını tetikliyor. Bir ya da birkaç başlık belirleyip onun üzerine gitmeliyiz. Çünkü farklı zenginlikleri bir araya getirip, sunmakta zorlanıyoruz. Bence sağlık ve kongre turizminde önümüz açık. Özellikle kongre turizmi günümüzde revaçta olan, iyi para kazandıran bir turizm şekli. Henüz kıymetini yeterince bilemiyoruz. Kongre merkezi sadece bu otelin değil, İzmir’in kongre merkezidir. Kent olarak bu avantajımızı iyi kullandığımızda kongre turizminden çok daha iyi pay alacağımıza inanıyorum. Biz fiyat bazında Antalya veya İstanbul olmak istemiyoruz. İkisinin arasında bir politika izlemeliyiz. Kongre merkezine gelen insan sadece otellere kazandırmıyor. Restoranlar, kafeler çalışıyor, taksici, market kazanıyor. İstihdam da sağlanıyor. Kongre merkezinin İzmir tarafından sahiplenilmesi sektörün gelişimi adına çok güzel bir tavır.
Otelcilikte tecrübeli bir isim olarak, İzmir’in bu konudaki yeterliliğini nasıl görüyorsunuz?
TAĞIL: İzmir’de beş yıldıza sahip beş otel var. Bizler rakip değil, dost otelleriz. Her otel kendi müşteri portföyünü yaratıyor. Şu anki durumda 2-3 tane daha beş yıldızlı otel yapılması gerekir diye düşünüyorum. Ancak ben İzmir’in butik otel anlayışına daha uygun bir şehir olduğu inancındayım. İzmir ‘butik kent’ kimliği kazanabilir. Butik kent kimliğini oturttuktan sonra, sağlık, kongre hatta inanç turizmine çok daha kolay yönelebiliriz. Ben İzmir’i seviyorum ve hak ettiği yere geleceğine inanıyorum. İzmir, geleceği parlak bir şehir. Ancak dediğim gibi önce kentin buna inanması gerekiyor. Rekabet ortamı yıpratıcı değil, sevgi dolu olmalı. Karalamayla bir sonuç alamıyoruz.