Bihrat Mavitan - “Heykel kuşaklar arasında bellek oluşturur”
“Yürümeyi yeni beceren bebelerin heykeli oyun parkı, kaydırak gibi bellemeleri ve ona tırmanmak için huysuzlanmaları benim için heykelin kullanılması demek oluyor.”
Söyleşi: Derya Şahin
Doğma büyüme Karşıyakalı, sanatkâr bir ailenin ferdi Bihrat Mavitan. Rüyalarını, umutlarını, hayallerini çocukluk yıllarından bu yana resme döken, ilk gençlik yıllarından bu yana da bunları heykele dönüştüren sanatçı, her şeyin resminin çizilebileceğini, resmi çizilebilen her şeyin de heykelinin yapılabileceğini söylüyor.
Heykel sanatının insanların hayatına nüfuz ettiği ölçüde amacına ulaşacağını belirten Mavitan heykelin kuşaklar arasında bellek oluşturma gibi bir misyonu olduğuna dikkat çekiyor. Bu noktada heykelin kullanılabilir olmasının önemine değinen sanatçıya göre, bir heykel çocuklar altında oyun oynuyor, insanlar önünde fotoğraf çektiriyor, sevgililer yamacında buluşuyor ve anılara konu oluyorsa heykeldir.
İzmir’in meydanları ve barındırdığı heykeller açısından Türkiye’nin en şanslı kentlerinden biri olduğunu ifade eden Mavitan, kentin tarihindeki önemli olay ve kişilerin heykelinin yapılması gerektiğini vurguluyor.
Geçmişi 8 bin 500 yıl öncesine dayanan, onlarca medeniyete beşiklik etmiş, pek çok efsaneye konu olmuş bir kent İzmir. Böylesine zengin bir tarihi ve kültürel mirasa sahip olan İzmir’in bu değerleri kentin heykellerine yansımış mı sizce?
Mavitan: İzmir’de, kentin 8 bin 500 yıllık geçmişine yaraşır, yeterli sayıda ve kalitede heykel olduğunu düşünmüyorum. Gerçi bu durum İstanbul, Ankara ve diğer şehirlerimiz için de geçerli. “Bir kenti yönetenler, atanmış ve seçilmiş bile olsalar, sanat eseri söz konusu olunca mimari, kent planlaması, kent mobilyaları ve heykellerin nasıl ve nerede olması kararını, işin erbabı olan sanatçılar, mimarlar ve tasarımcılara bırakmalıdırlar.” Bu deyiş bir sanatçı dostumun düşüncelerinden alıntıdır. Ama ben bu konuda daha sert ve daha ........ düşünmekteyim...
Heykellerin kentler açısından önemi ve yüklendiği misyonlar nelerdir?
Mavitan: Heykel çevresi için ihtiyaç duyduğu meydanı ile vardır. Meydan ise insanların toplanması, alkışlamak, alkışlanmak, reddetmek ya da kabul etmek için vardır. Bellek yoksulu ülkemizde, anmak için, unutmamak için olmalıdır. Yani önce meydan sonra heykel gelir. Küçükken altında oyun oynanır, ilk gençlikte önünde arkadaşlarla fotoğraf çektirilir. Merak duyulursa incelenir; kimin, ne zaman, ne gerekçeyle, hangi malzemeyle yaptığı incelenir. Daha sonra yavuklu ile oralarda buluşulur. Çocuklanınca babasının onu bu heykele getirdiği yıllara dair anılar anlatılır. O heykel bir anda üç kuşağa bellek oluşturur. İşte heykelin misyonu budur ve son derece önemlidir.
Bu açıdan değerlendirdiğinizde İzmir ile heykelleri arasında nasıl bir ilişki var?
Mavitan: İzmir meydanları ve barındırdığı heykeller açısından en şanslı kentlerimizdendir. Küçücük Sakız, Sisam ve Midilli Adalarında bu sayı akıl almaz derecede çoktur. Sanat tarihinde Yunan Heykel Sanatı Bölümü en çok yer tutanlardan biridir. Bizde 450 yıl önce heykel yapmak Tanrıya şirk koşmak olarak algılandığı için günah sayılırdı. Bugün geldiğimiz noktada ise dünya heykelcileri ile yarışacak sanatçılarımız ve eserlerimiz var. Avrupa’da “heykel” isimli otobüs durağı yoktur örneğin; İzmir ve Bursa’da ise vardır.
İzmir’deki heykeller içerisinde en önemlileri ve kenti en çok yansıtanlar hangileri sizce?
Mavitan: Buna benim yaptıklarım da dâhil “böyle bir heykel yok” derim. Çünkü heykel kenti değil, tarihi yansıtmalıdır. Susurluk’ta ayran bardağı heykeli, Gemlik’te çatala batmış zeytin heykeli, Isparta’da pembeye boyanmış koca bir gül heykeli vardır ve korkunçturlar. Bu tarihe bakışla İnsan Hakları Anıtı, Kadın Hakları Anıtı ve Selçuk’taki Atatürk Anıtını söyleyebilirim. İkisi Karşıyaka’da, diğeri Aydın’a aittir.
Cumhuriyet Meydanı’nda Atatürk Heykeli ile alay edercesine, aynı aks üzerinde Botero nam kişinin neredeyse eşek üzerinde bir adem heykeli, arkadaki otelin girişine konmuştur. Bu ne aymazlıktır? Neden o heykel ve neden orası seçilmiştir?
İzmir’de mutlaka olması gerektiğini düşündüğünüz bir heykel ya da heykeller var mı?
Mavitan: İzmir’in tarihçesinde geçen önemli olayların ve kişilerin heykelleri gerekir diye düşünüyorum. İzmir’de adı geçen öğretmenlerimizin heykelleri olmalıdır: Şeker Kemal, Vehide Baha Pars, Nahit Ulvi Akgün ve benzeri… Nahit Ulvi Akgün hocam olmuştu ve hep Sevinç Pastanesi’nde bir sandalyede otururken heykelini yapmayı düşlemişimdir. Bunu bir proje olarak İzmir’e öneriyorum… Ahmet Piriştina heykeli için bir yarışma açılmalıdır. Aynı şekilde bütün heykellerin yarışma ile yapılmasından yanayım. Böylece intihal de önlenmiş olur. İntihal derken hangi heykelden bahsettiğim anlaşılıyordur umarım. İçinde büstleri taşıyan sokak levhaları da bir önerimdir.
İzmir Konak’ta kıyı düzenlemesi içinde yer alan ve İzmir’in deniz ticareti simgeleyen tekne omurgası biçiminde bir anıt çalışmanız var. Bu anıtın yapım sürecinden ve sizin için taşıdığı anlamdan bahseder misiniz?
Mavitan: Bu heykel, bir sergimde 24 santimetre boyunda ve gümüşten dökülmüş bir parça idi. Rahmetli Ahmet Piriştina, “bu heykeli bana 24 metre büyütür müsün” teklifini yaptığında, büyüdüğüm, balık tuttuğum, durup seyrettiğim, ayaklarımı suya sallandırdığım (tabii şimdikiyle aynı yer değil, o zamanlar sahil bandı yaklaşık 20 metre geride idi) yerde bir yapıtımın olması beni onurlandırmıştı. Heykeli yaptığım atölyede bir ressam hanım dostumun “Bu heykel deniz kokuyor” deyişi de mutlu etmişti beni. Rahmetli Piriştina montajını göremedi ama bu işim benim gözümde onun anısınadır.
Heykellerin kullanılabilir olmasının önemli olduğunu belirtiyorsunuz. Bu anlamda bir değerlendirme yapacak olursanız İzmir’in heykelleri kullanılabiliyor mu sizce?
Mavitan: Evet, benim kalyon heykelime bir gevrekçi tablasını zincirle bağlıyor ve evine gidiyor. Sabah gevreklerini, boyozlarını alıp gelip tablasının zincirini açıyor ve Konak Pier- Konak İskelesi arasında satışını yapıyor. Akşam gene aynı.
Evet, ben o heykel vasıtasıyla İzmir’de hangi genç erkek hangi genç kıza âşık öğrenebiliyorum…
Evet, evci çıkan asker kardeşlerimiz özellikle denizciler, onun önünde oturarak poz verip çektirdikleri fotoğrafları ailelerine yolluyorlar, orayı mesken tutan bir polaroid sanatçısı var…
Evet, yaz akşamüstleri gün batımının en güzel izlendiği bir yer olarak iki emekli dost, nevalelerini getirip, rakılarını içiyor, mezelerini yiyorlar burada. Denk getirirsem onlara gerçek bir rakı masası kuracağım; cam bardaklı, çipuralı, tulum peynirli, rokalı...
Evet, yürümeyi yeni beceren bebelerin oyun parkı, kaydırak gibi bellemeleri ve tırmanmak için huysuzlanmaları benim için heykelin kullanılması demek oluyor. Bu anlamda İzmir’de başka bir heykel yok gibi sanki. Bir de Okay Temiz o heykeli bir çalsa çok iyi olur derim. Bir gün teklif edeceğim.
İzmir, Uluslararası Heykel Çalıştayı gibi önemli bir organizasyona ev sahipliği yapıyor. Bu organizasyon halkla ve kentle yeterince bütünleşiyor mu ve İzmir’de heykel sanatına bakışı etkiliyor mu sizce?
Mavitan: Stockholm Metro Hattı’nın broşüründe “dünyanın en uzun sanat galerisi” diye yazar. Çünkü her istasyonu bir sanatçıya teslim etmişlerdir. Onlar da şehirlerine bir şey yapma sevinci ile görülmeye değer işler yapmışlardır. Heykel çalıştayı sonucu yapılacak işlerin İzmir metro duraklarında görücüye çıkacağını öğrendiğimde çok mutlu olmuştum. “Eh başlıyor bizde de” diyerek daha bir sevmiştim Gavur İzmir’i. O çalıştayda jüri olmam beni daha da keyiflendirdi.
Karşıyaka’da doğup büyüdünüz, şimdi Kuzguncuk’ta yaşıyorsunuz. Her iki semti heykelleri açısından kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
Mavitan: Kuzguncuk ile Karşıyaka’yı karşılaştırmak yazık olur; biri patlıcan diğeri elmastır. Karşıyaka’da bir uçtan öbür uca yaklaşık 1,5 saat yürüyebileceğiniz bir sahil bandı ve o sahil bandının üzerinde birçok heykel vardır. Gönül daha çok olsun ister. Birçok şehrin heykel bahçesi vardır, bizde de olur dileyelim. Kuzguncuk ise aynı metrajda bir sahile sahiptir ama yalılarla işgal edilmiştir. Sadece 17,5 metrelik bir açıklık vardır. Oradan herkes denizi koklar.
Avrupa kentlerine baktığımızda bizdekilerin aksine daha mütevazı boyutlarda heykeller görüyoruz. Türkiye’de heykellerin anıt boyutunda olmasını neye bağlıyorsunuz?
Mavitan: Az yapıldığı için hiç olmazsa büyük olsun düşüncesi olabilir. ‘İnsani ölçeklerde olsun, her yerde olsun’ düşüncesine kavuşulacak günleri bekliyoruz. Bu konuda en beğendiğim işlerden biri Cengiz Bektaş’ın tasarladığı meydandaki Saim Bugay’ın yaptığı Bergama Atatürk Anıtı’dır. Bir de Ankara Yenişehir’deki, Ali Hadi Baran’ın eli kılıcına dayalı Atatürk heykelini severim. Metin Haseki’nin yaptığı Şair Eşref, Namık Denizhan’ın yaptığı Vali Kazım Dirik büstlerini de anmak isterim. Kazım Dirik büstü Gündoğdu Meydanı’ndan kaldırıldı, nereye konuldu bilmiyorum…
“Bir Bihrat Mavitan heykeli neler yapabilir” konulu bir serginiz vardı. Buradan yola çıkarak soracak olursak, “bir heykel neler yapabilir” ve “bu heykel Bihrat Mavitan heykeli ise neler yapabilir”?
Mavitan: Bu, Bodrum Nurol Sanat Galerisi Yetkilisi Mazhar Bey’in fikri idi. Serginin isim babası odur. Yaklaşık 20 adet manzara heykelimi, engelli çocuklar için kullanılsın diye bağışlamıştım. Bunun üzerine bu cümle kullanıldı, etkili de oldu. Engelli çocuklar birer heykel seçtiler ve onu kendilerince yorumlayıp, birer eser oluşturdular. Satışa çıkan heykellerim onların işleriyle beraber verildi satın alanlara. Bu da galiba 4 adet tekerlekli sandalye olarak onlara geri döndü…
Tekrar edeyim, kimin olursa olsun, gerçek ve özgün bir heykelin, yeni nesillerde plastik duygunun oluşmasında, gelişmesinde çok rolü olur. Yapılışına şahit olunursa, yapan kişiyle dost olunursa da tadından yenmez…
Ve sonsöz, daha ucuza mal olduğu için polyester heykel olmaz, geleneksel olmalıdır; ahşap, taş, bronz, çelik gibi.
Yapıldı mı bilmiyorum ama “Şu İzmir’in Heykelleri” diye bir foto-kitap yapılmalıdır, vaktidir…