Sanat sokakta güzel
İzmir’in sanat dünyasına yepyeni bir soluk ve renk getiren Sokak Sanatları Atölyesi, gerçekleştirdikleri gösteri ve performanslarla büyük beğeni topluyor. Atölyenin her bir gösterisi sanatın sadece özenle hazırlanmış salonlarda ve sahnelerde izleyiyle buluşması gerekmediği, sanatın sokakta güzel olduğunun kanıtı
Haber ve fotoğraflar: Onur Şan
İzmir Sokak Sanatları Atölyesi, 2008 yılından bu yana gerçekleştirdikleri gösteriler ve performanslarla sanatı sokağa taşıyarak İzmir'in kent yaşantısına ve sokak kültürüne katkı sağlıyor. İlk başlarda Geleneksel Türk Tiyatrosu, orta oyunu, meddah gösterileri ve köy seyirlik oyunları sergileyen, daha sonra farklı projelere imza atarak Türkiye’de olmayan, Avrupai tarzda sokak gösterileri yapmaya başlayan topluluk, canlı heykel performansları, ateş gösterileri, gece şovları, ledli gösteriler, kortejler ve pandomim oyunları ile büyük beğeni topluyor. Temel amaçları para olmadan, sanatı bir meta olarak kullanmadan yeni bireylere ulaşmak ve insanları sanatla buluşturmak. Özellikle kentin sorunlu bölgelerine, varoşlara ulaşarak oradaki gençleri sanatla topluma kazandırmaya çalışıyorlar. Şu anda 50’ye yakın gönüllüsü bulunan atölye kurulduğundan bu yana 300'e yakın gönüllü yetiştirmiş. Bunların bir kısmı sokak sanatı, bir kısmı performans sanatı, bir kısmı ise tiyatro ve görsel sanatlarla ilgili alanlarda kendilerini geliştirmiş.
Topluluk, Alsancak İkinci Kordon’da ‘Hayaller Konağı’ adını verdikleri binada çalışmalarına devam ediyor. 3 katlı binanın en alt katı tam anlamıyla bir müze görünümünde. Burada sergilenen Aziz Nesin’in imzalı daktilosu ve Atatürk’ün orijinal resimleri gibi bazı özel eşyalar dışındaki birçok eşya satılık. Bunu masraflara biraz olsun katkı sağlamak için yapıyorlar. Çünkü herhangi bir ticari kaygıları ve beklentileri olmadığı için gelirleri de bulunmuyor. Burayı açmaktaki asıl hedeflerinin daha çok insana ulaşmak ve dost biriktirmek olduğunu söylüyorlar.
Hayaller Konağı herkese açık
Sokak Sanatları Atölyesi Genel Sanat Yönetmeni Erdal Çoban, bu hayalin çok öncelere dayandığını anlatıyor: “Biz Alsancak’ta ortak bir alan, ortak bir mekan olsun ve insanlar gelip bir şekilde kendilerine zaman ayırsınlar istedik. Burası hergün, herhangi bir ücret karşılığı olmadan halkın kullanımına açık. İnsanlar gelsinler ve zaman geçirsinler istiyoruz, onlardan para pul istemiyoruz. Burası bir hayal evi ve büyüsün, herkese ulaşsın istiyoruz.”
Eski bir Rum evi olan bina yaklaşık 150 yıllık. Alsancak’taki bozulmamış, özünü kaybetmemiş yapılardan biri. Konağın kirişleri, nişleri, duvarları ilk günkü gibi duruyor. Bu yüzden duvarlara çivi çakmıyor ve herhangi bir şey asmıyorlar. Kente ve kentin geçmişine sahip çıkmak istediklerini belirten Erdal Çoban, İzmir’in sanatla harmanlanan geçmişini hatırlatıyor: “İzmir geçmişte biraz daha farklı bir şehirdi. Her gece 30 farklı yerde tiyatro oynanan, gösteriler yapılan bir kentti. Fakat yangından sonra birçok mekanını kaybetti. Daha sonra İzmir genelinde ve Alsancak özelinde yeraltı kumpanyaları, ufak sahneler, cep tiyatroları oluşmaya başladı. Biz de bunun bir alt kolu olarak ilk defa halka, ‘İşte biz buradayız, bize katılabilirsiniz. İsterseniz burada çayınızı kahvenizi içebilir, herhangi bir para ödemeden vakit geçirebilirsiniz. Bizimle birlikte İzmir'in geçmişi, geçmişimizle ilgili şeyler paylaşabilirsiniz’ diyoruz. Hayaller Konağı dememizin nedeni de bu. Burada hayaller var. Üst katta üretiyor ve halka doğrudan, hiçbir aracı kurum olmadan sunuyoruz. Bu bizim için çok keyifli birşey, çünkü hiçbir maddi beklentimiz bulunmuyor.”
Bir çok ülkede gösteriler düzenlediler
Topluluk, kurulduğu günden bu yana, Rusya, Yunanistan, İspanya ve Romanya’da gösteriler düzenlemiş ve bunu herhangi bir sponsor desteği olmadan gerçekleştirmiş. Valiliğin, belediyelerin, yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin sanata, sokak sanatına destek vermelerini sağlamışlar. Buraya gelen gençler kendilerini geliştirmiş ve bir şekilde sorunlarından uzaklaşıp yaratıcı olmaya doğru evrilmişler. Avrupa Birliği ile ilgili projelerde çalışmış ve öğrencileri Avrupa’ya göndermişler. Şu anda tüm birikimlerini ve bilgilerini, Hayaller Konağı adını verdikleri bu mekanda insanlarla paylaşıyorlar.
Çoban, “Biz şehre değer katmaya çalışıyoruz. İzmir Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi, Kalkınma Ajansı bizi tanıyor artık ve bize destek oluyor. Bizim bir kumpanya olduğumuzu ve bir şekilde şehre değer kattığımızı, sokaklara anlam kattığımızı biliyorlar. Bundan 7 sene önce sokakta herhangi bir sanatçı yoktu, buna engel olunuyordu. Şimdi artık bir sokak sanatçıları gurubu var, dostlarımız var ve hep birlikte üretiyor, isteklerimizi ve beklentilerimizi yetkililere iletebiliyoruz. Onlar da artık bize inanıyor ve güveniyorlar” diyor.
Atölyede haftada iki gün ücretsiz eğitimler veriliyor ve sokakta da eğitimler devam ediyor. Atölyeye destek veren sanatçılar da var; eğitimlere katılarak hiçbir ücret almadan bu oluşuma katkı sağlıyorlar.
Bir İzmir markası
Sokak Sanatları Atölyesi, bir İzmir markası olarak geçtiğimiz yıllarda Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde İzmir'i temsil etti ve büyük beğeni topladı. Kruvaziyer ile İzmir'e gelen turistler de artık onları tanıyor. Onların kataloglarına bile girmişler. Erdal Çoban, İzmir’e gelindiğinde görülmesi gereken şeyler arasında artık Sokak Sanatları Atölyesi’nin de olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Yaz, kış dinlemiyoruz. Kışın eksi derecelerde, yazın 40 derece sıcaklıkta performansa devam ediyoruz. Üniversiteden gelen hocalar bir araştırma yaptı ve bir sokak sanatçısının bir gün içerisinde 50 bin ve 100 bin kişi arasında insana ulaşabildiğini ortaya koydu. Bu da günlük bir gazetenin tirajından daha fazla. Düşünün, ben bir gazeteden daha fazla etki sağlayabiliyorsam bu çok büyük bir güçtür. Bu doğru kullanıldığında şehrin yaşantısı, oradaki geniş halk kitlelerinin, popüler kültür içerisinde televizyonların onlara sunduğu saçma sapan programlardan beklentileri bir anda değişiyor, beklentileri farklılaşıyor.”
'Sanat bir ticaret değil ve bunun için bilet almak gerekmiyor'
Kapital bir toplum içinde, ticaretin uzağında olmaya çalışan, ama bir şekilde o kapitalin içinde de kendine yer edinen, sanattan kazandığını sanata yatıran, projelerini ve hayallerini büyüten bir ekip olduklarını dile getiren Çoban, sanatın bir ticaret olmadığını, bunun için bilet almak gerekmediğini, sokak sanatçılarının her sosyo ekonomik durumda, her kültür seviyesindeki insana estetik algıyı doğrudan yansıtabileceklerini söylüyor. 'İyi bir şey sunulduğunda halkın bunu kabul etmemesi ve desteklememesi imkansız. Önemli olan kaliteli, samimi ve üzerinde emek olan birşeylerin olması. Biz daha fazla insana ulaşmaya ve siyasi olmadan da insani görevlerimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Olumsuz durumlar yaşadığımız anlar da oldu tabii. Bunları yaşadık, ama sokak sanatının içerisinde bunlar da var. Biz sokakta olan herşeye saygı duyuyoruz. Sokakta yaşayan insanlara, sokağın kendisine ve özüne saygı duyuyoruz. Oradaki bir işportacı da bizim için çok önemli, yüksek lisans mezunu bir doktor da, hiç eğitim almamış bir birey de bizim için çok önemli. Çünkü onlar sokağın bir parçası, onları yok sayamayız. Onlar da bizi kabul etmek zorunda ve biz artık kendimizi kabullendirdik. Bu şehirde 3 milyon insan yaşıyor ve biz onlara gösteriler yapıyoruz, beğenirlerse destek oluyor, beğenmezlerse yürüyüp gidiyorlar.'
Dünya rekorunu kırdılar
Sokak sanatçısının bilinç olarak oyunculuktan daha üst seviyede bir donanıma sahip olması gerektiğini belirten Çoban, sokak sanatçısının tiyatrodan ve farklı birçok alandan beslendiğini söylüyor. “Geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz 'Duran Efe' performansıyla bir rekor denemesi gerçekleştirdik. Şu anda dünya rekoru 15 saat. Ben tam 24 saat boyunca, hiç mola vermeden, hiçbir yaşamsal ihtiyacımı gidermeden durdum. Şu anda belki önemi ve değeri anlaşılmıyor olabilir, ama ben inanıyorum ki yaptığımız şeylerin birgün ne kadar önemli olduğunu insanlar anlayacak. Çünkü biz orada birşey için durduk. Benim ekibimden arkadaşlar, yetiştirdiğim öğrenciler eminim ki zaman içerisinde o saati de aşacaklar. Ama bunun bir önemi yok. Bunun önemi sizin zihninizde, şehrin benliğinde gizli. Bugünden yirmi sene, belki otuz sene sonra birileri diyecek ki, evet burada bir sanatçı duruşu oldu, bu insanlar birşeyler için çaba gösterdi.”
Sokaklar artık daha neşeli
Sanatın merakla alakalı bir şey olduğunu belirten Çoban, bazı insanların hayatın onlara sunduğu imkanlardan dolayı eğitim alma şansının olmadığını, fakat kişinin kitapları ve bilgiye doğrudan ulaşabileceği kaynakları kendisine bir yol gösterici olarak aldığı vakit, birçok şeyi gerçekleştirebileceğini söylüyor. Çoban, “Birinci öncelik kişinin disiplini ve merakıdır. Sokak sanatı da oyunculuk barındırır, ama oyunculuğun belki de bir gömlek üstünde bir disiplini ve merakı gerektirir. Sokağa çıktığımızda insanların kendilerini mutsuz hissetmesine neden olan alanlarla karşılaştık ve bunu değiştirmek istedik. Ve değişti. İnsanlar da bu kumpanyaya ayak uydurdular. Sokaklar artık daha neşeli” diyor.
“Bize destek olsunlar”
İzmir Sokak Sanatları Atölyesi gerçekten çok çalışkan bir ekip, yılın 100 günü turnedeler ve sürekli üretiyorlar. İzmir Ticaret Odası’na kayıtlılar ve vergilerini ödüyorlar. Ekipteki gençlerin çoğu okullarını ve hayatlarını bir şekilde buradan idame ettiriyor, onların tüm ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Artık bir aile olmuşlar. Şu anda hiçbir kuruma borçları yok ama ayakta kalmak için destek bekliyorlar: “Bir şekilde çalışıyor ve vergimizi ödüyoruz. Çok ciddi kiralar ödüyoruz ve inanın gerçekten çok zorlanıyoruz. Şu anda hiçbir yere borcumuz yok, yasal olarak elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Bizim yöneticilerden, insanlardan, bireylerden tek isteğimiz bizi engellemesinler, bize destek olsunlar. Bir popçuyu buraya getirmenin, bir konser verdirmenin tabii ki halka bir faydası vardır, ama ona ayrılacak 100 bin liralık bir bütçe ile şehrin tüm senelik yaşantısını değiştirebilir, sanatçılara, müzisyenlere, ressamlara imkanlar sağlayabilirsiniz. Avrupa'da örnekleri var. Barcelona'da, Roma'da, Berlin'de, Londra'da insanlar turist olarak sadece o sanatçıları izlemeye geliyorlar.
Kent yöneticilerinden biraz daha destek bekliyoruz. En azından bize ve bizim gibi düşünen bireylere destek olsunlar, Valilikten, Büyükşehir Belediyesinden, Kalkınma Ajansından, yerel belediyelerden, popçulara ayırdıkları bütçelerden birazını da sokak sanatlarına, performans sanatçılarına, bu tarz mekanlara ayırmalarını istiyoruz, çünkü kentin gerçek yüzü bu mekanlar.”
Kapıları herkese açık
Çoban, “Şu anda yarattığımız ortam çok güzel. Buraya günde belki bin kişi geliyor ve bir tek eşya kaybolmuyor. Üyelerimiz gelenlere evlerine gelen bir misafir gibi davranıyor, çayımız ve kahvemiz sınırsız. Maddi bir kaygımız yok, bu bağlamda herkes gelip burada zaman geçirebilir. İnternette, sosyal ağlarda da oldukça aktifiz ve çok geniş halk kitlelerine ulaşabiliyoruz. Bize 'sokaksanatlari.com' adresinden ulaşabilirler. Kapımız herkese açık” diyor.