İzmir’in Levantenleri
Levantenler, Osmanlı’ya göre batılı, Avrupalılara göre ise doğuludur. Tanzimat sonrası Anadolu topraklarına yerleşmelerine ve ticaret yapmalarına olanak sağlanan bu azınlığın en çok tercih ettiği adres ise İzmir’dir. Bu tercihte batı gezginlerinin İzmir’den övgüyle söz etmeleri rol oynamış, Levantenler de İzmir’e önemli ekonomik ve kültürel katkıda bulunmuştur.
Levanten, Fransızca güneşin doğması anlamına gelen ‘Lever’ kelimesinden türemiştir. Kelime olarak doğulu ya da doğuda yaşayan anlamları taşımaktadır. Osmanlı’nın özellikle Tanzimat sonrası Anadolu topraklarına yerleşmelerine ve ticaret yapmalarına olanak tanıdığı Avrupalıların genel adı da, Levanten’dir. Her ne kadar Osmanlı’ya göre batılı olsalar da, Avrupalılara göre doğuludurlar. Batı Avrupa’dan çıkıp doğuya yerleşmiş insanlardır ve bu yüzden bu ailelere Levanten denmiştir.
Levantenler, Anadolu topraklarında, özellikle büyük şehirlerde ve liman kentlerinde yoğunlaşmışlardır. Osmanlı hükümetinin tanıdığı kapitülasyonlar sayesinde ticaretle uğraşmış ve Müslüman olmayan azınlık olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Genelde İngiliz, İtalyan, Fransız ve Hollandalı, Avusturya, Avusturya-Macaristan devletlerinin tebaasında olan bu azınlıkların damarlarında neredeyse Avrupa’nın her milletinin kanı dolaşmaktadır.
Levantenler, bulundukları coğrafyada birçok kültürü bir arada yaşatmayı başarmış, kültürler arası bir uzlaşmaya gitmişlerdir. Bu uzlaşma, bugün de hâla Levanten kimliğinin yaşamasına neden olmaktadır. Genel olarak birden fazla dil konuşmaktadırlar. İzmirli Levantenlerin, kendi dilleri dışında genelde ortak lisan olarak Rumcayı kullandıkları bilinmekte, çocuklarına ise okullarda İtalyanca, Fransızca ve İngilizce öğretilmektedir. Bunlara ek olarak Türkçeyi de konuşabilmektedirler.
Levanten şehri İzmir
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan İzmir, özellikle 17-19. yüzyıllarda aktif olarak Levantenler’i ağırlamıştır. Çeşitli araştırmalara göre de, İzmir, 17. yüzyıldan sonra öteki Levant şehirlerinden çok daha hızla gelişmiş ve özellikle 17-19. yüzyıllar arsında en parlak dönemini yaşamıştır. Bu nedenle de İzmir’e gelen birçok gezgin, gezi notlarında İzmir’den; “Levant’ın başşehri”, “Levant’ın en parlak ticaret şehri”, “Levant’ın en önemli ticaret merkezi”, “Levant’ın incisi”, Anadolu kıyılarının Marsilyası”, “Küçük Asya’nın kıyısında bir Marsilya” diye bahsetmişlerdi.
Bu ilginin temelinde yatan birçok sebep bulunmaktadır. Bunlardan birisi, batı gezginlerinin şehirdeki ticari hareketliliği, çevrenin zenginliğini ve ticaretle uğraşanların ekonomik seviyelerini övgüyle anlatmalarıdır.
Bir başka sebep ise; 1856 yılında yabancılara mülk edinme hakkının verilmesidir. Bu ayrıcalık önemli miktarda yabancı nüfusun İzmir’e akmasına neden olmuştur. 1847′de 15.000 kişi olan yabancı nüfus, 1880′de 50.000 kişiye ulaşmıştır. Bundan dolayı İzmir’e yerleşen Avrupalı tüccarlar, çerçiler, aracılar, komisyoncular, toptancılar vb. hızla artmış ve şehir, ticari bir Levanten şehri olmuştur.
Fransızların İzmir’in Levanten tarihindeki yeri daha net görülmektedir. İzmir’in büyük dönüşüm geçirdiği 19. yüzyılın başlarından itibaren Fransız etkisi hep aktif olmuştur. Bu etkinin temelini oluşturan Fransız aileler bulunmaktadır. Bunlar özellikle ticaret alanında çok ileri düzeylere gelmişler, sonrasında ise şehrin çeşitli kurumlarında önemli makamlarda yöneticilik pozisyonunda bulunmuşlardır. Hatta şehrin yönetiminde dahi siyasi bir aktör haline gelmişlerdir. Bunların en göze batanları LaFontaine, Whithal ve Giraud aileleridir. Bu aileler hakkında kısa da olsa bir bilgi vermek faydalı olacaktır;
La Fontaine Ailesi
Ailenin ilk üyesi James La Fontaine, İngiltere’de iken Levant Kumpanyasının üyesidir. İzmir’de Edwards Hayes ile ortaklık kurarak, iş hayatını “Hayes La Fontaine and Co.” isimli firmada sürdürür. Büyük oğul Charles Constantine, babası öldüğünde adı geçen firmanın büyük ortağı olur. Büyük oğul Charles, ortağı olduğu büyük firma 1852’de kapandıktan sonra, Trakya’da Pelion gümüş ve kurşun madenlerinde yöneticilik yapar. 1855’de Osmanlı Bankası’nın İzmir şubesi müdürlüğüne atanır. Charles daha sonra bu bankanın genel müdürü olur. Ve ailenin bu üst düzey yöneticilik serüveni diğer üyeleri tarafından farklı platformlarda devam eder. La Fontaineler bu gelişmelerden sonra Osmanlı topraklarında kök salmış ailelerden olmuşlardır.
Whithal Ailesi
Whithall ailesinin ilk üyesi, 1809 yılında bir İngiliz ticaret evi (Breed et Co.) tarafından İzmir’e gönderilen, Liverpollu tüccar Charlton Whithall’dur. Charlton, Graud evlerinden birini kiralayarak Bornova’ya yerleşir. Hemen arkasından kardeşi James ve diğer aile üyeleri gelir. Charlton Whithall, Jean Babtiste Giraud’un aile şirketi ‘J.B ve Giraud et Cie’yi 16 yaşındaki oğlu Alexandre Giraud’a bırakarak vefat ettiği 1881 yılında, kendini İzmir’e gönderen İngiliz şirketinin de içinde yer aldığı şirketini kurar: La Societe C.Whithall Co. Bu şirket zamanla Anadolu’nun en önemli ticaret evi hâline gelir.
Whithall ailesi zamanla diğer Levanten ailelere de örnek olmuştur. Özellikle Fransa’dan birçok kişinin bu şirket aracılığıyla İzmir’e yerleşme imkânı buldukları belirtilmektedir. Âdeta ticari bir imparatorluk hâline gelen Whithaller, devam eden süreçte diğer Levantenlerin çoğunda olduğu gibi İzmir’de tutunamazlar ve İzmir’i terk ederler.
Giraud Ailesi
Fransız aile Giraudlar, İzmir’in köklü ailelerindendir. Ailenin tarihi; özel arşiv ve yaşayan aile üyeleri ile yapılan sözlü tarih çalışmasına göre, 1760’lı yıllarda İzmir’e yerleşen tüccar ve armatör Jean Babtiste Giraud ile başlamaktadır. Babtiste, daha sonraları kendi şirketini kurar. 1780’li yılların sonlarına doğru, kendisi gibi İzmir’in banliyösü Bornova’da yaşayan Venedik Konsolosu Lukas Cortazzi’nin kızı ile evlenir. Giraud zamanla İzmir’in en zengin tüccarlarından birisi olur. Bu ailelerin sadece İzmir’in değil Türkiye’nin de sanayi uygarlığına girişte büyük rol oynadıklarını belirtmek gerekir. Mesela; Giraudların ekonomik alandaki etkileri daha çok tekstil alanındadır. Bu alanda birçok fabrikaları ve üretim tesisleri vardır. Bunlardan bir tanesi olan İzmir Pamuklu Mensucatı T.A.Ş.’dir. Yine yün mensucatı konusunda da önemli söze sahiptirler. Belki de bu gelişmişlikleri onları, İzmir’de kalan nadir Levanten ailelerden birisi yapmıştır.
Bugün sayıları çok azalmış olsa da, Forbes, Aliberti, Arkas, Battalzi ailelerinin hâla büyük bir ekonomik etkinliğinin olduğu görülmektedir.
Bornova ve Buca’yı seçtiler
Cumhuriyet dönemi öncesi İzmir’e yerleşen Levantenler, özellikle Bornova, Buca semtlerini tercih etmişler, yaşantılarını ve ticari hayatlarını bu iki merkezden yürütmüşlerdir. Buca’ya yerleşenler, burayı bir sayfiye beldesi olarak görmüş, yeni mimari tarzları ile Buca’da önemli tarihi yapıların oluşmasını sağlamıştır.
İzmir’de genelde halı, incir, üzüm ve pamuk işiyle uğraşan Levantenler, daha sonra sanayiye yönelmiştir. Kurtuluş Savaşı döneminde mücadeleye destek veren Levantenlerin, Türk ordusunun birçok sanayi malzemesini temin ettikleri söylenmektedir.
Anadolu topraklarındaki yaşam ve ticaret hayatları Lozan Antlaşması’na kadar devam eden Levantenler’den, antlaşma sonrası kendilerine sağlanan ayrıcalıkları kaybedenler ülkelerine dönmüştür. Ancak İzmir’de yaşayan Levantenlerin büyük çoğunluğu, Cumhuriyet döneminde de kentten ayrılmamıştır. Bugün İzmir’in ticaret ve kültür hayatına azımsanmayacak katkı koymaktadırlar.
İzmir’de ilk belediyeyi kuran, ilk havagazı fabrikası, elektrik şirketi ve ilk demiryolu sistemini kuran da yine onlar olmuştur.
Kaynak: İzmir Levantenleri Üzerine İnceleme/ Yrd. Doç. Dr. Muharrem YILDIZ-Turan-Sam