Nazarköy’e nazar değmesin!
Dört bir yanı süsleyen boncuk çeşitleriyle Nazarköy, geleneksel nazar boncuğu sanatının başkenti.
Yazı ve fotoğraflar: Ceyda Adar
Burası bir boncuk yapım atölyesi. Odun ateşiyle yanan ocağın sıcağında, alın teriyle sanatlarını sergileyen ustaları izlerken, yüzyıllardır yaşayan bir geleneğin yeniden doğuşuna tanıklık ediyorsunuz. Birçoğumuzun yarım saatten fazla kalamayacağı sıcaklıkta ve zor koşullarda çalışan boncuk ustaları, “Nazar değmesin” deyimini çoktan hak etmişler. Onlar zor bir zanaatın kahramanları, bizler yaşantımızın bir parçası olan nazar boncuğunun üretiminden bihaber…
Yollara düşüp nazar boncuğu ustalarının izini sürüyoruz. Lakin geçmişi İslamiyet öncesine değin uzanan ve günümüzde inanç ve süs eşyası olarak kullanılan nazar boncuğu, az sayıda ustanın ellerinden uzanıyor evlerimize. Bu yolculuğun ilk durağı olan Nazarköy de, adına yakışır şekilde dört bir yanı süsleyen boncuk çeşitleriyle geleneksel sanatın başkenti tanımını çoktan hak etmiş.
İlk kez Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Mısır’dan İzmir’e göç eden Abdülazim adlı kişinin Kemeraltı Araphan’da açtığı ocakta başlayan göz boncuğu üretimi, Kurtuluş Savaşı yıllarında Kadifekale’ye taşıdığı ocağında sürmüş. Ardından Arap Selim lakaplı oğlu Selim Özboncuk’un Cumaovası’nda açtığı ocakta devam eden boncuk yapımı, günümüzde Menderes’e bağlı Görece Köyü’nde Özboncuk ailesi ve ortakları tarafından sürdürülüyor. Bu sanatı Kemalpaşa’nın Nazarköy Köyü’ne taşıyan isim ise Abdülazim’in yeğeni Topal Bekir ile ortak çalışan Bekir Arabalı.
1942 yılında ortağından ayrılarak yeni bir ocak açmak için yer arayışına giren Bekir Arabalı, ocakta yakılan kızılçam odununun en iyi sonucu vermesinden dolayı, ilk ocağını kızılçam ormanlarının çok olduğu Kemalpaşa’nın Kurudere Köyü’nde açmış. Bekir Arabalı ve kardeşleri boncuk yapımının meslek sırlarını köylülerin öğrenmesini istemeseler de, ocağa gizlice giren Mehmet adlı köylü, öğrendiği sanatın yaygınlaşmasını sağlamış. 60 yılı aşkın süredir yöre halkının başlıca geçim kaynağı olan nazar boncuğu üretimi, gündelik yaşamda öyle yer etmiş ki, Kurudere olarak bilinen köyün adı 2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının onayıyla Nazarköy olarak değiştirilmiş.
Saraçtan nazara…
Uzun yıllardır kötü gözlerden koruduğu inancıyla kullanılan nazar boncuğunun Nazarköy’de ilk üretimi, gözsüz olarak başlamış ve genellikle binek hayvanların semer ve yular süslemelerinde kullanılmış. Sonraki dönemlerde, saraç boncuğu olarak adlandırılan bu boncukların üstüne nazar inancını ifade eden “göz” eklenerek, “Nazar Boncuğu” ismiyle de anılmaya başlamış. Hayvancılığın azalmasıyla kullanım alanı daralan nazar boncuğu günümüzdeyse ağırlıklı olarak takı ve hediyelik eşya yapımında kullanılıyor.
2000’li yıllara kadar köyde doğan tüm çocukların nazar boncuğu üretimiyle yetiştiği Nazarköy’de 2-3 yıl öncesine kadar 12 olan ocak sayısı, şimdilerde beş ile sınırlı. Sayıları gittikçe azalan ustaların ellerinden dünyaya yayılan nazar boncuğu, Nazarköy’de açılan 23 satış kulübesinden beğeniye sunuluyor.
Ocaklardan evlere…
Her birinde altı boncuk ustasının ter döktüğü ocaklarda yapımı sürdürülen nazar boncuğunun hammaddesi cam. Yüksek ısı veren ocakların başında zor bir zanaatın temsilcisi olan ustalar siparişlerle üretimlerini sürdürürken, yaratıcılıklarını kullanarak ortaya çıkardıkları farklı çeşitleri de beğeniye sunuyorlar. Göz Boncuğu, Karagöz, Şekerlik, Plaka ve Zar Boncuğu gibi çeşitlerin üretildiği ocaklarda, göz bocuğunun temel figürleri kullanılıyor. Sadece bir yüzünde gözü olan, üzerinde sarı renk bulunmayan boncuk türü “küçük danagöz”, silindir biçiminde ve üzerinde üç gözün yer aldığı boncuk ise “karagöz” olarak adlandırılıyor.
Genellikle dairesel veya oval şekildeki ocaklarda bu geleneksel el sanatını sürdüren ustaların kullandıkları aletlerin başlıcaları; sındırgı- sıdır demiri, ray demiri, çelik çubuk, merteke (maşa) ve kalıp. “Nazarköy’ün boncuklarını farklı kılan ne?” sorusunun cevabı da kullanılan malzemede gizli. Zira ocaklarda ısı için kullanılan kızılçam odunu yandığında yüksek alev vermesi, çok az kül bırakması ve reçinesiz olmasından ötürü cama parlaklık ve saydamlık kazandırıyor.
Geleneksel motifler nazar boncuğunda
Kültür ve Turizm Bakanlığının 2011 Şubat ayında başlattığı proje, Nazarköy’e yepyeni bir soluk getirmiş. Ege Üniversitesi Emel Akın Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Şükran Tümer eğitmenliğinde sürdürülen çalışmalarla geleneksel nazar boncuğu artık başka geleneksel motiflerle buluşuyor.
Üretimin güncellenmesi gerekliliğiyle başlayan süreçte boncuk ustalarıyla bir araya gelen Şükran Tümer, “Bir kimliği var” dediği nazar boncuğunun farklı platformlara taşınması adına önemli çalışmalar yapıyor. Ustaların camı çok iyi işlediklerini, ancak bakış açısının değişmesi gerektiğini belirten Tümer, proje sürecini şöyle anlatıyor:
“Nazarköy’ün boncuk ustaları 8-10 sene önce balık figürü yapmaya başlamışlar. Tasarımda farklılık adına geleneksel motiflerin yanında yenilik arayışları da olmalıydı. Biz öncelikle çevreyi ve doğayı araştırarak, ‘neyi boncuğa taşıyabiliriz’in cevabını aradık. Ardından kırmızı renkten nar motifini deneyerek, 41 maşallaha 40 nar çekirdeği ve bir nar figüründen boncuk yaptık.”
Narın bereketini simgeleyen bu figürlerin boncuk yapımında kullanılmasıyla başlayan çalışmalar, Osmanlı kaftanlarının üzerinde bulunan çintemani motifiyle sürmüş. Bu motifi metal platform üzerinde deliksiz boncuk olarak çalışmışlar ve bu boncukları lazer kesimli plakalarla birleştirerek daha modernize edilmiş boncuk olarak dekoratif amaçlı kullanılabilir hale getirmişler. “Boncuk farklı materyallerle birleştiği zaman güncelleniyor” diyen Şükran Tümer ve öğrencilerinin sonraki adımıysa geleneksel boncuğu form ve boyutlarıyla oynayarak, mutfak kulplarına taşımaları olmuş. Adına da “Zamane kulpları” demişler.
Ardından lale motiflerini de boncuğa taşıyan Tümer ve ekibi, son olarak çintemani motifini kullanarak, boncuktan kaftan yapmaya başlamış. Her bir süreçte öğrencileriyle birebir ilgilenen Şükran Tümer, “Köyde üretilen boncukların keçe, metal gibi farklı materyallerle birlikte kullanılabileceği gibi gümüş, altın gibi değerli metallerle beraber uygulandığında da değer bulabileceği kanaatindeyim” diyor. Şimdiki hedef de, üzerinde çalıştıkları bu formları yakalayabilmek.
Boncuk diyarının marifetli elleri
Proje kapsamında aldıkları eğitimin bitiminde sertifikayla ödüllendirilen Nazarköy ustaları, hak edilmiş bir başarının gururuyla geçiyorlar ocağın başına. Geleneksel ile farklılığı yakalayabilen boncuk diyarının marifetli elleri, boncuğu ustalıkla yaratırken, bize “Nazar değmesin” demekten başka söz kalmıyor. “Nazar deveyi kazana, insanı mezara sokar” atasözünün gerçekliği bilinmez ama “Nazar değmesin” Nazarköy’e ki, boncuklar bizi korumayı sürdürsünler kötü gözlerden…