İonya’nın kızıl kenti: Eriythrai

Eriythrai, Ege'de güneşin doğuşunu ve batışını izleyebileceğiniz en güzel noktalardan biridir. İsminin nereden geldiği henüz tam olarak bilinmese de ilk yerleşenlerin manzara karşısında büyülenmiş olmaları muhtemeldir.

Erythrai sözcüğünün Yunanca’da “Kırmızı” anlamına gelen Erythros‘tan türediği, kent toprağının kırmızı renginden dolayı da Erythrai’nin “Kızıl Kent” anlamında kullanıldığı düşünülmektedir. Bir başka varsayım ise kentin adının ilk kurucusu Giritli Rhadamanthes’in oğlu Erythro’tan aldığı yönündedir. Ancak her ne olursa olsun, kentin dillere destan manzarası Eriythrai’yi diğer benzerlerinden ayırmakta ve öne çıkarmaktadır.

Eriythrai MÖ 7. ve 8. yüzyıllarda büyük bir iktisadi güce sahipti. 2’inci yüzyıl seyyahlarından ve coğrafyacı Pausanias, kentin mitolojik Girit Kralı Rhadamanthus’un oğlu Kızıl Erythrus tarafından kurulduğunu yazmakta. ‘Kırmızı Şehir’ lakabı da buradan geliyor. MÖ 7’nci yüzyılda ‘12 İon’ şehri arasında en yüksek vergiyi ödeyen, dolayısıyla en zengini Erythrai’dir. Eriythrai’li tüccarlar doğudan gelen ürünleri denizyoluyla tüm İonya’ya dağıtırken, bölgenin verimli topraklarında üretilen meşhur şarabı, seramikleri, sanat ürünlerini de Akdeniz’in deiğer kentlerine pazarlayarak kentte müreffeh bir yaşamın oluşmasını sağlamışlardır.Diğer taraftan da kurdukları darphanede para basmışlardır.

Bu dönemde kent, Doğu Akdeniz’de özellikle Kıbrıs ile ticari ilişkilerde bulunmuş ve Sakız Adası ile birlikte esir ve şarap ticaretini elinde tutmuştur.

TRUVA’DAN SONRA BAŞLAYAN MEDENİYET

Truva höyüklerinden Eriythrai’nin Truva Savaşlarından sonra kurulduğu anlaşılmaktadır. Eriythrai ilk olarak Lidyalıların ardından ise Perslerin saldırısına uğrayıp büyük zarar görmüştür. Ancak kent MÖ 14’üncü yüzyılda ise yeniden zenginliğine kavuşmuştur. MÖ 2’nci yüzyılda kent Bergama Krallığına daha sonra Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Romalılar zamanında Çeşme yöresi Cysus adını almış, Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Bizans topraklarında kalan Eriythrai önemini kaybetmiştir. Çok tanrılı dinlere olan inancın güçlendiği dönemde ise maalesef kentteki antik yapıların çoğu yakılıp yıkılmıştır. 

Ortaçağda Bizans İmparatorluğu’na bağlı olan Eriythrai MS.1081 yılında ünlü Türk denizci Çakabey zamanında Türklerin eline geçer. Birinci Kılıçarslan’ın kayınbabası olan Çakabey Selçuklular devrinde Klozemene Yarımadasını ele geçirmiş, bugün Çeşme Köyü diye bilinen ve Çeşme’nin 2 km güneyindeki tepeler arasındaki alana bir camii ve evler yaparak Oğuz Boyu’ndan gelen Türkleri buraya yerleştirmiştir. Ege Denizi’ne açılan İlk Türk komutanı olan Çaka Bey, İzmir’de inşa ettirdiği hafif filo ile (1085) Ege adalarına akınlar yapmış ve Bizans deniz hakimiyetine karşı başarılı deniz savaşları vermiştir. Çaka Bey’in yaklaşık on yıl süren başarıları, ölümü ile büyük güç kaybetmiş, yerine geçen kardeşi Yalvaç Bey yöreye Bizans’ın yeniden hakim olmasını önleyememiştir.

ÇAKA BEY VE ILDIRI

Eriythrai adının Çaka Bey döneminde Ildırı olarak söylendiği düşünülmektedir. Fatih Sultan Mehmet zamanından günümüze ulaşan bir belgede ise bölgedeki sakızlık bahçelerinin bol olmasından dolayı İlderen denildiği yazılmaktadır. Yine Piri Reis’in Kitabe’i Fahriyesi’nde Ildırı adı açıkça okunmaktadır.

1963-1966 yıllarında Ildırı’da yapılan kazı çalışmalarında, ilk önce MÖ 3. yy sonlarında yapıldığı sanılan akropolün kuzey yamaçlarındaki antik tiyatro toprak altından çıkarılmıştır. Akropol'ün en yüksek düzlüğünde yapılan araştırmalarda da Athena tapınağına ait kalıntılar bulunmuştur. Şehrin etrafının 5 km. uzunluğunda surla çevrili olduğu anlaşılmış ve akropolde MÖ 6. ve 7. yy' dan kalma çanak, çömlek, taş ve topraktan figürler bulunmuştur. 

Kentte ele geçen bulgular bu yörede İlk Tunç çağından bu yana yerleşimin olduğunu ispatlar niteliktedir. İkinci Kolonileşme döneminde kent Atina kralı Kadros soyundan gelen Knopos yönetimindeydi. Başlangıçta krallık ile yönetilen kent sonraları yine kral soyundan olan ancak halkın seçtiği Vasileuslar tarafından yönetildi. İon kentlerinin aralarında kurdukları Panionion dinsel ve siyasal birliğe katıldılar. Kent Payhagorasla birlikte kısa süreli tiranlık dönemi yaşamış, bu dönemde üreterek dışarı sattığı değirmen taşları ile önem kazanmıştır. Erythrai, Lidya ve daha sonrada Persler’in eline geçer. Pers boyunduruğuna karşı diğer İon kentleri gibi ayaklanmaya katılan kente, bütün İon kentleri ile birlikte MÖ 334’te İskender, bağımsızlığını kazandırır. İskender’in ölümünden sonra ortaya çıkan kargaşalar sonucu bir çok el değiştiren Erythrai, Pergamon Krallığının eline geçer. MÖ 133’te ise Roma İmparatorluğu içinde özgür bir kent statüsü kazanır. Bu dönemde şarabı, keçileri, değirmen taşları ve kadın kahinleri Sibyl ile Herophile ile tüm Romalılar tarafından tanınır. MÖ 1.yüzyıl’da depremler, savaşlar ve Romalı komutanların yağmaları yüzünden büyük yıkıma uğrayan yöre, Bizans döneminde önemini yitirdi. 1366’da Türk Egemenliğine girdikten sonra da Erythre, Rhtyrai, Lythri gibi değişik adlar alan yöre; 16.yüzyıl’dan sonra İlderen ve Ildırı adlarıyla anılmaya başladı. 

KADIN KAHİNLERİN KENTİ

1964’te Eriythrai kazılarını başlatan Ekrem Akurgal, kaleme aldığı Anadolu Kültür Tarihi’ adlı eserinde, Erythrai’nin İonya Uygarlığı’nda çok önemli yeri olduğuna dikkat çekmektedir. Akurgal, Doğu’dan yazıyı, rölyefi öğrenen İonyalıların heykel sanatını yarattıklarını, çağlarının en güzel figüratif seramiklerini yaptıklarını, mimaride örnek eserler ortaya çıkardıklarını belirtir ve İyonyalıların çağlarında sanatın öncüsü durumuna geldiklerini vurgular.

Aslında kent yüzyıllar ötesine ulaşan şöhretini kadın kahinlere borçluydu. Erythrai’li Sibylsıfatlı tarihe geçen iki kadın kahin hakkında Herodot, Athene Tapınağı kadın din görevlileriyle ünlüydü diye yazar. Pausanias ise kentin diğer tapınağı Herakles’e Trakyalı kadınlardan başkasının giremediğini belirtir. Strabon da kentin kadın kâhinleriyle tanındığını yazan diğer bir tarihçidir.

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©