Maket köyde tarih yolculuğu
Nazmiye ve Ayhan Çetin çiftinin çocukluk öykülerinin silinip gitmemesi için kurdukları müzede Anadolu köy yaşamı ve geleneklerini bütün ayrıntılarıyla görme şansına sahipsiniz.
Belleklerde yer bulmaya çalışır kendine geçmişimiz. Günlük hayatın koşturmacası, teknolojiyle birlikte koparır özümüzden benliklerimizi. Düşlerimizden bile silinir zamanla çocukluğumuz. Ancak Nazmiye ve Ayhan Çetin çifti çocukluk öykülerinin silinip gitmesine izin vermediler. Çetin çifti, Konya’nın Akviran Köyü’nde yaşadıkları çocukluklarını, el yapımı bebekler ve maket köylerle Selçuk’ta kurdukları köy müze projesinde hayata geçirdiler.
Yolunuz İzmir’e düştüğünde, uğramanız gereken turistik noktalar arasında mutlaka yer almalı Çetin Kültür Köyü Müzesi. İzmir’in Selçuk ilçesi Pamucak-Seferihisar-Kuşadası kavşağına yakın Arvalya Mevkii’nde yer alan bu şirin müze, Çetin çiftinin yaratıcılıklarını geçmiş zamandan almalarıyla ortaya çıktı.
Emekli bir öğretmen olan Ayhan Çetin, yıllardır zengin bir tarihle örülü Anadolu’ya ait değerlerin, geleneklerin yok olmaması için çeşitli müze projelerinde eserleriyle yer aldı. Ancak eserleri taşınmayacak boyutlara gelince müze özelliği taşıyan bir galeri yapmaya karar verdiler. Çetin Kültür Köyü Müzesi de bu fikirle 2000 yılında yaratıldı. Çetin çifti, 1950’li yıllarda yaşadıkları köyleri Akviran’ı, yaptıkları heykelcik ve maketlerde bütün ritüelleriyle anlatıyor. Ziyaretçilerine geçmişte güzel bir yolculuk bir fırsatı sunuyor.
Müzede bebek örnekleri, maketler ve heykeller bulunuyor. Bunlar Batı Anadolu köylerinin günlük yaşantısını, örf ve adetlerini, unutulan çocuk oyunlarını yansıtıyor. Müzede ayrıca Kurtuluş Savaşı’nda cephedeki durum, cephe gerisindeki viran olmuş, yokluk içindeki köyler, cepheye yiyecek ve cephane taşıyan konvoylar, Elif’in Kağnısı gibi kompozisyonlara da yer veriliyor. Bunun yanı sıra Anadolu’nun değişik yörelerinden Silifke, Ağrı kadın, Ege kadın, Ege zeybek gibi folklor ekipleri, “Ye kürküm ye”, “Parayı veren düdüğü çalar” gibi Nasrettin Hoca fıkraları ve taş devrini anlatan kompozisyonlar da mini maketlerde hayat buluyor.
Çetin Kültür Köyü Müzesi iki bölümden oluşuyor. Bahçeden adımınızı attığınız anda kendinizi gerçek bir köy ortamında buluyorsunuz. Öyle ki, cansız olduklarını bilmeseniz, uzaktan baktığınızda gerçekten bir köye geldiğinizi sanabilirsiniz. Bir odada yün eğiren, kilim dokuyan köylü kadınlar, bir odada demir döven ustalar, bir odada kalaycılar, nalbantlar… Gerçek boyutlardaki bu maketler, hareketli-sesli bir sistemle uygulanarak ziyaretçilerine geçmişi birebir yaşatıyor.
Müzenin ikinci bölümünü oluşturan iç kısmı ise başka bir şaşkınlık yaratıyor insanda. Kız isteme, düğün, nişan, asker uğurlama, kurban alımı, şişe vurma, ayı oynatma, sünnet gibi örf ve adetler, telden araba ve oyuncak yapma, koyun gütme, tarla sürme, ekin işleme, avcılık, değirmencilik, demircilik, tenekecilik, testicilik, nalbantlık, kadınların kış hazırlıkları, koyun kırkma, koyun sağma, halı ve kilim dokuma, çerçiden alışveriş, kervandan alışveriş, cami, eve su taşıma gibi Anadolu’ya ait ritüeller en ince detayına kadar işleniyor.
Müzedeki tüm eserler 300 metrekarelik bir alana yayılıyor. Müzeyi kuran Ayhan Çetin ve eşi Nazmiye Çetin, 1980’li yıllardan beri sürdürdükleri çalışmalarının ürünlerini burada gururla sergiliyorlar. Kompozisyonlardaki figürler ve resimler Ayhan Çetin, kıyafetler ve aksesuarlar ise Nazmiye Çetin’in emekleriyle ortaya çıkmış.
Çocukluğundan bu yana köyünün çok değiştiğini anlatan Ayhan Çetin, değişen dünyaya ayak uydurma sürecini düşününce yaşananların kaçınılmaz olduğu görüşünde. Bu kabullenişe rağmen Çetin’i üzen, atalarının dört elle sarıldığı kültürel değerlerin genç nesle aktarılamaması… Emekli bir öğretmen olan Ayhan Çetin’in bu müzeyi kurma projesi de bu fikirden kaynaklanıyor. Orta Anadolu’nun geleneksel köy yaşantısını mumlardan yaptıkları maket ve heykelciklerle canlandırdıklarını belirten Çetin, “Müzede kendi yaptığımız, geleneksel giysi motifleriyle süslediğimiz heykelcik ve maketler, Orta Anadolu’da köy insanının yaşam tarzını, çektiği sıkıntıları, sevinçlerini yansıtıyor. Müzeye gelenler çok mutlu ayrılıyor, bu da beni gururlandırıyor.” diyor.
Unutulmaya yüz tutmuş bazı gelenekler:
SAYA GEZME: Uzun kış gecelerinin eğlenceli geçmesini sağlayan adetlerden biri de saya gezme. 10-15 yaş arası çocuklar, akşamları komşu evleri gruplar halinde gezerek “Saya saya sallı beyi, dört ayağı nallı beyi, saya gelir saydırır, demir düdük taktırır. Yağ, pekmez, un, bulgur, yumurta verenin nur topu gibi oğlu olur. Vermeyenin kemik dişli, kel başlı kızı olur” manisi ile gezerler, topladıkları malzeme ile helva ve benzeri yiyecekler yapıp yerlerdi.
YARDIMLAŞMA: Kültürümüzde yardımlaşmanın önemli bir yeri vardır. Düğün, mevlüt okutma, cenaze kaldırma gibi önemli günlerde herkes birbirine yardım eder, imece usulünde ise eşi ölenler ve oğlu askere giden aileler yardım edileceklerin başında gelirdi.
ÇERÇİ: Mahalleye çerçi geldiği zaman bütün kadınlar başına toplanır, iğne, iplik, boncuk, ayna, tarak gibi ihtiyaçlarını alırlardı. Para olmadığı için alışverişler buğday, yün, yumurta vs. ile takas edilerek yapılırdı.