Her an tarifsizdir Ayvalık’ta
Doğal güzelliklerinin yaşattığı tarifsiz duygulara, evlerin dili eşlik eder Ayvalık sokaklarında…
Ege’nin bu keyifli sahil kasabası, iç içe geçmiş koyları, plajları ve berrak denizinin yanı sıra doğal güzellikleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, taş binaları ve tertemiz havasıyla sizi bütünüyle çeker içine.
İzmir’e yakınlığı nedeniyle günübirlik geziler için tercihler arasında ismini ilk sıralara yazdıran Ayvalık, bir sahil yöresi olmanın çok ötesinde bir gün geçirme imkanı sunar. Ege’nin bu keyifli sahil kasabası, iç içe geçmiş koyları, plajları ve berrak denizinin yanı sıra doğal güzellikleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, taş binaları ve tertemiz havasıyla sizi bütünüyle çeker içine. Mevsimin bahara döndüğü zamanlarda, toplanan zeytinlerin işlendiği fabrikalardan yayılan zeytinyağı kokusunu içinize çekerken, tarihler yaz aylarını gösterdiğinde imbat rüzgârıyla serinlersiniz Ege’nin sıcak günlerinde. Her mevsimin ayrı bir tat bıraktığı Ayvalık’ta, gününüzün keyifli geçmesi başından garantidir.
İzmir’den yola çıktığınızda yaklaşık iki buçuk saat sonra Aliağa ve Dikili üzerinden Ayvalık’a varırsınız. Güne, Ayvalık’ın oksijeni bol havasında bir kahvaltıyla başlamak iyi gelir diyerek Belediye’nin yanı başındaki kahvede alabilirsiniz ilk soluğu. Denize nazır kahvaltı keyfini yaşayacağınız bu kahve, yıllardan beri kentin en uğrak mekânlarından. Kahvaltının ardından çarşının içinden ilerleyerek kentin dar sokaklarında tarihin izlerini keşfe dalabilirsiniz. Kendine özgü kentsel dokusunu her adımda hissettiren Ayvalık sokaklarındaki taş evlerin her biri keyiflik bir seyir sunuyor. Dar ve kıvrımlı sokaklardaki evler, taş ve cumbalı yapılarının yanı sıra Osmanlı Dönemi’ne ait mimarileri ile de görülmeye değer. Her biri fotoğraf karesi kıvamındaki bu evler, ahşap ve taş işçiliğinin en güzel örnekleri. Birbirinden güzel oymalarla süslenmiş balkon ayakları ve üzerindeki motifleri ile kapıları ve kapı tokmakları da işçilikleriyle büyüleyen diğer ayrıntılar.
Türkler ve Rumların yıllarca bir arada yaşadığı kentin Arnavut kaldırımlı sokaklarında ilerlerken Rum mimarisinin en güzel örnekleri çıkıverir karşınıza. Adeta bir açıkhava müzesi olan Ayvalık’taki Çınarlı Camii ve Saatli Camii Rum ustalardan günümüze kalan eserler arasında. 19. yüzyılın ikinci yarısında ilçede yaşayan Rumlar tarafından yaptırılan kilise, Cumhuriyet’ten sonra camii olarak kullanılmış. Günümüzde Saatli Cami olarak bilinen Agios Yannis Kilisesi de 1928’den sonra cami olarak kullanılmaya başlanan diğer mimari yapı.
Ayvalık sokaklarında ilerledikçe yeni keşiflere yelken açan turunuza mutlaka Ayvalık tostu lezzetini de ekleyin.
Sessizliğin huzuru
Ayvalık’a gelip Cunda adası’na uğramamak olmaz. Sonradan adı Alibey olarak değişse de hala Cunda olarak anılan adaya Ayvalık’a bir köprü ile bağlanan karayolundan ulaşabilirsiniz. Cunda’nın balıkçı tekneleri ile süslü masmavi denizine paralel uzanan kafeteryalardan birinde yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
Etrafı çam ve zeytin ağaçlarıyla çevrili adanın dar sokaklarında yukarı doğru ilerlerken, adada yaşayan halk olmadığı hissini uyandıran bir sessizlik eşlik eder size. Dinginlik ve doğanın eşsiz uyumunu yaşatan Cunda’nın yüksek kesimlerinde boğazların, adaların, iç içe girmiş koyların güzellikleri de seyre değer. Yükseklere çıktıkça yüzyıllardan beri ayakta kalan taş binalar, kiliseler ve bunların arasında yükselen eski mimari yapıların restorasyonu ile küçük birer işletmeye dönüşmüş restoranların her biri farklı bir dünyanın kapılarını aralar.
Saatler gün batımına yaklaştığında ada merkezinde sıralanmış balıkçı lokantalarından birine girerek meşhur papalinanın tadına bakın. Eski meyhanelerin vazgeçilmez rakı mezesi Papalina, adanın özel balığı. Yanında Ege’nin özel mezeleri ile yemek, denize karşı eşsiz bir ziyafete dönüşüyor. Farklı lezzet arayanlar için bu lokantalarda her türlü balık ve deniz mahsulünün en tazesini de bulmanız mümkün. Mevsimine göre her türlü zeytinyağlı sebzenin tadına bakmayı da ihmal etmeyin.
Gün bir başka batar Şeytan Sofrası’nda
Ve artık saatler gün batımının en tatlı anlarını göstermekte. Doğanın bu görsel şöleninin en unutulmaz anları da Şeytan Sofrası’nda yaşanır Ayvalık’ta. Karşılaşacağınız manzara son derece etkileyici. Yuvarlak bir sofrayı andıran bölge, sarp kayaların üzerinde kurulu. Demir bir kafes içinde de şeytana ait olduğu söylenen büyük bir ayak izi bulunuyor. Tepeye çıktığınızda, deniz, koylar ve çamlıklar, her şey ayağınızın altında kalır. Gün batımı ile tarifsiz bir renk cümbüşüne dönüşen manzara ile uzaklara dalıp gidersiniz.
Nasıl gidilir?
İzmir’e 156 kilometre uzaklıkta olan Ayvalık’a İzmir – Aliağa – Dikili güzergahını izleyerek ulaşabilirsiniz. Ayvalık'a ayrıca İzmir Mavi Treni ile Balıkesir'e kadar gelip daha sonra TCDD'nin ayarladığı aktarma otobüsleri ile ulaşmak mümkün.
Yapmadan dönmeyin
- Ayvalık tostu ve papalina yemeden,
- Ayvalık’ta sivil ve dini mimari yapıları görmeden,
- Lor tatlısı yemeden,
- Şeytan Sofrası’nda gün batımını izlemeden,
- Zeytinyağlı Ayvalık yemeklerini yemeden,
- Günübirlik tekne gezisine çıkmadan dönmeyin.
Bunları biliyor musunuz?
- Kızıl mercanların Türkiye’de sadece Ayvalık’ta olduğunu,
- 60 adet dalış noktası olduğunu,
- Ayvalık’ta 24 adanın olduğunu,
- Sarımsaklı Plajı’ndaki kumun insan vücuduna yapışmadığını,
- Ayvalık’ta 1900 civarında koruma altında tarihi eser olduğunu,
- Günbatımının en güzel Şeytan Sofrası’nda izlendiğini,
- Yazın kavurucu sıcağında imbat rüzgârı ile serinlediğinizi,
- Ayvalık’ın oksijen açısından çok zengin olduğunu,
- Türkiye de kalp damar hastalıklarının en az olduğu yerin Ayvalık olduğunu,
- En lezzetli zeytinyağlarının Ayvalık’ta üretildiğini biliyor musunuz?