Gazeteci Aykut Fırat
Gazeteci Aykut Fırat, doğaya gönül vermiş bir fotoğrafçı aynı zamanda. İçindeki doğa sevgisini fotoğrafladığı karelerle ölümsüzleştiriyor
Gazetecilik zor zanaattır. Sizi bekle(me)yen haberler ile bir kovalamaca içinde geçen günler… Bin bir zorluğuna rağmen gönülden bağlı olanın kopamadığı büyülü bir dünyadır yine de. Ve bu büyülü dünyada bir muhabirin en yakın arkadaşı, yanından hiç ayırmadığı fotoğraf makinesidir. Bu arkadaşlığı dostluğa dönüştürmüş bir isim Aykut Fırat.
Doğanın güzelliklerini görsel şölene dönüştürüyor
Halen Konak Belediyesi Fotoğraf Servisi Şefi görevini sürdüren Fırat, uzun yıllar foto muhabirliği yaparak sürdürdüğü gazetecilik mesleğinden 40’tan fazla ödülle emekli olduktan sonra, içindeki fotoğraf sevgisine bir yön vererek doğa fotoğrafçılığına başlamış. “Neden doğa fotoğrafçılığı?” diye sorduğumda önce gözlerinden yansıyan fotoğraf aşkı dökülüyor kelimelere, ardından da doğa fotoğrafçılığına geçiş nedenleri:
“Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. İşimin yanı sıra doğa fotoğrafları da çekiyordum. Emekli olunca daha çok gündeme geldi. İnsanlara yardım etmeyi, bir şeyler getirmeyi, sunmayı çok seviyorum. Gidemeyenler var, gezemeyenler var, engelli arkadaşlarımız var, onların ayağına getirelim istedim. Hayvan sevgisini, doğa sevgisini insanlara aşılamak istedim. Zaten doğayı da gitgide daha kötü kullanıyoruz. Hiç olmazsa insanlara bu güzellikleri sunarsak, belki biraz doğayı korurlar diye düşündüm.”
Gazete fotoğrafçılığı ile doğa fotoğrafçılığı arasındaki farklar ne, hangisi daha zor ya da keyifli diye merak ediyoruz:
“Gazete fotoğrafçılığında tek karede her şeyi vermek lazım; daha zor… Ama doğa fotoğrafçılığında hem spor yapıyorsunuz, yürüyüş yapıyorsunuz, doğayı geziyorsunuz, görüyorsunuz, hem de insanların göremedikleri şeyleri ayağına getiriyorsunuz. Tabii doğayı gezerken her çalının altına bakıyorsunuz, yeşil yapraklara bakıyorsunuz. Çok ince detaylar var. Ben detaycıyım. Benim en büyük kazancım, her şeye fotoğraf gözüyle bakmak. Yani nasıl fotoğraf olur? Bir insanla konuşuyorsanız ya da böceğe bakıyorsanız nasıl güzel fotoğraflanır? Duran bir konuysa onun her taraftan fotoğrafını, çekilmeyen yerleri çekmek istiyorum. Mesela çiçeği üstten değil de alttan, yandan, ters ışık kullanarak çekiyorum.”
Doğayı korumalıyız!
Doğanın güzelliklerini insanlar için görsel bir şölene dönüştüren Fırat’ı bu güzellikleri fotoğraf karesine yansıtmaya iten, içindeki doğa sevgisi olduğu kadar doğaya olan duyarlılığı bir o kadar da. Bu nedenledir ki doğa fotoğrafçılığını anlatırken doğayı korumaya gösterdikleri özene vurgu yapıyor:
“Doğayı bozmamak lazım... Bakarken, dolaşırken doğaya zarar vermiyoruz zaten. Bir kuş yuvası olsa hemen uzaklaşıyoruz. Hiç elimize almayız yavruları. Doğayı koruruz. Kötü kullanan olursa engelleriz. Tabii bunlar için de ayrı ekipmanlar lazım. Kamufle olmak, çalının altına gizlenmek şart.
Bir hayvana ne kadar yaklaşırsınız? En fazla 10 metre, 20 metre. Kamufle olduğunuz zaman doğal yaşamı hiç bozmuyorsunuz, sizi hiç fark etmiyor, yeşillik sanıyor. Kuş fotoğrafçılığı, hayvan fotoğrafçılığı ya da doğa fotoğrafçılığında da o detay çok önemli. Yerde çekiliyor, arabanın içinde çekiliyor, değişik çekme yöntemleri var. Ona göre aletler ayrı. Uzaktan çektiğiniz için daha yakına getiren objektifler kullanmanız lazım. İyi bir ekipman olursa iyi de sonuç oluyor. Güzel fotoğraflar çekiyorsunuz.”
Aykut Fırat ve arkadaşları İzmir Doğa Fotoğrafçıları (İZDOF) adında bir de grup kurmuşlar. Doğa fotoğrafçıları olarak çeşitli turlar düzenleyip Türkiye’nin değişik yerlerini geziyorlar, gruplar halinde 3-4 arkadaş birleşip ülkenin çeşitli yerlerine gidiyorlar kuş fotoğrafları çekmek için. “Türkiye’nin her yeri güzel. Yani güzel bir memleketimiz var.” diyor ama yine de Aykut Fırat için İzmir’in ve Kuş Cenneti’nin yeri başka:
“280 adet kuş türüne ulaşılıyor burada. Kuş Cenneti bizim için bulunmaz bir yer tabii. Burada olan pek çok tür başka yerde yok. Flamingo mesela; İzmir verimli bir bölge flamingolar için. Üreme alanları burası. Burada yuvaları var, yuva yapıyorlar. İstanbullu doğa fotoğrafçıları flamingolar için buraya geliyor. Biz de akbabalar, kartallar için başka taraflara gidiyoruz. İşte her yöreye göre ayrı tür kuşlar var.”
Aykut Fırat’a göre; doğa fotoğrafçılığı tüm zorluklarına rağmen isteyen herkesin başarılı olabileceği bir alan. Bunun için birinci şart fotoğrafı çok sevmek ve tabii iyi bir ekipman. Yeni başlayanlar için tek bir önerisi oluyor:
“Her şeye fotoğraf gözüyle baksınlar. Çiçeklerle serçelerle başlasınlar çekmeye.”
Her ne kadar hayalindeki kareyi henüz çekememiş olsa da Aykut Fırat, objektifine yansıyan kareler ile kendini ispatlamış bir fotoğrafçı. Bir yandan sevdiği işi yaparken öte yandan da doğaya olan borcunu ödeyen Fırat, seyrine doyum olmayan doğa fotoğraflarıyla tabiatın armağanı güzellikleri bizlerle de paylaşıyor. Keyifli bir paylaşım için bir fotoğrafçıya en iyi teşekkür, “Işığınız bol olsun” demek sanırım…