Beş bin yıllık zenginlik
Bergama Müzesi’nde sergilenen eserler, Bergama ve yöresinin Eski Tunç Çağı’ndan günümüze kadar sürekli yerleşim olduğunu gösteriyor.
Geçmişi İ.Ö. 4. yüzyılın başlarına dayanan Pergamon antik kentinin üzerine inşa edilen Bergama, hala yaşattığı antik dönem kalıntılarıyla tarihi dokuyu koruyabilen yerleşim merkezlerinden biri olarak ziyaretçi akınına uğruyor. Her yıl binlerce kişinin ziyaret ettiği Bergama’da uğramadan dönülmeyen yerlerden biri de elbette ki Bergama Müzesi. 30 Ekim 1936 tarihinde ziyarete açılan müze, iç avlu ve cephesinde yapılan değişiklikler sonucu yeni düzenlenmiş şekli ile 1999 yılında yeniden hizmete girdi.
Müzenin kapısından içeri girdiğinizde bahçedeki tarihi eserler ve çiçekler arasında ilerliyorsunuz binaya. Merdivenlerle çıkılan yüksek bir platform üzerinde yer alan müze binası, kare şeklinde bir iç avlu ile onun etrafını çeviren ince uzun koridorlar, iki teşhir salonu ve bahçeden oluşuyor. Müze Müdürü Adnan Sarıoğlu’nun eşlik ettiği gezimize müze girişindeki koridordan başlıyoruz. Sol taraftaki koridor boyunca Helenistik Dönem ile Roma ve Bizans Dönemi’ne ait mermer mimari eserler, kadın ve erkek heykelleri, Zeus Sunağı’nın maketi ve Berlin’deki orijinal yapının fotoğraflarıyla canlandırılması, Demeter Kutsal Alanı’nın maketi yer alıyor. Bu koridorun sonunda sol tarafta Arkeolojik Eser Salonu bulunuyor.
Arkeolojik Eserler Salonu’nda teşhir edilen eserlerin büyük çoğunluğu Akropol, Asklepion, Kızıl Avlu, Musalla Mezarlığı alanında yapılan kazılardan bulunan eserlerden oluşuyor. Bunların yanı sıra Bergama’nın yakın çevresindeki Pitane (Çandarlı), Myrina, Gryneion (Yeni Şakran) antik kentleri ve son yıllarda Kestel ve Yortanlı Baraj Gölü alanlarında yapılan kazılarda ortaya çıkartılan eserler de teşhir ediliyor.
Salonda ilk göze çarpan, sol taraftaki ilk vitrinde, erken dönem eserleri olarak Eski Tunç Çağı’na tarihlenen Yortanlı kapları ve gaga ağızlı testileri oluyor. Pişmiş toprak çanak çömlek buluntuları, kronolojik bir düzen içerisinde sondaki vitrinlerde sergileniyor. Helenistik Dönem’e ait pişmiş toprak figürünler (Myrina) ile Klasik, Helenistik ve Roma Dönemi’ne ait pişmiş toprak kandillerin, cam eserlerin, bronz eserlerin, küçük buluntuların (kemik objeler, tıp aletleri, takılar), sikkelerin, mermer heykelciklerin yer aldığı vitrinler Arkeolojik Eser Salonu’nda birbiri ardınca sıralanıyor. Aynı salonda, Arkaik Devre ait Kuros (genç erkek) heykeli (Pitane), Nymphe (Su Perisi) heykeli ile tarihe mal olmuş önemli kişilere ait portreler, İmparator Hadrianus’un heykeli, Roma devrine ait kadın (rahibe) heykelleri sergileniyor. Ayrıca Roma Dönemi’ne ait Medusa (Bakışlarıyla insanı taşa çeviren mitolojik yaratık) Mozaiği salonun zeminine monte edilerek sergideki yerini alıyor.
Arkeoloji salonundan çıktıktan sonra sola doğru devam eden koridor boyunca Bergama Akropolü’nden çıkartılan oturan kadın heykelleri, Zeus Sunağı’na ait at heykeli, ilk göze çarpan eserler. Antik Dönem gömü geleneklerini yansıtan, Pers, Helenistik ve Roma Dönemi’ne tarihlenen onur ve adak yazıtları diğer önemli eserler arasında. Ayrıca Pergamon’da şehir düzenlenmesi idaresini anlatan Şehir Yasası’nın yer aldığı yazıt, teşhirde önemli bir yer teşkil ediyor. Bu yazıtın orijinal hali Helenistik Dönem’e ait olup Roma Dönemi’nde kopya edilmiş şekilde ellerine geçmiş.
Etnografya Salonu’nda yakın geçmiş zenginlikleri
Müzenin Etnografya bölümünde, Bergama ve yöresine ait geleneksel sosyal yaşamı, kültürel değerleri yansıtan zengin eser koleksiyonu bulunuyor. Bergama yöresinde bulunan Yörük, Türkmen, Çepni aşiretlerinin yöresel kıyafetleri, gelinlik ve gündelik giysiler, Anadolu’nun önemli halı üretim merkezilerinden biri olan Bergama’nın Yunt Dağı, Kozak, Yağcıbedir yöreleri olarak adlandırılmış ve tasnif edilmiş halı, kilim, heybe örnekleri, Bergama’nın tanınmış efelerinden olan Tuzcu Efe’nin Kurtuluş Savaşı sırasında kullandığı kıyafetler önemli eser gruplarını oluşturuyor. Ayrıca Bergama yöresinin geleneksel işleme sanatına ait örnekler, takılar, günlük kullanım eşyaları da belli bir düzende sergileniyor.
Bergama Müzesi’nde iç mekan sergilemesinin yanı sıra iç avlu ve bahçesinde de taş eserlere yer veriliyor. Müze içerisinde teşhirdeki Prehistorik Dönem’den Bizans Dönemi’nin sonuna kadar tarihlenen küçük ve büyük boyutlu eserler, Bergama ve yöresinin Eski Tunç Çağı’ndan günümüze kadar sürekli yerleşim olduğunu göstermesi açısından önemli. Bu konuda müze içerisinde ziyarete gelenlere Bergama ve yakın çevresinin tarihi yapısını tanıtma amaçlı bilgi panoları da yer alıyor. 8 bin 643 arkeolojik eser, bin 920 etnografik eser, 7 bin 302 sikke, 54 mühür ve baskısı, 5 adet fosil ve iskelet olmak üzere 17 bin 924 eserin bulunduğu Bergama Müzesi, 2009 Kasım sonu itibariyle yıllık 16 bin 512 ziyaretçiyi ağırladı.
Zafer Mahallesi Cumhuriyet Caddesi No: 6 Bergama
Tel: (0 232) 631 28 83
Zeus Sunağı evinden çok uzakta
Pergamon Kale Dağı’nda, Bergamalıların Galatlara karşı kazandığı zafer sonucu Zeus adına büyük bir sunak inşa edildi. II. Eumenes zamanında tamamlanan sunak hakkında ilk bilgilere Romalı yazar L. Ampelius’un “Dünya Harikaları” adlı eserinde öğrenmekteyiz. Eserinde, “Bergama’da mermerden kırk ayak yüksekliğinde, görkemli kabartmalarla süslü büyük bir sunak vardır. Tanrılarla Gigantların savaşını göstermektedir.” alıntısıyla sunaktan söz eder. Bergama Akropolü’nde temel kalıntıları bulunan, müzede de maketi sergilenen bu muhteşem eser, anavatanından kilometrelerce uzakta Almanya Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde topraklarına kavuşmayı bekliyor.
Su Perisi Nymphe
Allianoi kazılarında bir hamamda bulunan Nymphe heykeli müzedeki en güzel eserlerden biridir. İdealize stilde yapılmış olan heykel, vücut hatları, tanrısal yüz ifadesiyle mükemmel bir görünüş sergiliyor. Elinde tuttuğu istiridye kabuğu Antik Çağ’da su haznesi olarak kullanılmıştır.