Karel Dutilh
İzmir sevdalısı olarak kente karşı sorumluluğunu yerine getirmeye devam eden vergi rekortmeni Karel Dutilh, İzmir’in hak ettiği yerde olmayışından üzüntü duyuyor
1600’lü yıllarda Fransa’nın Bordeaux kenti yakınlarında yaşayan Protestan bir aile olan Dutilhler, Fransızların bir kararname ile ülkedeki bütün Protestanları yok etme düşüncesi ortaya çıkınca, tümü Hollanda’ya göç etmiş, 1762’de de İzmir’e gelmişler. Önceleri aile ticaretle uğraşırken, baba Dutilh, 1958 yılında büyük oğlu Hendrik ile ortak bir şirket kurarak deniz ticaretine girmiş.1960 yılında vefat edince de, annesi ile kardeşi Karel, ortak olarak şirkete alınmış. Annenin de vefatının ardından, şirkette iki kardeş kalmış. Ve bu birliktelik, şirketin Anadolu Deniz Ticaret’e devrine, yani 2000 yılına kadar başarıyla sürmüş.
İzmir’de vergi rekortmenliğini yıllarca kimseye bırakmayan, turizm sektörünün duayen ismi Karel Dutilh, ağabeyi Hendrik Dutilh’le ortak oldukları denizcilik ve turizm şirketlerini sattıktan sonra da turizme olan ilgisini kaybetmemiş. Doğup büyüdüğü İzmir’e olan sevgisi ve duyarlılığını turizm sektörünün yeni firmalarına danışmanlık yaparak da gösteren Dutilh, İzmir’in hak ettiği yerde olmamasından yakınırken, gerekli yatırımların yapılması halinde bu karamsar tablonun değişeceğine inancını yitirmiyor.
Denizcilik ve turizm sektörlerinde faaliyetlerinize devam ediyor musunuz?
DUTİLH: 2000 senesine kadar biz tek bir şirkettik. Hem denizcilik hem turizm yapıyorduk. O şirketi biz 2000 senesinde sattık. Ama gemicilik de devam etti, turizm de... Ancak şartlar müsaade etmedi ve 2005’te tamamıyla sona erdi hem denizcilik hem turizm faaliyetlerimiz.
Bir tür emeklilik denilebilir mi?
DUTİLH: Emeklilik değil de… İki ortaktık ağabeyimle ben. Aramızda 10 yaş fark var. Ağabeyim 70’e gelince durmak istedi. O sırada şirketimizde 125 memurumuz vardı. İzmir, İstanbul, Kuşadası ofislerimiz faaliyetteydi. Ağabeyim her sabah saat 5 buçuk - 6’da işe giderdi. Ben 7 buçuk - 8’de giderdim. Akşam ben daha geç çıkardım, o daha erken. Yorulduğu için durmak istedi. Tek başıma da hem denizcilik hem turizmi üstlenmek bana yük geliyordu. Onun için kabul etmedim. İkisini de aynı anda sattık. İkimiz de bir ara danışman olarak kaldık. Ancak yeni satın alanlarla aynı düşüncede olmadığımız için 2004’te tamamen ayrıldım danışmanlıktan da.
Deneyimlerinizden yola çıkarak İzmir’deki turizm sektörünün içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
DUTİLH: İzmir’in turizmine üzülerek bakıyorum. Benim zamanımda İzmir’de otel yok diyorduk, şimdi bol bol otel var. Ancak daha fazla İstanbul, Kuşadası ve kuzey tarafta oteller var, oralara gidiliyor. İzmir’de geceleme normal olarak azaldı. Yeni büyük oteller yapıldı. Swiss Otel geldi, Hilton geldi, Mövenpick var. Ne oldu? Fiyat yarışına girdiler. Bu dayanmaz ki. Kriz de geldi. Çeşme ve Alaçatı gibi yerlerdeki butik otellerin fiyatları yüksek. Butik oteller bu durumda satış yapamıyor. Çünkü büyük oteller şimdi fiyat kırdı. Tabii bir handikap daha var şimdi. Sahildeki otellerin yerli müşterileri de fazla olamayacak, çünkü Ramazan ayı artık yaza denk geliyor. O, birkaç sene yerli turizmi vuracak. Karşı çıktığım bir nokta daha var. Her şey dahil sistemi. Her şey dahil sistemi bana göre turizmi baltalayan başka bir şey. Gelen turist, genelde aileler. Her şey dahil olduğu için anneler çocukları bir şey istediğinde dışarı çıkmaya gerek duymuyorlar. O zaman ne geliri oluyor Türkiye’nin bu hareketten?
Çözüm öneriniz ne?
DUTILH: Buna çare olarak İzmir Ticaret Odası’nın ve Başkanı Ekrem Demirtaş Bey’in kruvaziyercilikle ilgili yaptığı çalışma çok değerlidir. Ancak bana göre asıl çare, İzmir’e yabancı havayollarının gelmesi. Şu anda İzmir’e sadece Lufthansa geliyor. Türk Hava Yolları’ndan memnunum ama THY ile İstanbul’dan aktarmalı gelmek, delilik. Yabancı yapmaz onu. 1975 senesinde THY’nin İzmir çıkışlı Roma-Paris, Frankfurt, Münih, Zürih, Londra direk seferi vardı. Şimdi nerede? Kalktı çünkü her şey İstanbul üzerinden yürütülüyor. Bu yanlış, acıklı bir durum…
Bunun için bir yaptırım yapılması mümkün değil mi peki?
DUTİLH: Artık ipin ucu kaçtı. Çünkü benim zamanımda belli başlı tur operatörleri vardı. Şimdi, kuralları tur operatörleri koyuyor. Yapmıyor musun her şey dahil? Ben gelmiyorum o zaman, diyor. Bu şartlarda, ben şahsen diyebilirim ki turizmin en iyi zamanını yaşadım. Bizim Anadolu turları vardı, normal uçak seferleriyle Fransızlar gelirdi. 14-15 günlük tur. Aşağı yukarı biz senede onlarla 30 tane Anadolu turu yapıyorduk. Şimdi bu turlar, gülünç bir rakama satılıyor. Ve müşteri yok artık. Çünkü çok ucuza normal müşteri de gelmez. Onun için bir yerde turizmi bıraktığım zaman çok üzüldüm ama zamanında bıraktım.
Ancak sizin gibi duayenlerin yol göstermesi gerekmez mi?
DUTİLH: Ben rahatlıkla, kim gelirse, fikrimi söylüyorum ama şartlar o kadar zorlaştı ki... Benim eski memurlarım İstanbul’da kendi şirketlerini kurdular, İzmir’de şube açtılar. Onlar yürütüyorlar, ben onlara yardımcı oluyorum. Problem olunca gelip soruyorlar bana, bunu böyle mi yapalım, öyle mi yapalım diye. Onun için bir yerde yine turizmin içinde varım. Turizmi dışarıdan takip ediyorum.
İzmir güzel şehir
Turistler neden İzmir’i tercih etsinler, neden İzmir’e gelsinler? İzmir hangi yönleriyle öne çıkmalı?
DUTİLH: Neden İzmir? İzmir rahat bir şehir, güzel bir şehirdir. Tabii ben İzmir’de doğma büyüme olduğum için eski İzmir daha güzeldi diyebilirim. Şimdi İzmir betonlaştı. Ama yine de İzmir güzel yer, her şeyi müsait durumda. Bizim zamanımızda bir Fransız tur operatörü bir program çıkardı: Valizsiz Türkiye. Neydi bu? Turist bir yere geliyordu, misal olarak İzmir. İzmir’den Bergama, İzmir’den Sart, İzmir-Efes, İzmir Pamukkale gibi turlar oluyordu. Bir hafta kalıp, bavulu açıp, bir daha kapatmıyordu. Bu imkanı veriyor İzmir.
8500 yıllık tarihi olan bir şehir İzmir. Biz İzmirliler olarak kendi değerlerimize sahip çıkabiliyor muyuz?
DUTİLH: İzmirli’nin kabahati çok. İzmirli İzmir’de para harcamaz. İzmirli gider İstanbul’da ya da Avrupa’da para harcar. Ama İzmir için bir şey isteyin yapmaz maalesef. İzmir’in tanınması için üzerlerine düşeni yeteri yapmıyorlar. Hazır bekliyorlar. Ben inanıyorum ki bazı şeyler yapılırsa İzmir layık olduğu yerini alacak. Mesela kongre merkezi olarak olabilir.
Karamsar bir tablo çizdiniz. Peki bir çözüm yolu yok mudur?
DUTİLH: Öncelikle inanacaksınız. Problemler olacak, biz problemleri çok gördük. Bütün o benim 40 küsur senelik çalışma hayatımda, kolerası geldi, depremi geldi, Kıbrıs meselesi geldi, ihtilaller geldi. Turizm durdu, tekrar canlandı. Ama inanılırsa yapılır. Karamsar olmaya gerek yok. İzmir’de yapılacak çok şey var. Turisti İzmir’de tutmak için çok imkan var. Mesela Hilton’un eski müdürü, şöyle bir fikir sunmuştu: Havai fişekleri körfezin ortasına koyacaksın, dünya çapında da duyuracaksın bunu. Bütün Avrupalı gelir buraya o zaman. Körfez müsait çünkü buna. Venediklilerin bir günleri var, Temmuz’un 2. Cumartesi’si zannedersem, denizin üstünde havai fişek patlatıyorlar. Nasıl kalabalık oluyor orası. Biri kalkıp burada yapsa o işi… Demek ki imkanlar var ama İzmirli bunu yapmıyor. Ben çok uğraştım. İzmir’den gemiyi buldum, gemiyi kiralamaya geldim. İzmir’den Yunan adalarına kruvaziyer başlatmak istedim. Her şey hazır vaziyetteydi. Ondan sonra ağabeyim korkuttu beni, o durdu, ben de bıraktım. Ama bunu yapacak imkan var. Türkiye niye kruvaziyercilik yapmıyor? Bizim iyi personelimiz var, yabancı gemilerde çalışıyor. Hem daha ucuzdur bizim personel. Hangi kruvaziyer gemisi başlarsa Türkiye’de muvaffak olacak. Biri böyle başlasın, ben onlara danışman giderim memnuniyetle, bir şey de istemem.
Turizm sektörüne yeni girecek yatırımcılara neler söylemek istersiniz?
DUTİLH: Bazen yeni işe atılacak gençler bana geliyor, danışıyorlar, yapalım mı yapmayalım mı diye. Diyorum ki, ne bir ne iki ne beş senede zengin olacaksınız. İkincisi saat mevhumu yok, gece, gündüz, bayram çalışacaksınız. Yaptığınız işi seveceksiniz. İlle para kazanmak için yapmayacaksınız. Evet, amaç para kazanmak, muhakkak o olacak. Rahmetli babam, 1960’da öldü. Ağabeyimle babam şirketi kurmuşlardı. Babam ölünce, ağabeyimle beraber ortak olduk. Şirket yeni. Peki, dışarıya nasıl tanıtacaksın kendini? Bedava uçak bileti hakkım vardı. Her sene tatil zamanında alıyordum çantamı, kapı kapı dolaşıyordum. Öyle başladım. 1967 senesinde beş hafta Amerika’yı dolaştım. Uğraşmak lazım, öyle kendiliğinden gelmiyor. Turizm acentesi açtım, buyur gel, demekle olmaz. Ancak gerçek olan bir olay var: O zamanlar iş daha kolaydı, şimdi çok daha zor.
İzmir sevimli bir şehir
Sizin gözünüzle İzmir’i biraz anlatır mısınız?
DUTİLH: İzmir’de doğdum. Bütün hayatım boyunca İzmir’deydim. İzmir, küçük bir yer olduğu için sevimli oluyor. Tabii büyüdü şimdi. Ama İzmir’i her bakımdan çok seviyorum. Eşim İstanbullu, o İzmir’e her zaman köy diyor. Ben de İstanbul’a mega köy diyorum.
Kızlarınız sizin sektörünüzde çalışmayı tercih etmemişler. Bu noktada sizin bir yönlendirmeniz olmadı mı?
DUTİLH: Ben istedim devam etsinler diye ama istemediler. Büyük kızıma işi öğrenmen lazım biz çalışırken dedim ama o memurların yanında “babanın kızı” olmak istemedi.
İzmir’de de yaşamıyorlar sanırım…
DUTİLH: Hayır. İkisi de okumaya İsviçre’ye gittiler. Büyük kızım orada konservatuarın piyano bölümünü bitirdi. Öteki kızım üniversiteyi bitirdi, bankacı oldu. İkisi de İsviçre’de evlendi. Büyük kızım bir Türk’le evlendi, küçük kızım da bir İsviçreli ile evlendi. Küçük kızın iki çocuğu, büyük kızın bir kızı var.