O artık Avrupalı bir müze: Konak Belediyesi Radyo ve Demokrasi Müzesi

Konak Belediyesi'nin İzmir'e kazandırdığı beş butik müzeden biri olan Radyo ve Demokrasi Müzesi, siyasi ve tarihi müzeler kategorisinde Avrupa'nın en iyi 16 müzesi arasında yer alıyor. Yüzden fazla radyonun yer aldığı müzede ziyaretçiler, tarihte önemli yer tutan olayların radyo anonslarını da dinleyebiliyor

Yazı / Article: Prof. Dr. Huriye Kuruoğlu

Fotoğraflar / Photographs: Konak Belediyesi Radyo ve Demokrasi Müzesi

 

Müzeler, bir ulusun belleği, birikimi ve tüm bunların toplamının gelecek kuşaklara aktarılması açısından oldukça önem taşır. Uzun yıllar önce, İtalya’da ziyaret ettiğim Floransa’daki müzenin kapısının önünde metrelerce kuyruk vardı. İnsanlar dış kapıda, büyük bir sabırla sıranın kendilerine gelmesini bekliyordu. Ama işin en güzel yanı da, kuyruğu oluşturan insanların arasında oldukça çok sayıda İtalyan öğrencilerin olmasıydı. Bu görüntüyü kıskanmamak mümkün değildi. Müze gezmek, anlamaya, öğrenmeye çalışmak bir kültür meselesidir ve o ülkenin okuma, yazma, düşünme ve irdeleme geleneği ve kültürüyle çok yakından ilgilidir. Bu anlamda, ülkemizde de bu konuda yeterli bilincin ve duyarlılığın oluşması, yerleşmesi ve daha yaygın hale gelmesi için bazı yerel yönetimler ellerinden geleni fazlasıyla yapmaya çalışıyor. Konak Belediyesi de, bu konuda butik müzecilik anlayışıyla İzmir kentine ve ülkemize beş önemli müze kazandırdı. “Radyo ve Demokrasi Müzesi”, Konak Belediyesi’nin bu bağlamda “Oyuncak Müzesi”, “Mask Müzesi”, “Neşe ve Karikatür Müzesi” ile “Kadın Müzesi”nden sonra açtığı beşinci müze.

Radyo ve Demokrasi ilişkisi

Radyo ve demokrasi birbiriyle son derece yakından ilişkili iki kavramdır. Çünkü, Radyo yayını ses dalgaları yoluyla bize ulaşır. Ses dalgaları da havanın içinde yol alır. Hava, kamu malıdır. O nedenle en demokratik araç olan ya da olması gereken araçtır radyo. Öte yandan radyonun alıcı cihazı ucuzdur ve algılaması kolaydır. Radyo vericisini kurmak da diğer kitle iletişim araçlarına oranla daha ucuz ve kolaydır. Tüm bu nedenlerle de demokratik bir araç olmaya en uygun araç radyodur. Radyonun ilk yıllardaki ile bugünkü işlevleri kıyaslandığında oldukça farklı yanıtların çıktığı görülmektedir. Başta üçüncü dünya ülkeleri olmak üzere pek çok ülkede radyonun ilk yıllarına bakıldığında eğitim ve bilgilendirme amacının temel işlev olduğu gözlenmekte. Ancak zaman içinde değişen koşullar, radyonun işlevlerinde de önemli değişikliklerin meydana gelmesine neden olmuştur. Örneğin, dünyanın sıcak ve soğuk savaşı yaşadığı yıllarda radyo en güçlü propaganda aracı olarak kullanılmıştır. O dönemi anlatan pek çok yazıda "radyo savaşları" deyimiyle karşılaşmak mümkündür. Zaman zaman da ülkelerin ulusal birliği veya muhalif seslerin kendilerini ifade ettikleri bir araç ve bazı ülkelerde de dikta (Yunanistan) veya sömürge (Cezayir) rejimlerine karşı kullanıldı ve büyük ölçüde başarılı oldu. Radyo, günümüzdeki yaygın kullanılma biçimlerinin dışında ve ötesinde çok daha zengin ve demokratik amaçlarla kullanılmaya uygun bir araçtır. Radyo, demokratik ve gerçek çoksesliliği sağlayabilecek avantajlara, yeteneğe ve potansiyele sahiptir.

Müzenin kısa öyküsü

2013 yılında Konak Belediyesi tarafından hizmete açılan Radyo ve Demokrasi Müzesinde sergilenen radyoların tamamı halktan bağış yoluyla temin edildi. Basmane semtinde yer alan bina, 2010 yılında Fahrettin Selçik tarafından Konak Belediyesi’ne bağışlandı. Radyoların toplanması, bakımlarının yapılması, binanın restorasyonu, bina içi tasarımının yapılması, bilgi panolarının hazırlanıp görsellerle desteklenmesi, interaktif bölümlerdeki radyolarda yer alan ses kayıtlarının toparlanıp hazırlanması yaklaşık 2 yıl sürdü. 2013 yılının son aylarında demokrasi ve radyo sevdalılarının ve tarih içinde yolculuk yapmak isteyen meraklıların ziyaretine hazır hale getirildi. Danışmanlığını Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Huriye Kuruoğlu’nun yaptığı müzenin iç tasarımı ise Mimar Esra Acar tarafından gerçekleştirildi. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Elemanı Arş. Gör. Ümit Aydoğan da teknik destek sağladı.

10 m2 bahçe, 100 m2 bina olmak üzere toplam 110 m2’lik bir alana oturan bina iki katlı. Küçük ama şirin bir bahçeden sonra girilen müzede minik bir holden sonra bölümler başlıyor. Radyoların sergilendiği ve ortada interaktif bölümün yer aldığı, 6 Galeri bulunuyor. Radyo, tarihte çeşitli zamanlarda propaganda aracı, zaman zaman da demokrasi ve özgürlük arayışlarının aracı olarak kullanıldı. Müzenin tasarımı yapılırken, her iki işlevin göz önünde bulundurulmasının yanı sıra, ilgili bölümlerde Türkiye’nin içinden geçtiği darbe yılları ve darbenin getirdiği baskıcı ve karanlık yılların psikolojisi yansıtılmaya çalışıldı.

Konak Belediyesi Müzeler Sorumlusu Mehmet Karaman, 2015 yılının son aylarında, kısa adı EMA olan Avrupa Müze Akademisinin her yıl açtığı, Avrupa’nın en iyi müzesi yarışmasına başvurdu. Müze, başvuran pek çok müze arasından finale kaldı. Finale kalan müzelerle ilgili olarak, müzelerin yetkilileri 19 Mayıs 2016’da Midilli adasında sunum gerçekleştirdi. Mehmet Karaman, ülkemizi, Konak Belediyesini ve Radyo ve Demokrasi Müzesini başarılı bir sunumla temsil etti.

Diğer radyo müzelerinden farkı ne?

Müzeyi dünyadaki diğer radyo müzelerinden ayıran en önemli özellik, tarihsel dönemlere göre ayrılması. Bir başka önemli fark ise, müzede yer alan interaktif bölümler. Dönemlere göre ayrılan bölümlerde müze ziyaretçileri, o dönemin önemli siyasi veya sanat aktörlerinin ses kayıtlarını dinleyebiliyorlar. Eski radyoların içine yerleştirilen MP3’lere kaydedilen sesler, ziyaretçilerin oldukça ilgisini çekiyor. Tasarımı yapılırken büyük bir hassasiyetle üzerinde durulan diğer bir konu ise, her bölüme konan radyoların o yıllarda imal edilmiş olması. Bu özellik, müzeyi dünyadaki pek çok radyo müzesinden ayırıyor. Müze, Avrupa’daki yeni müzecilik anlayışı çerçevesinde, bir başka özelliği olan ‘aktif olmak’ işlevini de yerine getiriyor. Müzeye gelen çocuk ziyaretçileri en çok heyecanlandıran şey ise, radyolara dokunabilmeleri ve interaktif bölümde dönemin önemli siyasi ya da sanatsal aktörlerini dinleyebiliyor olmaları. Radyo ve Demokrasi Müzesi, açıldığı günden beri aktif olarak eğitim faaliyetleri, çeşitli atölyeler, etkinlik ve söyleşiler düzenliyor. Buna örnek olarak, tematik film gösterimleri, radyo programcıları ile söyleşiler, her yaş grubundan insanlarla yapılan yaratıcı drama atölye çalışmaları ve müze eğitim etkinlikleri gösterilebilir.

Müzede neler var?

Müze, küçük bir giriş holünden sonra 4 oda ve 2 salon olmak üzere 6 bölümden oluşuyor. Giriş holünde iki görselin eşliğinde kısaca demokrasi ve radyo ilişkisi anlatılıyor. Her bölümde, dünyadaki genel siyasi atmosferlerin ve önemli radyo olaylarının anlatıldığı bilgi panoları ve o döneme dair önemli görseller yer alıyor.

1921-1939 yılları arasındaki olayların ve radyo hakkındaki gelişmelerin anlatıldığı ilk bölümde şu bilgiler yer alıyor; 2 Temmuz 1921’de ilk canlı radyo yayını gerçekleşir. Jarsey kentinde yapılan unvanlı bir ağır sıklet boks maçı, Atlantik kıyısındaki 200 noktadan dinlenir. 1922’de Lenin, telsiz telgraf tekniklerinin bir an önce hayata geçirilip yaygınlaşması için harekete geçer ve 1922’lerin başında Moskova’da radyo yayını başlar. 1925 yılının Ağustos’unda; Lenin’in hayatta iken gösterdiği çabalar sonuç verir ve dünyada ilk kısa dalga radyo yayını Rusya’nın başkenti Moskova’dan yapılır. 1926 yılında, Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels’in radyoyu propaganda çalışmalarında kullanmasından çok önceleri, Sovyetler Birliği, Bessarabia’nın Romanya’dan geri alınması talebinde radyoyu uluslararası diplomaside kullanır. 1929 yılında, Moskova Radyosu açıldığında dört dilde yayın yapmaktadır, ancak, 1933’e gelindiğinde komünist devrimin dünyaya anlatılması ve rejimin yaygınlaştırılması çalışmaları nedeniyle bu sayı 11’e çıkar.

Aynı dönemde 1921 yılında Türkiye’de, İstanbul’da bir Fransız savaş gemisinden yapılan ilk deneme yayını ise bir müzik programıdır. 1923’te Türkiye’de Cumhuriyet’in ilan edildiği yıl, ilk radyo yayını Öğretmen Okulu’nun bodrumunda, davetliler ve basın huzurunda gerçekleşir. 1925’e gelindiğinde ise, “Telsiz Tesisi Hakkında Kanun” adıyla bir yasa çıkarılarak, ülke genelinde bir telsiz şebekesi kurulması öngörülür. Atatürk, okuma yazması olmayan Anadolu Halkına Cumhuriyetin ve devrimlerin anlam ve önemini anlatmada etkili olduğunu bildiği radyodan yararlanmak için gerekli hazırlıkların başlamasını ister. 1927’de, Türkiye radyo yayıncılığı açısından resmi olarak ilk radyo yayınları İstanbul'da başlar. Bu ilk radyo yayınının gerçekleşmesi öncesi, yayınların yasal bir zemine oturması için gerekli çalışmalar başlatılır. 

1930’lu yıllar, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini kazanıp, genç Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş çalışmalarının oldukça yoğun olduğu yıllardır. Hükümetin kendini iyi anlatması, cumhuriyet ve demokrasi kavramları konusunda halkı bilinçlendirmesi ve bu düşünceyi yaygınlaştırması gerekmektedir. Ancak, yazılı basının henüz gelişmemiş olması nedeniyle radyo yayınları büyük önem taşımaktadır. Radyo 1936 yılında devletleştirilir ve 1940 yılına dek PTT yönetiminde kalır.

1939-1945 yılları arasındaki gelişmelerin kısaca yer aldığı ikinci bölümde, müze konuklarını şu bilgiler karşılar; Radyo, 2. Dünya Savaşı yıllarında sadece saldırgan ve işgalci ülkelerin propagandaları için değil, işgal edilen ülkelerde halkın moralini yüksek tutmak için de kullanılır. Finlandiya, Danimarka, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde radyo bu amaçla kullanılır. 1941’de Japonların Pearl Harbour’a düzenledikleri sürpriz saldırı, o güne dek uluslararası yayın yapan hiçbir radyosu bulunmayan ABD’yi harekete geçirir. 1942 yılı başlarında, Pearl Harbour Baskını’ndan bir yıl sonra, ABD, Savaş Enformasyon Ofisi’ni kurar. Bu kurumla birlikte, Voice of America (VOA)’nın temeli atılmış olur ve yayın hayatına başlar. VOA, günümüzde 43 dilde 1500 saat yayın yapmaktadır. 1943-1945, İtalya’da faşizmin tüm acımasızlığıyla sürdüğü yıllardır. Dünyanın kısaca Mussolini olarak tanıdığı Benito Amilcare Andrea Mussolini, Komşusu Almanya’daki Hitler’in izinden gitmekte ve İtalyan halkına baskı uygulamaktadır. O günlerdeki tüm liderler gibi Mussolini de dönemin yaygın kitle iletişim aracı radyoyu etkin bir şekilde kullanır.

Türkiye’de ise 1940 yılına dek radyo, PTT yönetiminde kalmıştır. Bu dört yıllık dönem, PTT içinde radyo için yeni bir birim oluşturulmaması nedeniyle "geçiş dönemi"; iki gelişme yüzünden de "hazırlık dönemi" olarak anılmaktadır. 1940-1964 arası yıllar, radyonun Devlet Tekelinde olduğu ve Partizan Radyo olarak kullanıldığı yıllardır. 1946 ile 1960 yılları arasında radyo, siyasal çekişmenin başlıca odak noktalarından biri haline gelmiştir. Demokrat Parti özellikle iktidardaki son aylarında radyoyu kendi siyasal çıkarları doğrultusunda kullanmıştır.

Üçüncü bölümde ise, etkisini uzun yıllar sürdürecek olan 1945-1964 yılları yer alıyor. Soğuk savaş yılları olarak da anılan bu yıllar, radyo tarihi için önemli bir zaman dilimi. 1. ve 2. Dünya Savaşı, “Radyo Savaşları” olarak da tanımlanır. Zaman zaman başta İngiltere olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri bu savaşa dahil olsa da, “Radyo Savaşları”, daha çok Sovyetler Birliği ve ABD arasında devam eder. 1946 yılında ilk alternatif radyo ABD'de yayına başlar. Bu radyo yayıncılığı türü yıllar içinde çok farklı ülkelerde ve çok sayıda görülür. 1947’de radyo yayıncılığının miladı sayılan Transistör icat edilir ve bu, bir bakıma da radyo dinleyicisinin özgürleşmesi anlamını taşır.

1951 yılında Münih’te yayın hayatına başlayan Radio Free Europe (RFE), “gerçeklere dayanan bilgi ve görüşleri yayarak demokratik değerleri ve kurumları geliştirmek” olarak açıkladığı görevi çerçevesinde, 25 dilde ve özellikle Rusya, Orta Asya, Kafkaslar, İran ve Balkanlar’a yayın yapar. ABD, Avrupa ve Sovyetler Birliği’ne kadar ulaşan Radio Free Europe ve Radio Liberty (RL)’yi kullanır. Radyo yayınlarının bu bölgelere ulaşması, soğuk savaşı batının kazanmasında çok etkili olur. 1950-1953 yılları, Kore Savaşı yıllarıdır. ABD, kapitalist sisteme tehdit olarak algıladığı Kore’ye saldırır. VOA, kendi ülkesinde ve ama özellikle yurt dışına yaptığı radyo yayınlarıyla haklı olduğunu anlatmaya çalışır. Öte yandan da savaşan askerlerin moralini yüksek tutmak amacıyla yaptırdığı ve dağıttığı mobil radyolarda eğlence programları yayınlar. 1956 yılındaki Macaristan Krizi, Batı’nın dış politikasında ve uluslararası radyo yayıncılığında büyük önem taşır. Macar krizinde radyo, bazı kaynaklara göre belki de bu ayaklanmayı başlatan, yani başka bir deyişle krizi yaratan da bir rol üstlenmiş gibidir. Batı’nın radyo istasyonları aracılığıyla demir perde gerisindeki ülkelere yaptıkları yayınların, olayların tırmanmasında önemli bir rol oynadığı görülmektedir. 1958 yılında ilk korsan radyo yayıncılığı, Baltık Denizi’nden İskandinav ülkelerine yönelik olarak yayına başlayan Radio Mercury ile başlar. Bu korsan radyoların en ünlüsü 1964 yılından, 1980 yılında gemisi batıncaya kadar yayın yapan Radio Caroline’dır. Adı geçen bu iki korsan radyo, sadece lisans almak pahalı olduğu için bu yayıncılık türünü seçmiştir. Politik bir amacı olmayan bu radyoların yaptıkları yayın müzik ağırlıklıdır. Radyo yayıncılığında Off-Shore Radyo Yayıncılığı olarak da adlandırılan bir statüde yayın yapan Radyo Caroline, yasal boşlukları uluslararası sularda bulur.

1960’lı yıllarda dünyada Topluluk Radyoları yaygınlaşmaya başlar. Topluluk radyolarının çağdaş tarihi serüveninde, Apartheid rejimi yıkıldıktan sonra Güney Afrika Cumhuriyeti’nde başlayıp, sırayla diğer Afrika ülkelerinde başlayan öykünün özel bir yeri ve anlamı vardır. “1990’larda, Mali, Burkina Faso, Namibia ve Güney Afrika Cumhuriyeti, özgür yayın dalgalarını alan topluluk radyoları ulusal yayın yelpazesinin bir parçası olarak yayınlarına başlar. 1961 yılına gelindiğinde, radyo artık sadece savaş zamanı propaganda için kullanılan bir araç değildir. Cezayir’de olduğu gibi, son derece gerekli ve önemli bir işlevi yerine getirir. Cezayir’deki darbe sırasında transistorlu radyo, önemli bir rol oynar. Başkentteki durumu radyodan anında öğrenen askerler, komutanlarının yasal hükümete karşı ayaklanmaları emrini reddederler. 1962 yılına damgasını vuran Küba Krizi, Soğuk Savaşın iki süper gücü ABD ve Sovyetler Birliği arasında yaşanan ve tüm dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirmesi nedeniyle de en önemli siyasi krizlerden biridir. İki süper güç arasında yaşanan gerginliğin doruğa tırmandığı olaylar sırasında, dünya nefesini tutar ve iki süper gücün ağzından çıkacak sözcüklere kilitlenir. Tüm bu süreçler yaşanırken, her iki ülke kendilerinin haklı olduğu konusunda kamuoyu desteği almak için radyoyu kullanır. 1963 yılında dünya, ABD’nin Vietnam’a saldırısı’yla sarsılır. Savaş, sürdüğü yıllarda ve daha sonraki süreçte sadece ABD ve Vietnam’ı değil, pek çok ülkeyi ve halkı da yakından etkiler.

1950'ler, Türkiye’deki radyo yayıncılığının kara sayfaları arasında yer alır. Çünkü, mevcut DP iktidarı, muhalefet partilerinin seçimler için bile radyoyu kullanmasını yasaklar ve kendi ideolojik amaç ve çıkarları doğrultusunda kullanır. 1954 yılından sonra radyonun "partizan" kullanımı artar ve 1957'den itibaren şiddetlenerek sürer. Bu nedenle, 1950'ler, Türkiye yayıncılık tarihinde "Partizan Radyo" dönemi olarak anılır. Türkiye’deki radyo yayıncılığı, tecimsel ve devlet tekeli olmak üzere geçirdiği iki dönemden sonra, 1964 yılında TRT’nin kurulmasıyla yeni bir döneme girer. 1950-1953 yılları arasında devam eden Kore Savaşı’nda, iktidardaki DP hükümeti, ABD’nin yanında yer alarak ABD için savaşması için asker gönderir. Radyo yayınlarıyla da bu davranışını kamuoyu nezdinde meşru kılmaya çalışır. Yapılan radyo yayınlarında tamamen ABD çıkarları doğrultusunda program ve mesajlar yer alır. 1960 yılı, Türkiye’deki siyasi ve toplumsal olayların yanı sıra radyo yayıncılığı açısından da büyük önem taşır. 27 Mayıs’ta Ordunun yönetime el koymasıyla, demokrasi ilk kez kesintiye uğrar. Okuma yazma oranının çok düşük olduğu o yıllarda, radyo geniş kitlelere ulaşabilmenin tek aracıdır. İhtilali yapanlar hem yaptıkları ihtilalin haklılığını anlatmak için, hem de Yassıada’da devam eden duruşmaların halka iletilmesinde radyoyu etkin biçimde kullanır. Yeni yapılan anayasa ve bu doğrultudaki önemli tüm gelişmeler radyo aracılığıyla dünyaya duyurulur. Bu arada Yassıada’da devam eden yargılamalarda haklarında açılan pek çok davadan birinde, Adnan Menderes ve yedi eski bakan, "devlet radyosunu, siyasal amaçlarına alet ederek partizanca kullanmak, muhalefete radyoyu kullanma hakkını tanımamak ve bu suretle anayasayı ihlal etmek" suçlamasıyla yargılanır ve mahkum olurlar.

Savaşın ve özgürlük arayışlarının damgasını vurduğu 1964-1980 yıllarının, tüm dünya gençliğini uzun bir süre etkisi altına aldığının anlatıldığı dördüncü bölümde şu bilgiler yer alır; 1963-1973, on yıl süren ve ABD’nin yenilgisiyle sonuçlanan Vietnam Savaşı yıllarıdır. Vietnam’ın coğrafi koşulları nedeniyle Amerikan askerlerinin çok zorlanması ve telef olması, yıllarca yazılır çizilir. 1967-1974 yıllarında Yunanistan’da Cunta Dönemi hüküm sürmektedir. “Albaylar Rejimi” olarak adlandırılan bu dönemde faşizm kanlı yüzünü gösterir ve pek çok insan katledilir ya da kaybedilir. Politeknik Direnişi'ni başlatan üniversite öğrencileri "Özgür Savaşçılar" ismiyle kurdukları mobil (Bir kamyondan) radyo istasyonundan işçilere, emekçilere ve tüm Atina halkına radyo yayını yaparlar. Verici, sabit olmadığı için Cunta yönetimi uzun süre bu radyo yayınını engelleyemez.

1970 yılında Türkiye’de demokrasi ikinci kez yara alır. 12 Mart’ta ordu bir kez daha yönetime el koyar. Televizyonun henüz 3 yaşında olduğu o yıllarda, radyo hala halkın en etkili ve yaygın haber alma aracıdır. Yönetimdeki iktidar da bu aracı diğer pek çok iktidar gibi en etkili şekilde kullanır. 1971’in 6 Mayıs’ında Deniz Gezmiş, Hüseyin Aslan ve Mahir Çayan idam edilir. Nihat Erim’in başbakanlığını yaptığı iktidar bu insanlık dışı eylemleri meşru göstermek için radyoyu kullanır. Haberlerde ve pek çok haber programında doğal olarak tek yanlı verilen olaylar, gerçekleri anlatmanın çok uzağındadır. 1974, Türk Siyasi hayatı açısından önemli tarihlerden biridir. Dönemin hükümeti ve Başbakanı Bülent Ecevit’in büyük bir cesaretle aldığı kararla Kıbrıs’a çıkartma yapılır. Çıkartmanın yapıldığı yıllar, TV henüz 6 yaşındadır. Ama henüz ülke çapında çok yaygın değildir. Türk halkı gelişmeleri radyodan büyük bir heyecanla takip eder. Ulusal heyecan ve coşkunun yükselmesinde radyo büyük bir rol oynar.  

1980-2002 yılları arasında dünyada ve Türkiye’deki gelişmelerin yer aldığı beşinci odada şu gelişmeler yer alır; 1979-1989 Afganistan’ın Sovyetler Birliği tarafından işgal yıllarıdır. Radio Free Europa / Radio Liberty, (RFE/RL), Afganistan’da şubesini kurar ve Radio Free Afghanistan adıyla 1985-1993 yılları arasında yayın yapar. 2002 yılında yenilenerek yayınlarına devam eder. 1991 yılında yaşanan Körfez Krizi sırasında ABD, Irak’a saldırmadan çok önce kendi propagandasını yapmak için bölgeye dönük radyo yayınları yapmaya başlar. 1990’lı yıllar, pek çok ülkede özgürlük ve hak mücadelesi veren, ya da yaygınlaşan küresel kültüre karşı kendini koruma amacıyla yayın yapmaya çalışan topluluk Radyolarının varlığının açıkça görülmeye başlandığı yıllardır. Politik olan ve olmayan Korsan Radyolar, soğuk savaş döneminde yok olmadı, ancak 1990'ların başından itibaren çoğaldı ve daha görünür olmaya başladı.

1980 yılında Türkiye’de üçüncü kez demokrasiye müdahale edilir ve Kenan Evren yönetimindeki beş kişilik Milli Güvenlik Konseyi (MGK) yönetime el koyar. Radyo, darbe yönetimi tarafından etkin bir şekilde kullanılacaktır. 1992 yılında ilk özel radyo yayınları başlar. Yasal zemini ve izni olmaksızın 1989 yılında başlayan TV yayınlarının ardından insanların hayatına giren radyo yayınları, iktidarın TV yayınlarına gösterdiği hoşgörüyle karşılanmaz ve özel radyolar susturulmaya çalışılır. Bu durum karşısında halk, yakalarına taktıkları siyah kurdele ve “Radyomu İstiyorum” sloganı ile bu durumu protesto eder.

2002’den müzenin açıldığı 2013 yılına dek olan gelişmeler hakkında bilgilerin sunulduğu altıncı odada şu bilgiler yer alır; 2000’li yıllar, iletişim teknolojisinin sınırlarının genişlediği ve pek çok ülkede görselliğin başını alıp gittiği ve insanların müthiş bir görsellik çılgınlığını yaşadığı yıllardır. Ama ne yazık ki, dünyanın her yerinde aynı çılgınlığın yaşandığını söylemek mümkün değildir. Farklı coğrafya dilimlerinde TV yayınları başta olmak üzere görselliğin birincil planda olmadığı görülür. Öte yandan, iletişimin her alanında olduğu gibi radyo yayıncılığı teknolojisinde de inanılmaz boyutlara gelinir. Artık büyük masraflı vericilere gerek olmaksızın da internet aracılığıyla radyo kurmanın mümkün olduğu yıllardır. Ancak ne yazık ki, internetin henüz çok yaygın olmadığı ve klasik radyo yayıncılığı yöntemlerini kullanan ülkeler hiç de azımsanmayacak sayıdadır. Demokrasi ile çok yakından ilişkili olduğunu bildiğimiz radyo örneklerinin çok çeşitli uygulamaları farklı ülkelerde görülmektedir. Bazı ülkelerde inanılmaz büyük kısıtlamalara tanık olurken, demokrasinin daha yerleşik olduğu ülkelerde ise farklı kültürlerin devamı için radyoların kurulması hükümetler tarafından desteklenmektedir. 

Sonsöz yerine

Müze, tarihin hüzünlü ve sevinçli, umut dolu sayfaları arasında heyecanlı bir yolculuk yapmak isteyen ziyaretçilerini bekliyor. Bir gün yolunuzu düşürün ve Radyo ve Demokrasi Müzesi’ni ziyaret edin.

Müze İletişim Bilgileri

Pazar ve Pazartesi hariç her gün 09.00 – 17.00 saatlerinde ücretsiz ziyarete açık.

Adres  : 967 Sok. No: 16 Basmane / İZMİR

(Basmane garını arkanıza aldığınızda sola çıkan hafif yokuş yol üzerinde, okulun karşısında)

Tel      : 0 232 484 14 83 / 0 232 484 53 00 - 2949

Web    : www.izmiradyomuzesi.com

Facebook: Radyo ve Demokrasi Müzesi

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©