Yazın aylarında görülen deri hastalıklarına dikkat!
Kışı geride bırakmanın ve güneş ışığına kendimizi kaptırmanın mutluluğunu yaşadığımız bu zamanlarda, başta deri hastalıkları olmak üzere bazı rahatsızlıkların daha sık görüldüğünü hatırdan çıkarmamak gerek
Yaz aylarının gelmesiyle birlikte deri hastalıkları başta olmak üzere bazı rahatsızlıklara yakalanma riskimiz daha da artıyor. Havuz ortamlarından başlamak gerekirse; sıcak yaz aylarında birçok insan kendini serin havuzlara bırakır ve çıplak ayakla havuz kenarında gezinerek saatlerini geçirir. Bu sırada bazı bulaşıcı deri hastalıklarına yakalanma riskimiz de artar. Mantar ve siğiller bu rahatsızlıklara örnektir.
Ayak tabanı siğilleri, havuz kenarları gibi nemli ve ortak kullanım alanlarındaki temaslar ile bulaşır. Latince “verruca vulgaris” olarak adlandırılan ve HPV (Human papilloma) cinsi bir virüs etkeni ile oluşan bu virüsün 150’yi aşkın türü vardır ve temas sonrası 2 ila 9 aylık bir süre sonra gözle görülür hale gelir. Toplumda görülme sıklığı %10 seviyelerindedir. Hiç biri virüse özgü olmamakla birlikte değişik solüsyonlardan, koter ve kriyo (yakma-dondurma) yöntemlerine kadar birçok tedavi uygulaması söz konusudur.
Mantarlar ise bir diğer hastalık yapıcı mikroorganizmalardır. Bunlar, özellikle sıcak ve nemli ortamlarda çoğalırlar. Havuzlar, plajlar ve toplu yaşanılan mekânlar mantar enfeksiyonlarına maruziyet için ideal yerlerdir. Ayak, tırnak, vücut ve kasık bölgeleri özellikle yerleşip hastalık yaptıkları özel alanlardır. Direkt ya da yakın temas ile veya hastalıklı bireyin kullandığı havlu ve terlik gibi kişisel eşyaların ortak kullanımı ile geçer. Tedavisinde antimikotik ajanlar kullanılır.
Hem siğil hem de mantarlardan korunmak için dikkatli olmak gerekir. Kişisel eşyaların ortak kullanılmaması, plaj ve havuz gibi alanları terk ederken duş yapılması ve özellikle ayakların çok iyi yıkanılması en basit koruyucu tedbirlerdir. Tabii ki bu ortamlarda çıplak ayakla dolaşılmaması da diğer bir önerimiz olacak.
Polenler, böcek ısırıkları ve alerjik vakalar…
Yazın görülen deri hastalıkları arasında halk arasında kurdeşen denilen ve sıkça rastlanılan ürtikerlerden de bahsetmeliyiz. Özellikle havaların ısınması ve doğanın canlanması ile polenlerin ortamda artması kaşıntılarla kendini gösteren ve vücutta yaygın kızarıklık ve şişliklerle devam eden bir klinik tabloya yol açar. Bu hadise sadece polenlerle oluşmaz, yaz ile beraber tüketime giren değişik sebze ve meyve orijinli gıdalar da allerji zemini oluşturabilir. Halkımızın saman nezlesi olarak bildiği allerjik rinit ve astım hastalıklarına, ilkbahar ve yaz aylarında deri ile ilgili rahatsızlıkların eşlik ettiği gözlemlenebilir.
Yazın sıklıkla görülen bir diğer deri ile ilgili şikâyet unsuru da böcek ısırıklarıdır. Böceklerin temas ettikleri lokal odakta başlayan yanma, acı, kaşınma ve ödem, nadiren genişleyebilir. Çoğunda tedaviye ihtiyaç yoktur, bazen ilaçlara ihtiyaç olabilir.
Deniz canlıları ile direkt temastan kaçının
Deniz mevsiminde sıklıkla deniz canlılarının sokma ve zehirlenme vakalarına da rastlarız. Her ne kadar kıyıya yakın yerlerde çok nadir görülse de trakonya, müren, kaya balığı ve vatoz türü balıklar ile temas öldürücü potansiyeli olan zehirlenmelere yol açabilir. Deniz ayakkabısı giymek ve deniz canlıları ile el dâhil direkt temasın yapılmaması önleyici olacaktır. Temas ve zehirlenme durumlarında acilen hastane ortamına intikal gereklidir. Deniz anası ve deniz kestanesi ile temas da kızarıklık ve şişkinlik, bazen de daha genel semptomlara yol açabilir; baş ağrısı ve huzursuzluk gibi. Burada 114 no’lu Ulusal Zehir Danışma Merkezi telefon numarasını herkesin bilmesinde yarar var.
Gerek karada değişik böcek sokmaları gerekse deniz canlıları ile ilgili zehirlenmelerde genel bir pratik bilgiyi de paylaşmak isterim; karasal lokalizasyonlardaki ısırma ve sokma türü yaralanmalarda soğuk temas (buz) önerilirken, deniz canlıları ile olanlarda sıcak uygulamalar tavsiye edilir. Buradaki mantık; deniz canlılarında şikâyete yol açan protein içerikli zehirlerin sıcak ile denatüre olup etkisini kaybetmeleridir. 50-60 derece ısıdaki su ile bölgenin yıkanması çoğu kez yararlı olmaktadır. Elbette hastane ortamının gerektirdiği tedavilere de zaman zaman ihtiyaç olabileceği unutulmamalıdır.
Güneşin dik geldiği saatlerde dikkatli olun!
Kuşkusuz yaz dönemi deri hastalıklarından bahsederken güneşe dair olanları belirtmeden geçemeyiz. Güneş ışığının ultraviyole tayfının deri üzerine olumsuz etkileri kesinlikle tespit edilmiştir. Temas süresine göre deride yapı bozuklukları oluşmakta, deri incelmekte, lekeler oluşmakta ve temas sürerse kanser dâhil birçok hastalık meydana gelmektedir. Kozmetik olarak derinin erken yaşlanması da daha minör bir etki olarak eklenmelidir. Özetle güneşin dik olarak geldiği ve olumsuz etkisinin en fazla olduğu 11.00 - 15.00 saatleri arasında güneşlenmemeli, güneşlenme öncesi krem ve losyon tarzı koruyucular güneşe çıkılmadan yarım saat önce uygulanmalı ve güneşlenirken her 2-3 saatte bir tekrar sürülmelidir. Okuyucularımızın bu saatlerde bile olsa asla deride kızarıklıklara, yanıklara ve soyulmalara yol açacak kadar güneş altında durmamalarını önemle dile getirir, herkes için güzel ve sağlıkla geçecek bir yaz dilerim.