Mastika’nın anavatanı: Sakız
O karşı kıyılar o kadar yakınımızdaydı ki, el sallasak karşılık alabilirdik. Şimdi kısacık yolculuklarla o kıyıları keşfediyor, daracık tarihi sokaklarına, begonvilli, sardunyalı evlerine, huzurlu günbatımları ve eğlence hayatlarına karışıyoruz. Yunan adalarından Sakız’dayız.
Renkli Kalem Medya Grubu, Ege’nin incisi İzmir’den ve Türkiye’nin güzelim sahillerinden yaptığı tanıtım gezilerinden sonra komşu kıyılara uzandı. Mikonos, Santorini, Girit, İskados, Rodos, Kefalonya, Zante gibi eşsiz tatil beldelerine kısa gezintide ana durağımız, Mastika’nın (sakız) anavatanı Sakız oldu.
Avrupalıların Chios, Yunanlıların ise Hora dedikleri Sakız Adası, Ege Denizi’nde Çeşme’nin tam karşısında yer almaktadır. Çeşme’den kalkan feribotlarla kolayca ulaşılabilen ada, 904 kilometrekarelik yüzölçümü ile en büyük beşinci Yunan adasıdır. Kendine özgü mimariye sahip çok sayıda orta çağ köyü, taş evleri, bakir koyları ve ünlü sakız ağaçlarıyla gezilip görülmesi gereken yerlerdendir. Adından da anlaşılacağı gibi adanın en önemli özelliği sakız ağaçlarıdır. Yalnız bu ağaçlar sadece güneyde sakız salgılamaktadır.
Adayı hem zengin hem de ünlü yapan, adalıların mastika dedikleri sakızdır. Gıda endüstrisinin yanı sıra, tıpta ve kozmetik sektöründe, şekerlemelerde, içki üretiminde kullanılan sakızın kendine has aroması, bazen lezzetli bir bardak uzoda bazen mis kokulu bir kalıp sabunda karşımıza çıkmaktadır.
Sakız’ın deniz kenarı sıra sıra kafelerle, restoranlarla ara sokakları da elbette minik dükkânlarla çevrili. Güneydeki Pirgi ve Mesta şehirleri ile UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ndeki 1000 yıldan yaşlı Nea Moni Manastırı, adanın önemli ziyaret noktalarından.
Herodotos’tan Strabon’a
Sakız Adası, oldukça zengin ve köklü bir geçmişe sahip. Herodotos günümüzden yaklaşık 2500 yıl evvel, coğrafyacı Strabon ise 2000 yıl evvel Sakız’dan söz etmişler. Denizcilik ve deniz ticareti ile gelişen adanın nüfusunun MÖ 6. yüzyılda neredeyse 80 binlere ulaşmış. Ünlü denizci kâşif Kristof Kolomb, Osmanlı idaresi altındaki Sakız’da dünyaya gelir ve Amerika’yı keşfe çıktığı seferinden önce Sakız’ın güzel kasabalarından Pirgi’de uzunca bir süre kalır, buradan denizcilikle ilgili bilgiler toplar. Antik çağların en büyük destan yazarı Homeros’un İzmir’de doğup, Sakız’da yaşadığına ve eserlerini burada yazdığına inananlar da çoğunluktadır.
Sakız’da öğleden sonrasından akşama kadar sokakları tenha, dükkanları kapalı görürseniz şaşırmayın. Sakızlılar öğleden sonra 14:00’te işlerini bırakır ve iş çıkışı öğlen yemeği yiyip sonrasında siesta yaparlar. Günbatımına doğru tekrar mekanlar açılıp sokaklar canlanmaya başlıyor.
Neolitik çağa kadar uzanan zengin tarihinin yanı sıra doğal güzellikleri ile hatırı sayılır bir üne sahip olan Sakız Adası’nda, irili ufaklı tam 66 köy bulunur. Kale gibi surlarla çevrili, sırt sırta dayalı, labirent gibi sokaklarıyla bazı köyler hakikaten enfestir.
Sakız’da gezilecek yerler arasında en önemlileri, adanın seramik merkezi Armolia, kale görünümündeki köy Olympi, dar sokakları ve geometrik desenli şirin evleriyle Pirgi, ortaçağ kalesinin kıvamında labirent gibi sokaklarıyla Mesta köyü, acılı hikayesiyle terkedilmiş yer Anavatos’tur. Adanın batı kıyılarında kalan Cenevizliler zamanından kalan Vessa, daha ötede harika koy üzerine kurulmuş yeşil Lithi; çok iyi korunmuş durumda taş evleriyle Ege’ye nazır köy Avgonima daha çok vakti olanların görmesi gereken yerler arasındadır.
Kambos
Merkezden Mesta’ya doğru 3 kilometre gittiğinizde Kambos bölgesi karşınıza çıkar. Güzel kokulu narenciye bahçeleriyle çevrili, çoğunluğu 18 ve 19. yüzyıldan kalma yüksek duvarlı bahçelerde yükselen konakların yer aldığı Kambos, bir dönem sosyal statüsü yüksek olanların kaldığı bir muhittir. Geleneksel yerleşim yeri olarak koruma altındaki Thimiani bölgesi kırmızı taşlarından yapılmış kendine münhasır mimarisi ile görmeye değer. Geçmişi 1700’lü yıllara kadar dayanan ve adanın narenciye üretimi hakkında bilgiler sunan narenciye çiftliği Citrus Müzesi’nin ziyaret edilmesi, müze bahçesindeki kafeteryada çeşitli narenciye ürünleri ve tatlıların tadılması önerilir.
Armolia
Adada, toplu adı Mastihohoria olarak adlandırılan 14 ve 15. yüzyılda Cenevizliler tarafından kurulmuş mastika köyleri listesinde olan 20 adet köy bulunmaktadır. Sakız Adası’nın merkezine 20 kilometre uzaklıkta Armolia Köyü Mastihohoria’nın tarihi ana merkeziydi. Tarihi dokusunu neredeyse tamamen kaybetmiş bir yer olsa da çömlek yapımı ve seramik işlemeciliği konusunda sahip olduğu ünü korumaktadır. Sakız turları rotasında yer alan Armolia’ya gelenler, çömlek üretim aşamalarını izleyip hatıra olarak satın alabilmektedir. Köyün meydanında bir Orta çağ yapısı olan Vretos Manastırı bulunmaktadır.
Pirgi
Pirgi, adını köyün meydanında bulunan kaleden alan, Sakız Adası’nın güneyindeki en büyük ve en güzel köylerden biri. Bir kale gibi inşa edilen Pirgi evleri, köyü koruma amaçlı bir duvar oluşturacak şekilde yapılmış. Sakız turları listesinde ana rotalardan biri olan köyün en önemli özelliği ise sahip olduğu kendisine münhasır mimarisi.
Ksista (Xysta) yani çizik denilen süslemeleri köyün nerdeyse tüm evlerinde ve hatta kilisede görmek mümkün. Xysta, siyah kumla sıvanan duvarların beyazla boyanması sonrasında dikkatlice kazılarak geometrik desenlerin ortaya çıkarılması sanatına deniliyor. İtalyan Sgraffito stiline benzeyen bu sanatın Cenevizler etkisiyle ortaya çıktığı söyleniyor. Pirgi Köyü aynı zamanda kendine has hızlı yerel dansı ve meydanında yapılan festivallerle de ünlü. Kristof Kolomb’un dünya turuna çıkmadan Pirgi’de kaldığı rivayet edilen ev ve Pirgi yakınlarında sakız ağacı ve mastika ile ilgili her şeyi öğrenebileceğiniz Sakız Müzesi (The Chios Mastic Museum) görülmesi gereken yerlerden.
Olympi
Olympi, Chios’a 31 km uzaklıkta 14. yüzyıldan kalma tam bir Orta çağ köyü. Pirgi ve Mesta köyleri arasında bulunan Olympi, korsan saldırılarından korunmak için yüksek duvarlı, sırt sırta kale gibi yapılmış, dar sokaklar boyunca sıralanan taş evlerden oluşmaktadır. Labirent gibi uzayıp giden dar sokaklar köyün ana meydanında birleşmektedir. Olympi’nin köşelerinde küçük kuleler ile köyün merkezinde, halkın korunması için 20 metre yüksekliğinde bir ana kule bulunmaktadır. Sokaklarda siyah giyinen dul kadınları gördüğünüzde fotoğraf çekmeye kalkarsanız onları rahatsız etmiş olacağınızı aklınızda bulundurun. Köyün 8 kilometre güneyinde yer alan Olympi Mağarası, etkileyici sarkıt ve dikitleriyle vakti olanların ziyaret edebilecekleri bir yer. Olimpi Köyü’nün yakınlarındaki Ayia Dinami Plajı adanın en güzel yerlerinden biri.
Mesta
Mesta, adanın dokusunu korumuş Ortaçağ köylerinden. Limana 35 kilometre uzaklıktaki köy, 14. yüzyıl Bizans döneminde ve Cenevizlilerin adayı istila ettiği dönemde kurulmuş. İçeriye girmek için iki kapının bulunduğu köy, korsan saldırılarından korunmak için yine labirent şeklinde inşa edilmiş.
Beşgen bir plana sahip köye günümüzde 4 ayrı kapıdan giriş yapılıyor. Her bir köşesinde gözetleme amacıyla yükselen kuleler, şimdilerde ev olarak kullanılıyor. Daracık sokakları ve bitişik evleriyle Mesta’nın, kalbinde yer alan eski Taxiarchis Kilisesi, 1794’de yapılmış. İstanbul ve Kudüs’ten gelmiş Meleklerden Mikael ve Gabriel’in gümüş kaplamalı ikonaları görmeye değer. Köyün en ünlü sahilleri Avlona ve Apothika deniz severlerin rotasına girmeye aday.
Nea Moni Manastırı
UNESCO tarafından da Dünya Kültürel Mirası olarak ilan edilerek koruma altına alınmış Nea Moni Manastırı, görülmesi gereken en değerli yerlerden. Sakız merkeze 15 kilometre uzaklıkta. Yeni Manastır anlamına gelen Nea Moni, 11. yüzyılda inşa edilmiş ve Meryem Ana’ya ithaf edilmiş. Bizans döneminden geriye kalan ve dönemin sanatının önemli eserleri arasında yer alan Nea Moni’ye ait mozaiklerin Yunanistan’daki üç koleksiyondan biri olarak geçiyor.
Bin yıl önce Nikita, Iosif ve Ioanni adlı 3 keşiş Sakız Adası’nda bir mağarada çile doldururlarken dağda bir yangın çıkar. Yangını takip eden keşişler bir çalıya asılmış, kucağında bebek İsa olmayan bir Meryem ikonası bulurlar. Ne hikmettir ki, yangın tam da bu ikonanın olduğu yerde sönmüştür. Bunu işaret kabul eden keşişler o sırada komşu Midilli Adası’nda sürgünde olan senatör Monomachos’a giderek bunun hayırlı bir işaret olduğunu ve yakında imparator olacağını söylerler. Gerçekten de iki yıl sonra senatör Monomachos, Bizans’a IX. Konstantin olarak imparator olur. Ünlü eşi Zoe ile birlikte Sakızlı keşişlere şükran borcunu ödemek için ikonanın bulunduğu yere manastır yapılmasını buyurur ve manastıra bağışta bulunur. Ege’nin en zengin ve tanınmış manastırlarından biri haline gelen manastır el yazması kitapların çoğaltıldığı bir kültür merkezi haline gelir. Osmanlı 1822’de adayı işgal edinceye kadar da gücünü korur.
Anavatos
Yunanca anlamı ‘erişilmez’ anlamına gelen Anavatos Köyü, şehir merkezine 16 km uzakta, deniz seviyesinden 450 metre yükseklikte bir tepe üzerine inşa edilmiş anıt bir köydür. Sakız’ın batı sahillerine bakan Osmanlı Dönemi’nde yaşanan ayaklanma sırasında toplu intiharı seçen 400 kadar kişinin kendilerini uçurumdan aşağı bıraktığı yer olarak rivayet edilir. Tek bir yoldan girilen üç tarafı uçurumlarla çevrili dağ köyü Anavatos, etrafında bir duvar inşa edilerek gerçek bir kale görünümü almıştır. Köydeki, birbirine yapışık ahşap tavanlı, düşük kapılı ve küçük pencereli taş evler ile Triorofo binası, değirmen, okul, Taksiarhis Kilisesi ve Meryem Ana Kilisesi koruma altında bulunmaktadır.
Volissos
Volissos Köyü, merkezden 40 kilometre uzaklıkta nüfusu 500 kişiyi aşmayan, Sakız Adası’nın kuzeybatısındaki en büyük köy. Homeros’un doğduğu köy olarak da bilinen Volissos’ta, Belisarios adlı Bizans komutanı tarafından inşa edilen bir Ortaçağ kalesi yer almaktadır. Kaleyi sahile bağlayan tünellerin bulunduğu Volissos Köyü’nde dar sokaklar, eski evler, taş konaklar, yel değirmenleri ve Bizans kiliseleri bulunmaktadır. Turizmin oldukça geliştiği Volissos’ta tavernalar, oteller ve birçok turistik tesis hizmet vermektedir. Zeytin ağaçlarının bol olduğu Volissos’un diğer bir özelliği de adanın zeytin yağ ihracatının önemli bir miktarının buradaki üretimden karşılanmasıdır.
Lagkada
Ada merkezinin 16 kilometre kuzeyinde yer alan Lagkada, tepeden bakınca manzarasına doyum olmayan bir sahil köyüdür. Denize nazır restoran ve tavernalarda Yunan mutfağının, mezelerin ve deniz ürünlerinin tadının çıkarılacağı en güzel yerdir. Lagkada yolu üzerinde Vrontados’dan geçerken deniz kıyısında kurulu 3 değirmenin fotoğrafını çekmeyi unutmayın. Yine Lagkada’ya varmadan yol üzerinde göreceğiniz kartpostal manzarasıyla Agios Isidoros, görülmesi gereken diğer bir yer.
Sakız Adası Kalesi
Chios (Sakız Adası) kalesi, adanın şehir merkezinin kuzeyinde bulunmakta ve şehrin Ceneviz egemenliğinden kalma duvarlarla çevrili kalbini meydana getirmektedir. Kaleye giriş, 1694 yılında Cenevizliler tarafından inşa edilen kalenin güney tarafındaki ana giriş kapısından (Porta Maggiore) ve günümüzde tahrip olmuş kalenin kuzeybatı tarafındaki ‘Yukarı Kapı’dan (Portello) mümkündür.
Deniz ve kara duvarları olarak ikiye ayrılan kale duvarları, düzensiz beşgen bir şekle sahip olup savunma burçları ile çevriliydi. Bu savunma burçlarından sadece sekiz tanesi iyi durumda korunarak günümüze kadar gelmiştir.
Kale içinde yerleşim yerlerinin varlığı, eski yunan dönemlerine kadar gitmektedir. Yapılan kazı çalışmaları Romalılar ve Bizanslılar döneminde sürekli olarak kullanıldığını göstermiştir. 1329 yılında Kale, Bizans İmparatoru adına Andronikos Üçüncü Paleologos tarafında ele geçirilir ve 1346 yılına kadar Bizans İmparatorluğu'nun sınırları içerisinde kalır. Bu tarihten sonra Ceneviz Şehir Devletinin egemenliğine girer. Ortaçağ dönemleri boyunca şehir kalesi (Civitas Chii), Sakız Adası’nın siyasi ve askeri yönetim merkezi olur. Kale duvarlarının dışında ise tüm şehir-borgo- kuruludur.
1566 yılında Kale, savaş vermeden Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman adına Piyale Paşa tarafından ele geçirilir. 1694 yılında, altı aylık bir dönem için kaleyi tekrar ele geçiren Cenevizliler, kısa dönemli egemenlikleri sırasında adanın savunmasını güçlendirmek için geniş çalışmalar gerçekleştirir. O tarihten sonra kale, kesintisiz olarak 1912 yılına kadar Osmanlıların egemenliğinde kalır ve bu tarihten sonra yeni kurulan Yunan devletine bağlanır.
Yunan devleti 1924 yılında bu tarihi eserin korunması için tedbirler alır ve aynı yılın ekim ayında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kaleyi korunma altındaki, arkeolojik tarihi bir alan olarak ilan eder.
Savunma kalesi büyük tahribatlara (1828 yılında bombalanması ve 1881 depremi) uğramış ancak en büyük tahribat, 20. yüzyılın başında tüm güney duvarının yıkılarak taşlarının sakız adası şehir merkezinin dalga kıranının yapımında kullanılması sonucu meydana gelmiştir.
‘İoustiniani Sarayı’
Giriş kapısının yakınında ve kalenin içinde "İoustiniani Sarayı" olarak tanınan iki katlı yapı bulunmaktadır. İdare merkezi olarak kullanılan bu eserin yapımı, Cenevizlilerin egemen oldukları döneme kadar uzanır. Günümüzde restore edilen bu yapı dönemsel olarak gerçekleştirilen sergiler için kullanılmaktadır. Cenevizliler dönemine ait yapılardan ‘karanlık hapishane’ adlı diğer bir bina da Sakız Adası’nın yakın dönemine ait trajik bir olayla hatırlanır. Bu hapishanede tutulan 70 sakız adalı mahkeme edilmeden asılmışlardır.
Osmanlı Mezarları
Kale meydanında elit Osmanlılar için bir mezarlık yapılmış ve mezarlar arasında, 1822 yılında Yunan kurtuluş mücadelesi sırasında, kaptan gemisi Kanari tarafından havaya uçurulan Kaptan Kara Ali Paşa'nın mezarı dikkat çeker. Agios Georgios caddesi üzerinde, köyün meydanından başlayarak kıvrılarak denize bakan kale duvarlarına ulaşan yerleşim yerinin ana caddesinde İslam dinine ait mabet bulunmaktadır. İlk olarak 1892 yılına ait Hamidiye Camisini ve sonra da Agios Georgios adı verilerek kiliseye çevrilmiş olan Eski Camiyi görürüz.
Kalenin içinde ayakta kalan önemli binalar arasında Bizanslılar dönemine ait Kria Vrusi (yarısı zeminin altında olan su deposu) ve Koulas adıyla tanınan yüksek kuleyi sayabiliriz. Kale, zaman içerisinde toprakla kapanmış hendekle çevriliydi. Yakın zamanda bu hendeğin bir bölümüne asfalt yol dökülerek araçların geçisine kolaylık sağlanmıştır.
Denize bakan Kuzey Batı duvarlarında Osmanlılara ait hamamlar günümüze kadar ayakta kalabilmiş ve 2012 yılının yaz ayında büyük bir başarıyla buranın restorasyonu yapılarak kalenin görmeye değer en muhteşem yerlerinden biri haline getirilmiştir.
Küçük ve sıcak kale içi yerleşim yerinin ortasından geçen Agios Georgios caddesi, 1881 yılı depreminden sonra geleneksel mimariye uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Bu mimari tarz, köşeli iki katlı küçük cepheli ve küçük avlulu evlerden ve dar sokaklardan oluşan bir yapıdan meydana gelmektedir. Üzerinde kahve veya uzo içebileceğiniz yerler olan taş döşeli Kale içi meydanı oldukça güzel görünümlüdür.
Sakız Adası kalesinin içinde günümüzde yaklaşık 650 kişi yaşamaktadır.
Sakız Kalesi avlusu
Halk Bahçesi (Dimotikos Kipos), Sakız’ın en şirin Osmanlı yapılarından Melek Paşa Çeşmesi ve Vunaku Meydanı’nın etrafında sıralanmış Sakız Valiliği, Homeros Kültür Merkezi ve Aya Iakovos Kilisesi gibi yapılar da görülmesi gereken yerler arasındadır.
Şehrin ana meydanı Vounakiou Meydanı ile Bizans Müzesi olarak kullanılan Sultan Abdülmecid’in emri ile inşa edilen Sakız’ın günümüze kalmış en sağlam camisi olan Mecidiye Camisi, Yunanistan’ın en eski ve en büyük kütüphanelerinden Korai Kütüphanesi, ziyaret rotasında bulunması gereken noktalardır. Kafe ve restoranlara ev sahipliği yapan sahil yolundaki Prokimea’de görülmelidir.
Plajlar
Adada hemen herkese hitap eden plajlar var, ancak ada plajlarının çoğunun çakıl ve taşlık olduğu unutulmamalı. Pırıl pırıl denize hakim plajların çoğun sakin. İlginç siyah volkanik çakıl taşlarıyla güney kıyılarındaki Mavra Volia, adanın en tercih edilen plajlarından. Kumlu plaj severlerin adresi ise Karfas. Gün batımlarında düzenlenen partilerle ünlü, gençlerin gözdesi Komi plajının yanında daha sakin yerler arayanlar için de birçok alternatif bulunmakta. Adanın batı kıyısında Lithi ve Eleniti bunlar arasında.
Nasıl gidilir?
Sakız Adası’na, feribotlarla gitmenin yanı sıra Türk Hava Yolları ve Olympic Air ile haftanın her günü İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan yaklaşık bir buçuk saat süren direkt uçuşlarla Atina Elefterios Venizelos Havalimanı da tercih edilebilir. Atina’dan Chios Island National Airport’a, Astra Airlines ya da Olympic Air’den birini tercih ederek yaklaşık 40 dakikalık uçuşla ulaşım mümkün. Atina’dan feribota binmek isterseniz de havaalanından 50 kilometre uzaklıkta olan Pire Limanı’na taksi ya da otobüsle gidebilirsiniz. Sakız Havalimanından şehir merkezine taksi ve servislerle kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
Adalara yolculuk
Yunanistan’ın ziyaret edilebilecek diğer adalarını da sizin için kısaca derledik. İşte o adalar:
Uzonun membaı: Lesvos (Midilli)
Orijinal ismi Lesvos olan bu adaya Ayvalık’tan kalkan feribotlarla geçebilirsiniz. Burası uzonun yeri. 11 farklı marka uzo üretiliyor ve kendilerine has uzo festivalleri bile var.
Adanın merkezi Mitilini’de Agios Therapulos Kilisesi ve Yeni Cami görülmeye değer. Ermu ve eski limandaki Osmanlı Çarşısı’ndan çam sakızı çoban armağanlarınızı toplayıp adayı gezmeye başlayabilirsiniz.
Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa’nın memleketi Ayasos, Molivos ve Petra şehirlerinde ise zaman neredeyse durmuş gibi. Mandamados da sadece ünlü seramikleri için bile görülmeye değer bir bölge.
Adanın güney tarafındaki Plomari, minik sokakları, adı uzoyla özdeşleşmiş Barbayanni fabrikası ve tek tekçi meyhaneleri kafenion’ları ile mini bir huzur köşesi.
Pisagor’un memleketi: Samos (Sisam)
Burası Kuşadası’nın karşı komşusu Samos. Merkezde Samos kasabası da denen Vathy’de tepelere doğru beyaz badanalı klasik Rum evleri uzanıyor. Vathy’deki Arkeoloji Müzesi’nde 4,5 metre boyundaki dünyaca ünlü antik Yunan heykeli ve ana tanrıça Hera için yapılmış Hera Tapınağı adanın tarihi yerleri.
Vathy’ye 14 kilometre uzaklıktaki Antik Çağ’ın ünlü matematikçisi Pisagor’un kasabası Pythagorio da bir başka durak. Matematiği sevmiyorsanız bile Pisagor’un dik açılı heykelini ve adaletli Pisagor bardaklarını seveceksiniz. Söylentiye göre, bardak Pisagor tarafından herkesin eşit miktarda şarap içmesi için icat edilmiş. İşaretli yerini geçince sıvı koymaya devam ederseniz altından akıtıyor.
Eski çağın ilk tünellerinden Eupalinos Tüneli adanın en gizemli yerlerinden. Yunanlılar burada 2500 yıl önce Pythagorio’nın kaynak suyunu yakın yerleşimlere götürmek için dağın dokuz metre altını oymuş. Samos’un tek cazip tarafı tarihi yerleri değil elbette. Tsamadu, Lemonakia ve Tsambu gibi irili ufaklı plajları ve yemyeşil doğası da buranın alametifarikalarından. Şezlonga uzanıp deniz sefası yapabileceğiniz, tavernalarında deniz mahsullerini tadabileceğiniz balıkçı köyü Kokkari de unutulmamalı.
Hipokrat’ın adası: Kos (İstanköy)
Modern tıbbın babası Hipokrat’ın memleketi, Bodrum’un komşusu Kos, tarihi mekânları ve plajlarıyla ünlü. Hatta Ag. Stafenos sahilinde, denizin ortasında bir kilise yükseliyor. Burada tarih ve deniz iç içe geçiyor.
Rodos Şövalyeleri’nin yaptırdığı Neratzia Kalesi, merkezdeki agora kalıntısı, 1800 yıllık bir Roma Villası olan Casa Romana ve şehre hâkim tepede, sağlık tanrısı Asklepios’a adanan eski çağ hastanesi Asklepion harabeleri ile Kos tam bir açık hava müzesi.
Osmanlı’nın adada bıraktığı izler de Kos’ta hâlâ görülebiliyor. Zamanında Hipokrat’ın öğrencilerine ders verdiğine inanılan Hipokrat Ağacı’nın yanındaki Loziya Camisi, yakınındaki Defterdar Camisi ve artık eğlenceli geceleriyle ünlü Hammam Bar’a dönüşmüş eski Türk hamamı Osmanlı tarihi kitaplarından fırlamış gibi.
Kos’ta o kadar çok plaj var ki, yazın ada turist kaynarken bile gözlerden uzakta mavi suların tadını çıkarabilirsiniz.
Medeniyetlerin ve şövalyelerin ev sahibi: Rodos
Antik Yunan ve Roma medeniyetlerinin ev sahibi, Ortaçağ’da St. John Şövalyelerinin meskeni Rodos, antik dünyanın yedi harikasından biri olan 32 metre boyundaki bronzdan yapılma liman anıtı Colossus’la da anılıyor. 300 günü güneşli adanın doğusu irili ufaklı şirin plajlarla, batısı ise büyük tatil merkezleriyle çevrili. Lindos’taki St.Paul Plajı tarihin koynunda kulaç atma zevki yaşatıyor.
Gece yaşamı oldukça hareketli olan adanın merkezinde, yerleşim eski ve yeni kent olarak ikiye ayrılıyor. Eski Şehir, Rodos Kalesi’nin surlarının içine kurulmuş. Burada şövalyelere ait binalar, hendek ve siperlerle çevrilmiş surlar, kiliseler, saraylar ve meydanlar, ziyaretçilerini Ortaçağ’a sürüklüyor.
UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan bölgede 14. yüzyıldan kalma Meryem Ana Kilisesi ve şövalyelere karşı elde edilen zafer için yapılmış pembe kubbeli Süleyman Camisi de görülmeye değer yerlerden.
Rodos’ta Antik Yunan’dan kalma Akropolis’teki tiyatro, stadyum ve Apollon Tapınağı tarih düşkünlerinin ilgisini çekecek noktalardan. Adanın diğer turistik yerleri ise Lindos ve Kamiros. Lindos’ta tepedeki antik kalıntılara, çivit mavili, beyaz badanalı evler arasından uzanıyorsunuz. Kamiros’ta ise Helenistik Dönem’den kalma, adanın en iyi korunmuş şehir kalıntıları uçsuz bucaksız bir manzaraya karşı yükseliyor.
Volkanik patlamanın büyüsü: Santorini
Yunan Adaları’nı görenler, Santorini’nin büyüsü konusunda fikir birliği yapıyor. Ada bu ününü, 3600 yıl önce yerli halkı Minoanlılar döneminde yaşanan büyük bir volkanik patlamaya borçlu. Kızgın lavlar yerli halkın sonunu getirirken, Santorini’nin ortası da sular altında kalmış. Böylece hilale benzer şekli ile bugünkü ada ortaya çıkmış.
Bazı araştırmacılar Kayıp Şehir Atlantis’in burası olabileceğini düşünüyor. Katılaşmış tüflerin altında binlerce yıl korunan arkeolojik kalıntılarıyla Santorini’nin dünyada eşi benzeri yok.
Adanın dik yamaçları gözünüzü korkutmasın. 600 basamağı yürüyerek, eşeklerle veya teleferikle tırmanmak tercihinize kalıyor. Ancak zahmete değecek. Çünkü kartpostalları süsleyen kubbeli, mavi kapılı, pencereli, beyaz evler işte bu adada.
Burası her ne kadar plajlarıyla ünlü olmasa da, büyüklü küçüklü plajlardaki siyah volkan kumunu görmekte fayda var. Kraterin ortasındaki adalara yapacağınız günübirlik turlarla şifalı sularda kulaç atmak da harika olabilir. Volkan külü altında mükemmel korunmuş 3600 yıl öncesinden kalma Akrotiri Harabeleri buradaki tarihi yolculuğunuzun ana durağı. O evlerden çıkarılmış rengârenk eski duvar resimleri de Thira Müzesi’nde yer alıyor.
Akrotiri’ye oranla daha yakın tarihten Thira Harabeleri’ndeki kalıntılar; tiyatro, agora, tapınak gibi 2800 yıllık Antik Yunan ve Roma harabeleri ile daha genç Bizans harabeleri de Santorini’nin kültürel mirasları.
Popüler adres: Mykonos (Mikanos)
Küp şeklindeki beyaz evleri, sokaklara taşan begonvilleri, labirenti andıran sürprizli dar sokakları ve Don Kişot’u baştan çıkaracak yel değirmenleriyle burası Yunan Adalarının en popüleri.
Adanın asıl müdavimleri dünya jet sosyetesi. Burada sabaha kadar süren çılgın eğlencelerden sonra güneşi selamlamak Mykonos’un olmazsa olmaz adeti.
Mykonos’ta 15 civarında plaj var ve adada deniz-güneş-kum tatili öne çıkıyor. Mykonos limanına yakın Malalianos ve Tourlos plajları ile çevresinde çok sayıda dalış okulu bulunan Platys Gialos vakit kaybetmeden kulaç atmak isteyenler için ideal.
Platys Gialos plajından kalkan kayıklarla ulaşabileceğiniz Paradise, Super Paradise, Agrari ve Elia plajları da görülmeye değer. Bunlardan Super Paradise çıplaklar kampı ve meraklısı çok.
Mykonos’ta Delos’tan getirilmiş Antik Yunan’dan kalma eserleri görebileceğiniz arkeoloji müzesi, sualtı buluntularının sergilendiği denizcilik müzesi ve hâlâ çalışan antik yel değirmenini görebileceğiniz kültür müzesi yer alıyor.
Adada 500’den fazla kiliseden en görkemlisi Parapotiani Kilisesi de seyahat rotanızda olmayı hak ediyor. Burası beş kilisenin asimetrik şekilde birleşmesinden meydana gelmiş ve Meryem Ana’ya adanmış.
Kiklad’ın gözbebeği: Delos
Kiklad Adaları’nın gözbebeği Delos. Diğer adaların Delos’un çevresinde dairesel şekilde sıralanması nedeniyle de ada grubu bu ismi almış. Delos Adası, mitolojide Tanrı Apollon ile Tanrıça Artemis’in doğum yeri. Mykonos’tan yarım saatte tekne ile ulaşabileceğiniz Delos, tam bir açık hava müzesi.
Günümüzde yerleşimin olmadığı adadaki Antik Yunan’a ait tiyatro, zengin mozaiklerle süslü evler, Apollon Tapınağı ve Aslanlı Yol Delos’ta görülebilecek tarihi kalıntılardan bazıları.
Sörfçüler, dalgıçların yeri: Paros
Ada, güzel plajları, Mykonos’la yarışabilecek canlılıktaki gece hayatı ve muhteşem restoranlarıyla ünlü. Paros’ta rüzgâr sörfçüler için uygun, denizin dibi dalış severler için akvaryum gibi.
Ada’nın limanı ve başşehri Parikia’da Yunanistan’da 1700 yıldır kullanılan tek kilise Ekatontapyliani Kilisesi görülmeye değer.
Kilisenin yakınındaki müzede, 4. asırdan kalma adanın özel mermerine kazılmış Antik Yunanistan’ın önemli kültürel başarılarından bahseden Paros Dokümanı’ndan bir parça da epey ilgi çekici.
Paros Adası’nda mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri de yaklaşık 300 yıldır her yaz çiftleşme döneminde rengârenk milyonlarca kelebeğin akın ettiği Petaloudes – Kelebekler Vadisi.
Dev kapının ardında: Naxos
Naxos’a gemiyle gelenleri büyük kapı anlamındaki Portara karşılıyor. M.Ö. 6. asırdan kalma bu büyük kapı, Apollon’un tapınağının günümüze kadar ulaşabilmiş tek kalıntısı.
Naxos’un Bourgos adındaki bir kıyı yerleşimi, Kastro adındaki bir de tepe yerleşimi var. Ortaçağ’da Venediklilerin dukalık kurduğu adanın başkenti tepedeki Kastro’ymuş. O yüzden de bugün hâlâ Ortaçağ’dan kalma kalesi, dar sokakları, çiçeklerle süslü, armalı Venedik evleri göze çarpıyor.
Geçmişte Zorba’nın yazarı, Yunan edebiyatçı Nikos Kazantcakis’in okuduğu okul günümüzde erken Yunan ve eski Roma dönemlerinden objeler sergilenen arkeoloji müzesine dönüşmüş.
Müzedeki eserlere ek, Apollonas kasabasındaki 2600 yaşındaki, 10 metre boyundaki Apollon heykeli de adanın bir başka tarihi güzelliği. Naxos, Kiklad Adaları’nın en güzel ve en uzun plajlarının da ev sahibi. Upuzun Agios Georgios Plajı ve şnorkelli dalış için Grotta Plajı, Naxos kasabasının yakınındaki seçenekleriniz. Adada feribotlarla gidebileceğiniz çıplaklar kampı Plaka, Micri Viagla ve Kastraki gibi adresler de mevcut.
Tanrıçaların doğum yeri: Simi (Sömbeki)
Datça’dan kalkan hızlı feribotlarla 20 dakikada ulaşabileceğiniz Simi, Yunan mitolojisinde tanrıçaların doğum yeri olarak biliniyor. İsmini de deniz tanrısı Poseidon’un eşi Nymph Syme’den alıyor.
İzmir’in kardeşi Simi’de yamaçlara doğru uzanan rengârenk evlerin arasında dolaşıp birbirinden lezzetli deniz ürünlerinin tadına bakın. Sonra da dilerseniz güneşin ve denizin tadını çıkarın.
Pedi plajından teknelerle ulaşabileceğiniz Agios Nikolaos, kutsal deniz anlamına gelen Agia Marina ve Yunan denizciler için hac yeri sayılan Moni Taksiharki Mikhail Kilisesi ile ünlü Panormiti Koyu adanın zümrüt renkli plajlarından.
Romanların ve filmlerin sahnesi: Meis
Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini romanı ve Gabriele Salvatores’in Mediterraneo (Akdeniz) filmi burada geçiyor. Kaş’tan tekneyle 20 dakika uzaklıktaki Meis’e yaklaşırken kollarını iki yana açmış koy ve rengârenk evler karşılıyor misafirlerini.
Şehir merkezinden kalkan deniz taksiler ile Mavi Mağara’ya gidip St. George plajında denize girdikten sonra adanın ünlü kurutulmuş ahtapotunun da muhakkak tadına bakın.
Kaynak: Listelist/ Uzak Rota / Kültür ve Turizm Bakanlığı