Karşıyaka Levanten Köşkleri

İzmir’in ticaret ve sanayi yaşamından siyasetine, kültüründen yemeklerine kadar her alanda etkileri hissedilen Levantenler, büyük ve ihtişamlı köşkleriyle, kentin mimari yapısının da belirleyici unsurlarından biri oldu.

İzmir’in en nezih ve sevimli semtlerinden olan Karşıyaka da tıpkı Buca ve Bornova gibi Levanten köşklerinin yoğun olarak bulunduğu alanlardan biriydi

 

Yazı: Alex Baltazzi

 

Mimari, Levantenlerin İzmir ve çevresinde bıraktıkları izlerin önemli bir unsurudur. Eklektik bir tarzda inşa edilmiş bu köşklerin çoğu, Buca, Bornova ve Karşıyaka’da yapılmıştır.

Haçlı seferleri sırasında buradan geçtiği sanılan Richard Coeur de Lion’un hatıralarında Karşıyaka Kordelya olarak da adlandırılır. Bu isim, Kararas ve diğer bazı Yunanlı yazarlara göre, 13’üncü yüzyılda burada bulunan Bizans manastırı Kordelyon’dan kaynaklanır.

19’uncu yüzyılda, şehrin kıyılarını güzel yalılar kaplamaya başladı. Çoğu zengin Levanten ailelere ait olan bu yalıların kendi özel plajları/hamamları vardır. Buna güzel bir örnek, 1820-1830 civarında yapılmış olan Belhomme’dur. Osman Zade’nin, aynı dönemde, haremi için devasa bir ek bina yaptırdığı, bu muhtelif odalı binanın daha sonraları Keyserler’e devredildiği söylenir. Banker Adolphe Armao’nun da, yine deniz kıyısında Kisisana adlı güzel bir yalısı vardı.

Bazı Levantenlerin isimleri sokaklara verilmiş (Charnaud gibi), Aliotti ailesi gibi birçok aile de kiliseler ve okullar yaptırmak vb. hayır işlerinde bulunmuştu. Aliottiler, 1904-1905’te ünlü Levanten mimar Raymond Perre’e yaptırılan St. Helen Kilisesi’nin arazisini bağışlamıştı.

Yazar arkadaşım Yaşar Aksoy’a göre, kilisenin inşa edildiği yıllarda 200’ü aşkın Katolik Levanten aile bu bölgede yaşıyordu. Ayrıca, Fransa’daki Guiffray’in soyundan gelen kişilerce bana, İzmir iskelesi atlı tramvay şirketinin müdürü Fernand Guiffrey’e ait bir binanın fotoğrafı gönderilmiştir ki, yerinde şu anda meşhur Akkum ailesine ait bir apartman bulunmaktadır. Önemli doğu mimarisi unsurları taşıyan bir villanın bulunduğu bu araziyi, Guiffray bir İranlı’dan satın almıştır.

Yasemin kokulu bahçeler

Aksoy’un Karşıyaka kitabındaki çok ilginç bir resimde, iskeledeki evlerin genel bir görünümü bulunmaktadır. Bunların çoğu, meşhur diş hekimi Granier’ninki de dâhil olmak üzere, Levantenlere ait evlerdir. Alsancak’taki iki katlı ve cumbalı eski evlerle mimari benzerlikleri vardır. Birçoğu, bahçe içinde yapılmıştır. Bu bahçelerden gelen yasemin kokuları, yaşlı vatandaşlarca hala yâd edilmektedir. Levanten köşklerinden günümüze kalan kayda değer örnekler, Van Der Zee, Pennetti, Lochner ve Aliotti evleridir.

Bu binaların mimari tarifleri için Levantine Heritage sitesine ve özellikle de Onur İnal’a teşekkür borçluyum.

Van Der Zee Köşkü

İzmir’e gelen ilk Van der Zee ailesi mensubu, 1792’de Hollanda’dan gelmiştir. Cordelio Evi, 1900 civarında yapılmıştır. Başlangıçta, verandaya bakan geniş yemek odası ve iki yatak odasından oluşan küçük bir köy evi iken, daha sonra, bir yanına dört oda daha yapılarak genişletilmiştir. Ev, denizi tam karşıdan görmekteydi. Van der Zee’ler, deniz ticareti yapıyor ve konsolos olarak da görev yapıyorlardı.

Cemal Gürsel Bulvarı’nda yer alan bina, tek kattan ve bir bodrumdan oluşur. Taş ve tuğladan yapılan ve girişi doğu tarafında yer alan yapının önünde, ahşaptan üçgen bir alınlıkla nihayetlenen, dört ahşap sütunla desteklenen bir veranda bulunur. Saçakları, ahşap işlemeleriyle süslüdür. Kapı ve pencere çerçevelerinde çiçek motifleri vardır. Yapının bir zamanlar içinde bir tenis kortu bulunan epey geniş bahçesi, şu anda bir lokantaya ev sahipliği yapıyor.

Pennettı Köşkü

Cemal Gürsel Bulvarı ile 1741 Sokağın kesişiminde yer alan binanın mimarı Armando Antonio Pennetti (1884 - 1970), Kuzey İtalya’nın Veneto ve Emilia bölgelerindeki villaları model olarak almıştır. Arazi, İplikçizadeler’den satın alınmıştır.

1926’da, Armando, inşaat faaliyetlerini daha iyi takip edebilmek için, bahçede küçük bir ev yapmış, kendisi ve ailesini Irene adını verdiği villadan buraya taşımıştır. Ailesiyle birlikte burada 3 yıl kadar yaşamıştır.

Köşkün yapımına dair tüm projeler, tasarımlar, iç mekân süslemeleri bizzat Armando Pennetti tarafından yapılmıştır. Malzeme ve mobilyaların önemli bir kısmı da İtalya ve Avrupa’dan ithal edilmiş ve bu seferlik İtalyan işçilerin çalıştırılmasına da izin verilmiştir.

1929 yılında, Armando ana binaya taşınmış ve arka bahçedeki evi yeni evlenmiş olan baldızı Policarpina’ya bırakmıştır. İnşaatın bitiminden sonra, bu köşkte Flavia adında bir kızları, Silvio Armando ve Amelia adında da ikizleri doğmuştur. Armando Antonio Pennetti’nin 1970 yılındaki ölümünden sonra, eşi 1979’a kadar köşkte yaşamış, 2004 yılında ise ev satışa çıkarılmıştır.

İki katlı olan Pennetti Köşkü’nün ana girişi zemin katındadır ve cumbalı bir penceresi vardır. İkinci girişi ise, doğu tarafındaki oval pencereli kulevari ek bölümdendir. Girişin üzerinde sekizgen bir pavilyon bulunmaktadır. Pennetti Köşkü, asimetrik teraslar, ahşap kümbetler ve saçaklar, kırmızı tuğlalar, fayanslar, bordürler ve çiçek motifleriyle boyanmış süslemeler gibi farklı cephe unsurlarına sahip eklektik bir binadır. İki dünya savaşı arası döneme ait Art Deco tarzından etkilenmeler gösteren bina bugün anaokulu olarak kullanılıyor.

Lochner Köşkü

İzmir’de kendini gösteren ilk Lochner ailesi mensubu, Franfurt’tan 1798’de şehre gelen banker Ludwig Lochner’di. Köşk, Amadee Lochner tarafından yaptırılmıştır. 50’li 60’lı yıllarda rahmetli Eric Lochner’in kurutulmuş meyve ihracatı yaptığını ben şahsen hatırlıyorum. Eric, daima uzun beyaz bir pantolon giyerdi. Muazzam bir tenis oyuncusuydu. Onunla tenis oynamaktan çok keyif alırdım. Hem İzmir’de hem de yurtdışında onun soyundan gelenler var. Köşkü, 1980 yılına kadar Epikmen ailesi kullandı.

Cemal Gürsel Bulvarı’nda bulunan Lochner Köşkü, iki katlıdır ve dikdörtgen planlıdır. İkinci kattı Fransız üsluplu pencereler ve sokağa hâkim ahşap bir cumba bulunur. Ön cephe, tuğla kemerleri ve muhtelif geometrik şekillerle süslüdür. Köşeleri dönüşümlü tuğla ve taş süslemeleri ile vurgulanan yapı bugün anaokulu olarak kullanılıyor.

Aliotti Köşkü

Tanınmış Levanten aristokratı Baron Aliotti tarafından 1914 yılında yaptırılan Aliotti Köşkü, 1938 yılında Durmuş Yaşar tarafından satın alındı ve 1987’ye kadar ev olarak kullanıldı.

Karşıyaka’da, Cemal Gürsel Bulvarı ile 1743. Caddenin kesiştiği noktada yer alan yapı

1992’den bu yana, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı olarak hizmet veriyor.

Aliotti Köşkü, Art Nouveau tarzında eklektik bir binadır. Birbirine komşu iki ayrı bloktan oluşur. Öndeki blokta, bir üçgen çatı ile sonlanan iki kat vardır. Arka blokta ise üç kat ve bir teras bulunur. Cephesi asimetrik tasarımlıdır ve bazı çiçek motifleriyle süslüdür. Binanın içinde de, çiçek motifleri ve tavan kartuşları gibi bir takım dekoratif unsurlara yer verilmiştir.

Karşıyaka’da halen ayakta duran iki tarihi binadan daha bahsetmek istiyorum. Bunlardan birincisi Karşıyaka Vapur İskelesi’nin karşısında yer alan ve eskiden Petrocochino Klübu olarak Karşıyakalılarca tanınmış olan, bugünün Öğretmenler Evi binası. Aynı aileden gelen Emmanuel Petrocochino tarafından yapıldığı sanılıyor. Bir sineması, büfesi ve bilardo salonu bulunan binanın verandası denize bakıyordu. Üst kat otel olarak, zemin katı ise Klonidi’nin birahanesi olarak hizmet vermekteydi.

İkincisiyse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Alaybey’deki asıl binasıdır. Doksan dönümlük bir arazi, Baltazzi ve birçok Levanten ailesine akrabalığı bulunan Omiros (Homer) ailesine aitti. 15 odalı ve 8 odalı olmak üzere iki yalının yanı sıra, daha sonradan yerlerine Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından başka bina ve tesisler yapılan ahırlar, at ve arabalarla doluydu.

Yapı Cumhhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Çocuk Esirgeme Kurumu’nun bir yetimhanesi olarak hizmet vermiştir. Bu ailenin villaları yerine yeni bir bina yapılmış, fakat ağaçlar ve park korunmuştur ve hala güzeldir.

Zamanında duvarların ardındaki 90 dönümlük arazinin içinde, biri 15 biri 8 odalı iki güzel villa vardı. Ahırlar, atlar ve at arabaları ile her türden ağaçlar da vardı. Arazinin sahibi Karolos F. Omiros (1837-1908), İtalya’dan uzman bahçıvanlar getirmiş, bunların çalışmalarıyla 2000’i aşkın ağaç, manolya ve başka türden çok çeşitli çiçekler yetiştirilmişti. Karolos, babamın büyük büyük büyükbabasının kızı Emmanuelle ile evlenmişti. Emmanuelle Karolos’a, Avusturya Konsolosluğu’nda gerçekleştirilen nikâh akti gereğince, 26 Nisan 1862 tarihinde 13 bin İngiliz sterlini çeyiz getirmişti.

Burada, Karşıyaka’nın Soğukkuyu mevkiinde, cemaati tarafından iyi bir şekilde işletilen bir Hristiyan Mezarlığı bulunmaktadır.

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©