Bergama parşömeni marka olma yolunda
Geçtiğimiz yıl UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Bergama’nın en önemli simgelerinden olan parşömen, anavatanında geleneksel yöntemlerle yeniden üretiliyor. 10 yılı aşkın süredir yürüttüğü çalışmalarla ustası İsmail Araç ile birlikte parşömene tekrar hayat veren Macit Gönlügür, Bergama’nın parşömeninin de Mısır’ın papirüsü gibi marka olabileceğini belirtiyor.
Bergama kağıdı deyince parşömen, ilk çağ kitaplığı denilince akla Bergama Kütüphanesi gelir. Parşömen, Bergama’nın insanlığa bir armağanıdır. Antik çağ bilim ve sanatını Rönesans’a taşıyan parşömendir. Dünyanın en çok inananına sahip iki dinin, kutsal kitapları olan Kuran ve İncil ilk defa parşömen üzerine yazılmıştır.
Heyecan dolu bir serüveni olan parşömen günümüzde anavatanı olan Bergama’da geleneksel yöntemlerle yeniden üretiliyor.Kendisini Bergama aşığı olarak tanımlayan Macit Gönlügür’ün bu konuda büyük emeği var. Gönlügür’e göre, Bergama’nın parşömeni tıpkı Mısır’ın papirüsü gibi marka olabilir.
Hedef Bergama’yı, İzmir’i ve Türkiye’yi parşömenle tanıtmak
Gönlügür, 2005 yılında Bergama Kültür ve Sanat Vakfı (BERKSAV) başkanlığına seçilince, ilçede parşömenin yeniden üretilmesi için araştırma başlatmış.
Genelde oğlak derisinden yapılan parşömeni geleneksel yöntemlerle üretmesi için usta arayışına giren Gönlügür, geleneksel yöntemle deriyi işleyen kara tabak ustası İsmail Araç'ı bulmuş. İsmail Usta, Gönlügür’ün teklifini kabul ederek, kısa sürede parşömen üretmeye başlamış.
Bergama’yı, İzmir’i ve Türkiye’yi parşömenle tanıtmak istediğini belirten Gönlügür, geçtiğimiz yıl UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilen Bergama'ya gelen turistleri, anavatanında parşömenle tanıştırıyor.
İlçede açtığı küçük dükkanda parşömeni değişik formlarda sunan Gönlügür, geçmişte parşömen örneği görmek isteyen turistlere olumlu yanıt veremeyen rehberlerin, kendisine teşekkür ettiğini dile getiriyor.
Gönlügür’ün butik dükkanında sağlık turizmi için gelen yabancı turistlere çeşitli dillerden hazırlanmış Hipokrat yeminleri, inanç turizmi için gelen turistlere ise İncil’de adı geçen yedi kilisenin papazlarına yazılan mektuplar sunuluyor. İç turizmde de çeşitli kurumlara parşömenden plaketler ve belgeler yapılıyor.
Gönlügür, yabancı turistlerin parşömene büyük ilgi gösterdiğini, yerli turistler ve bölge halkının ise parşömeni tanımadığını söylüyor. Gönlügür, bu durumu ortadan kaldırmak için özellikle çocuklar ve bölge halkına parşömeni tanıtmaya çalışıyor.
Doğal yöntemlerle üretim
Parşömeni, kimyasal kullanmadan tamamen doğal yöntemlerle ürettiklerine dikkat çeken Gönlügür, imalatın olduğu tabakhanede hiçbir teknolojik aletin kullanılmadığını söylüyor.
Kesilip değişik formlar verilen parşömeni, yaklaşık 90'a 110 santimetrelik orijinal boyutuyla da kullanıldıklarını anlatan Gönlügür, parşömen fiyatlarının, boyutu ve orijinal çizim kullanılmasına göre değiştiğini belirtiyor.
Anadolu’nun son karatabağı
Parşömen anavatanında, Anadolu’nun son karatabağı olan 84 yaşındaki İsmail Araç’ın elinde yeniden hayat buluyor.
Gönlügür, parşömenin geleneksel üretim tekniklerinin gelecek nesillere de aktarılmasını sağlamak için oğlunu İsmail Ustanın yanına çırak olarak vermiş.
Unutmadan belirtelim, 60 yıllık karatabak olan İsmail Usta, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 13. Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri kapsamında Yaşayan İnsan Hazinesi olarak değerlendirilerek Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü.
Bulunan en dayanıklı yazı malzemesi
Bulunduğu tarihten itibaren 1500 yıl yazı maddesi olarak kullanılan parşömenin en önemli özellikleri ise; hiçbirinin diğeri ile aynı olmaması, gerektiği gibi işlendiğinde her iki yüzüne de yazılabilmesi, yırtılmaması, alev almaması, olağanüstü dayanıklılığı, hat ve tezhip sanatına uygunluğu, üstündeki yazıların okunduğunda gözü yormamasıdır. Bütün bu özellikler parşömeni insanlığın bulduğu en dayanıklı yazı malzemesi yapmıştır.
Rekabet sonucu ortaya çıktı
Kütüphanelerinin zenginliğiyle övünen antik dönem insanlarının günümüze bıraktıkları ölümsüz bir emanet olan parşömenin rekabet dolu bir öyküsü var.
M.Ö. 2400 yıllarında en önemli yazı maddesi olarak papirüs ortaya çıkar. Nil Nehri kıyılarında yetişen, yapraksız, üçgen gövdeli kamıştan yapılan papirüs, çok uzun yıllar kitap yazımında kullanılır.
M.Ö. 190 yılına gelindiğinde, İskenderiye Kütüphanesi ile Bergama Akropol Kütüphanesi arasında bir tür zenginlik savaşı ile beraber rekabet başlar. O dönemde en kullanışlı yazı malzemesi olan papirüs Mısır’da üretilmektedir.
Atina’da Neleus kendi arşivindeki ünlü kitaplarını açık arttırma ile satışa çıkarır. Bu açık arttırmaya İskenderiye Kütüphane Müdürü ile Bergama Akropol Kütüphane Müdürü katılır. Bu rekabetin sonucunda Bergama Kütüphane Müdürü kitapların ağırlığı kadar altın vererek kitapları satın alır. Bu olay, hem Yunan, hem Mısır hem de Anadolu’da büyük ses getirir. Mısır Krallığı bu rekabetten aldığı ağır yaranın sonucunda, kendileri için çok büyük gelir kaynağı olan papirüsün Bergama’ya satışını yasaklayarak İskenderiye Kütüphane Müdürü’nü görevden alır. Bu karar Bergama’yı yazı materyali açısından zor durumda bırakır. Ortaya çıkan krizi önlemek için Bergama kralı II. Eumenes yeni bir yazı malzemesi bulunmasını emrederek, papirüse alternatif bir yazı maddesi bulanı ödüllendireceğini açıklar. Ve çok geçmeden sanatçı Krates, krala oğlak derisinden özel biçimde hazırlanmış, üzerinde yazı yazılabilir bir örnek getirir. İstenilen kullanışa elverişli görülen bu kağıtlar daha sonra, bilim dünyasının yolunu ışıtacak olan parşömen adını alacaktır. Krates’in yardımcısı İrodikos ise derileri daha ince bölümlere ayırarak istenildiği gibi kullanılacak duruma getirir. Bu kağıda da Bergama kağıdı (Charta Pergamena) adı verilir. Bu ad ise türlü kullanışlardan sonra bugünkü dilimizdeki parşömen adını alır. İlk parşömenler oğlak derisinden yapılmıştır.