Efes bölgesindeki antik mağaralar

Efes Antik Kenti çevresinde yer alan, kimi doğal yollarla oluşmuş kimi ise insan eliyle oluşturulmuş mağaralar, bölgenin geçmişine de ışık tutuyor.

İzmir’in en görkemli antik kentlerinden olan Efes çevresinde, tarihi öneme sahip çok sayıda mağara da bulunuyor. 1970 yılında keşfedilen Kuşini Mağarası da bunlardan biri . Mağarada yapılan arıştırmalar sonucunda, Romalılar döneminde mermer ocağı olarak kullanılan mağaradan çıkarılan mermerlerle Efes Antik Kenti’nin inşa edildiği anlaşılmış. Efeslilerin mermerleri nasıl Efes'e taşıdıkları araştırılırken, bu mağara ile Selçuk arasındaki bölgede yer alan Kurudağ'ın güney yamacında, doğal bir damlataş mağarası bulunmuş. Kurudağ Damlataş Mağarası'nda yapılan araştırmalarda ise bu mağaranın M.Ö 400 ile M.S. 400 yılları arasında Grek ve Romalılar tarafından bir kült yeri olarak kullanıldığı anlaşılmış. Selçuk'tan Şirince'ye giden yol üzerinde bulunan Sütini Mağarası'nda ise bir kaya mezarlığı ve 14’üncü yüzyıldan kalma çok sayıda bizans yazıtı bulunmuş. 

Efes'in mermerleri bu mağaradan 

İçerisinden alınan tonlarca mermer sonucunda oluşan Kuşini Mağarası, Romalılar zamanında mermer ocağı olarak kullanılmış. Kuşini Mağarası'nın önünde, mermer artıklarından oluşmuş üç ayrı yığın bulunuyor. Dağın içerisine oyularak meydana getirilen Kuşini Mağarası’nın iç kısmı oldukça heybetli bir görünüşe sahip. Mermer alırken mağara tavanının çökmemesi için, mağara girişine sütun görevi gören büyük bloklar oyulmuş. Bu dev mağaranın genişliği 100 metre, derinliği 40 metre, yüksekliği ise girişte 10 metreyi buluyor. Yükseklik içerilere doğru azalıyor ve duvar kenarlarında 5 metreye kadar düşüyor.

Mağaranın içerisinde ve çevresinde, mermer ocağının faal olduğu çağlara ait çalışma tekniğini gösteren çok sayıda izlere ve yarım bırakılmış çalışmalara rastlanmış. Yarı kesilmiş bloklara, tahta çivilerin çakılması için açılan yarıklara ve duvarlardaki çalışma izlerine bakılarak, Kuşini Mağarası'nın, Roma dönemi zamanında, Efes kentinin en yüksek düzeye eriştiği M.S. II. yüzyılda, buradan alınan mermerlerle oluşturulduğu anlaşılmış. Kuşini Mağarası’ndan yaklaşık yedibin metreküp mermer çıkarılmış.

Kuşini Mağarası, Selçuk'tan İzmir'e giden asfalt yolun 7’nci kilometresinde, sağ tarafta çok uzaklardan görülebiliyor.

Grek ve Romalıların kült yeri Kurudağ Mağarası

Kuşini Mağarası ile Selçuk arasındaki bölgede bulunan Kurudağ Damlataş Mağarası'nın uzunluğu 41 metre, tavan yüksekliği ise ortalama 3-5 metre. Mağaranın dar bir girişi bulunuyor. Mağaranın kuzeye doğru eğimli olan tabanı kaya blokları ve traverten oluşumları ile örtülü. İçi uzun yıllardan beri damlayan su taneciklerinin oluşturduğu sarkıt ve dikitlerle dolu olan mağaranın tabanında yapılan yüzey araştırmalarında, bol sayıda keramik ile Helenistik ve Roma dönemi yağ kandilleri bulunmuş. Elde edilen buluntulardan anlaşıldığına göre mağara, Grek ve Romalılar zamanında M.Ö. 400 yıllarından M.S. 400 yıllarına kadar kült yeri olarak kullanılmış.

Sütini Mağarası, Bizans yazıtlarıyla dolu

Sütini veya Sütkaya adıyla anılan mağara, Selçuk'tan Şirince Köyü'ne giden yolun ilk kilometresinde, kuzey yönünde, yaklaşık 80 metre yukarıda bulunuyor. Yıkım evresindeki fosil bir mağara olan ve bazı kısımları insan eli ile değişikliğe uğratılan mağaranın içerisine bilimsel araştırma yapabilmek için ilk kez 1982 yılında girilmiş. Mağaranın girişinin hemen 5 metre üzerinde; 2 metre yüksekliğinde, 1,9 metre genişliğinde ve 3,3 metre uzunluğunda tahrip edilmiş bir kaya mezarının olduğu tespit edilmiş.

Mağaraya girebilmek için girişte gittikçe daralan bir deliğe doğru 2 - 3 metre sürünerek ilerlemek, daha sonra da büyük taş bloklara tırmanmak gerekiyor. Bu engeller aşıldıktan sonra birden genişleyen bir bölme ile karşılaşılıyor. Bu holün duvarlarında kayalar üzerine yazılmış yazıtlar bulunuyor. Arkaya doğru bir set şeklinde yükselen bu holün sonunda bulunan dar bir delikten 15 - 20 metre aşağıya doğru inildiğinde küçük bir bölmeyle, daha da aşağılara doğru inildiğinde tekrar genişleyen bir hol ile karşılaşılıyor. Burada da yine çeşitli yazıtlar bulunuyor. Holün devamında yine kısmen genişleyen, yazıtlar bulunan diğer bir bölme daha yer alıyor. Bu bölmeden itibaren mağara derinlere doğru devam ediyor.

Mağara duvarlarında bulunan yazılar incelendiğinde bunların arkaik karekterde grafitti (özel isimler) oldukları anlaşılmış. Mağaradaki yazılardan ve bulunan seramik parçalardan, bu mağaranın 14’üncü yüzyılda Bizanslılar tarafından kullanıldığı belirlenmiş.

Bizans yazıtlarının çoğu graffiti biçiminde. Yazılar alt alta yazılmış isimler (Sotirichos, Nikolaos, Michael Sergios, Theodosios gibi) ve tanrıya yakarışlar şeklinde. Ayrıca haç işaretleri ve monogramlar da görülüyor. Bir yazıtta “Tanrının kölesi Sotirikhos” yazıyor. Bir başka yazıtta “Ey İsa! yardım et!” ifadesi kullanılmış. Başka bir yerde de “Amen!” kelimesi geçiyor. Monogramların ise “Prebytteros”un kısaltılmışı olarak rahibi temsil ettiği biliniyor.

Araştırmacılar, bu mağaranın Efes'i ele geçiren Türk ordularından korkup kaçan Bizanslıların saklandıkları yerlerden biri olduğunu düşünüyor.

Mağaraya Sütini veya Sütkaya denilmesinin sebebi ise şöyle; yöre sakinlerinden sütü az olan anneler bu mağaraya giderek damlataşlardan bir damla su alıp hem göğüslerinin ucuna hem de çocuklarının ağzına sürerlermiş. Böylece sütlerinin çoğalacağına inanırlarmış. Uzun yıllar bu mağara annelerin ziyaret merkezi olmuş.

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©