“Hedefimiz turizmde birleştirici güç olmak”

Vali Mustafa Toprak,

İzmir’in marka kent olabilmesinin yolunun “ortak çalışma kültürü’nün yaygınlaşmasından geçtiğini söylüyor

 

Röportaj: Derya Şahin / Fotoğraflar: Onur Şan

 

İzmir Valisi Mustafa Toprak, kentte göreve başlayalı yaklaşık bir yılı geride bıraktı. Dinamik yapısıyla dikkat çeken ve göreve başladığı andan itibaren İzmir turizminin geliştirilmesi üzerine kafa yoran Vali Toprak,  bunun ancak ‘ortak çalışma kültürü’nün sağlanmasıyla gerçekleşebileceğini söylüyor. Vali Toprak birlikteliğin sağlanması noktasında, geçtiğimiz günlerde ilk toplantısını gerçekleştiren İzmir Turizm Konseyi’nden umutlu. Kentte yatak kapasitesi, nitelikli turist sayısı, cazibe merkezleri, müzeler ve tanıtım gibi alanlarda pek çok eksiklik olduğunu dile getiren Vali Toprak, “Hedefimiz turizmde birleştirici güç olmak ve İzmir’i hak ettiği marka değerine kavuşturmak” diyor.   

 

İzmir’de göreve başlayalı yaklaşık bir yıl oldu. Göreve başladığınızda kentteki turizm çalışmaları, sorunları ve çözüm önerileri üzerine bir çalışma başlatmıştınız. Bu çalışmanın sonucunda nasıl bir tablo ortaya çıktı, siz bu tabloyu nasıl değerlendirirsiniz?

Toprak: Belirttiğiniz gibi, İzmir’e geleli bir yıla yakın bir zaman oldu. Gelmeden önce şehir ile ilgili bilgim vardı. Geldikten sonra da İzmir Kalkınma Ajansımız, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün bu alandaki çalışmalarını, dökümanları, tespitleri ve üniversitelerin yayınları inceleme fırsatı buldum. Bir de sektörü ayakta tutanların karşılaştıkları sorunlarıdinledik, İzmir’de turizmin önünün açılması için neler yapılması gerektiği konusunda fikir alışverişinde bulunduk. “İzmir’in sahip olduğu kültür ve turizm değerleri yeterince tanınıyor mu, yeterince konuk alıyor muyuz,daha fazlasını alabilmek için alt yapımız var mı” gibi soruların cevaplarını aradık.

Evet, İzmir çok ciddi kültür ve turizm değerlerini barındırıyor. Bunların hemen hepsi dünya ölçeğinde eserler. Efes, Bergama, Birgi, Foça, Çandarlı, Dikili, Agora bunlardan sadece bir kaçı. Bu potansiyele rağmen, biz kültür ve turizmin ölçütünü neye göre yapıyoruz diye sorarsak, cevabımız “gelen turist sayısı” oluyor. Gelen turist sayısının da tüm bu değerler kapsamında baktığımızda eksik olduğunu görüyoruz. İkincisi; acaba daha fazla turist geldiğinde yeteri kadar konaklatabilecek alanımız var mı? Şu anda yaklaşık turizm alt yapısında kullanabileceğimiz 42-43 bin nitelikli yatağımız var. Bunların bir kısmı yatırım işletme belgeli, bir kısmı ise turizm işletme belgeli. Yaklaşık 4-5 bin yataklık da devam edenotel yatırımları var. Bu kadar değere sahip İzmir’in yatak kapasitesi kentin lehine midir aleyhine midir? Aleyhinedir. Çünkü biz burayı bir turizm kültür merkezi yapmak istiyorsak hedeflediğimiz ölçüte göre alt yapıyı kurmamız gerekiyor. Alt yapının en başında da konaklama alanları geliyor. Bu konuda önemli bir eksiklik var.

Bir diğer eksikliğimiz de yeme-içme mekanları ve sosyal etkinlik alanlarımızın yetersiz oluşu. Nihayetinde turizmi sadece turisti konaklatmak olarak ifade edemeyiz. Turistlerin kentte kaldıkları 3-5 gün, bir hatfa, 20 gün içerisinde facility dediğimiz değişik etkinlikler ve yerlerle temaslarını da zorunlu kılacak, çekim ve cazibe merkezleri oluşturabilmeliyiz. Otantik alışveriş merkezleri, geleneksel ürünlerin satıldığı alanlar, müzeler, bu bağlamda çok önemli. Bunların her birinde eksiklik olduğunu görüyoruz.

Özellikle müzeler konusunda büyük bir eksiklik söz konusu. Etnoğrafya Müzemiz ve Arkeoloji Müzemiz var ancak bunlar asla ve asla yeterli değil. Sergilenen eser sayımızın mevcut eser sayımıza kıyasla çok az olduğunu, bu durumun da yeteri kadar sergileme alanının bulunmamasından kaynaklandığını görüyoruz. Kısa bir süre içerisinde başlayıp bitirilmek üzere, İzmir’e ve tüm Ege’ye bir Ege Medeniyetler Müzesi kazandırmak istiyoruz.

 

Durum  tespitinin ardından hedefleri nasıl sıralamak gerekir?

Toprak: 5-10 yılı kapsayan hedefler koyabiliriz; ama Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümüne 165 bin yatak kapasitesini kurabilmeliyiz. Ve bu hedefe vardıktan sonra yatak kapasitesini daha fazla geliştirebilmeliyiz. Şu anda baktığımızda bu konuda eksiklik gözüküyor. Dolayısıyla tüm bu ifade ettiklerimizin gerçekleşmesi ve turisti buraya getirecek kanalların açık olması, ulaşım alt yapısının kurulması lazım. Bu açıdan hava yoluyla ulaşımın alt yapısının önemli ölçüde kurulduğunu söyleyebiliriz. Çünkü hem dış hem de iç hatlar terminalinin toplamı 30 milyon kapasite. Ama şu andaki hava terminalinin kapasitesinin 5 milyon olduğunu ve bunun karşılığında 10 milyon yolcunun gelip gittiğini düşünürsek demek ki biz şu anda devreye soktuğumuz iç ve dış hatlar terminalinin müşterek kullanımının aslında 50 milyonun üstünde turiste alt yapı oluşturduğunu söyleyebiliriz. Ama sadece bu havalimanının alt yapısını yapmak yetmiyor. Burayı özellikle İzmir’i yurt dışı direkt uçuşların yapılabildiği bir merkez haline getirmeliyiz. Bu konu üzerinde daha yoğun bir şekilde çalışmamız lazım. Buna ek olarak gelen turistin rahatlıkla gezebileceği turizm güzergahları belirlemeli, bu güzergahlarda yolları yapmalıyız.

Şehrimize kruvaziyer gemileriyle önemli ölçüde turist geliyor. 3-5 gemi ve 3 bin 500 kişi ile başlamışız. Aradan 10 yıl geçmiş, 500 bin kişiye ulaşmışız. Ama bu yeterli bir sayı değil. İzmir’in daha fazla kruvaziyer ile gelen turisti çekmesi gerekiyor. Ayrıca kruvaziyer turizminde kentimizin başlangıç ve bitiş yani hareket noktası olması gerekiyor. En azından o noktadan hareketle gelen ve gidenlerin yoğunlaşması ve kenti tanıması gerekiyor. Kentte daha fazla turistin konaklayabileceği, etkinliklere katılabileceği ve gezebileceği alanlar oluşturmalıyız. Şu anda geldiklerinde herkes bir yere dağılıyor.

 

Kent içinde cazibe merkezleri yaratmaktan bahsettiniz. Bu noktada onarım bekleyen yapıların restorasyonu da büyük önem taşıyor değil mi?

Toprak: Metruk gözüken eserlerimizi, sivil mimari örneklerini, antik çağ eserlerini, bulundukları ortam çerçevesinde albenili, cazip bir hale getirmemiz gerekiyor. Şüphesiz ki bu noktada  Valilik, Belediyeler, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğümüz, Kaymakamlıklar ve özel sektör kendi açısından katkılar sunuyor ama dağınıklık nedeniyle çok ciddi mesafe alınamadığını biliyoruz. Bunun en büyük örneği Kemeraltı Çarşısı’dır. Bu tarihi çarşıyı 24 saat yaşayan bir konuma getiremedik. Turistin cazip bir şekilde gelip arzulayabileceği noktalar oluşturmalıyız. Turist İzmir’e geldiğinde rahatça Agora’ya gidebilmeli, Kemeraltı’nı gezebilmeli, Smyrna’ya gidebilmeli… Buralarda çalışmalar var ama biraz hızlanmamız gerekiyor. Bu da ortak çalışma kültürünün yaygınlaşmasıyla olabilecek birşey.

Yakın zamanda İZKA’dan kültür eserleriyle ilgili bir teklif çağrısına çıkmak için hazırlıklarımız var. Kaynakları turistlerin yoğun olarak ziyaret ettiği bir bölgenin toplu restorasyonuna yönlendirebilirsek önemli bir mesafe alabiliriz. Ama bunların hepsi zaman istiyor. Yani tanıtım yapmakla olmuyor. O tanıtımın alt yapısını, sunumunu hazırlamak gerekiyor. Bu noktada önemli bir çalışmayı birlikte yapabileceğimize inanıyorum.

 

Bu anlamda yürütülen çalışmalar sizce yeterli mi?

Toprak: Şüphesiz ki bir şeyler yapılıyor. Ancak yürütülen çalışmalar İzmir’in ismini dünya ölçeğinde marka kent olan yerler arasına yazdırmak açısından yetersiz. İzmir’deki turizm dinamiklerinin her biri bireysel anlamda bir şeyler yapıyor ama bir araya gelerek hiç bir şey yapamıyor. Dolayısıyla bu durumun ortadan kaldırılması gerekiyor. Böylece toplu bir güçle tanıtımda da belli bir noktaya gelebiliriz. Tanıtım sadece tanıtmakla da olmuyor. Tanıtımın detayındaki güzellikleri, bir arada çalışma kültürünü de oluşturmamız gerekiyor. Bunlarla birlikte burada konaklama alt yapısını geliştirici bir takım alanların da açılması gerekiyor. Şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yerel yönetimlerimiz plan konusunda çalışıyorlar. Bu planların yapılması ile birlikte turizm alan ve merkezlerinin sayısının çoğalacağına inanıyorum.

 

İzmir’in ismini marka kent olan yerler arasına yazdırmaktan bahsettiniz. Peki İzmir marka kent olmanın gereklerine sahip mi?

Toprak: İzmir adı zaten bir marka. Bu marka ne dün ne de bugün oluştu; İzmir 8 bin 500 yıllık tarihiyle antik çağların tüm güzelliklerini ve özelliklerini barındırıyor. İzmir, havası, iklimi, coğrafyası, ulaşılabilirliği, bilinç düzeyi ile bir kenti kent yapan, o kente kimlik kazandıran insani değerlere zaten sahip. Bu anlamda  aslında İzmir’in bir marka değeri var ama marka değer vasfını daha da ileri noktalara götürmemiz gerekiyor. Yani biz İzmir bir marka değer diyorsak, o marka değerin içerisinden yeni yeni markalar çıkarabilmeliyiz. Bunu yapmakta zorlanıyoruz. Dolayısıyla İzmir ürettiği, oluşturduğu, bugüne getirdiği değerler bütününün marka değerine ulaşabilmiş değil. Evet, İzmir önemli, markası var;  ama bu marka değerinin içi tamamen dolu değil; onu doldurmamız gerekiyor. İzmir’i marka değer yapmak istiyorsak Efes’i, Bergama’yı, Birgi’yi daha ihtişamlı sunabilmeliyiz, Agora’yı hızlı bir şekilde alt yapısıyla turistlere sunabilmeliyiz, Kadifekale’yi daha iyi bir şekilde dizayn edebilmeliyiz, Smyrna’daki çalışmaları yoluna koyabilmeliyiz, turizm hatlarını ve yollarını oluşturabilmeliyiz. Kısacası sahip olduğumuz değerleri daha albenili sunabilmeliyiz. İzmir bunları istiyor. Bunların üzerinde çalışıyoruz. Şimdi turizm konseyi kuruyoruz. Bir arada çalışma kültürünü yaratmak, güç birliği oluşturmak istiyoruz. Bizim hedefimiz turizmde, birleştirici bir güç olmak ve kenti hak ettiği marka değerine kavuşturmak.

 

İzmir turizminin geleceğini bu birlikteliğin sağlanmasına bağlı mı buluyorsunuz?

Toprak: Avantajlarımızı kullanamazsak İzmir turizmi günden güne geriye gidebilir. Yani biz bu kadar güzelliğe rağmen kruvaziyer turizminde geldiğimiz noktayı bir adım öteye götüremiyorsak, hemen yanı başımızdaki bir ilçenin destinasyonu bizim kendi değerlerimize ulaşmada daha büyük bir fırsat sunuyorsa, o zaman oturup biraz düşünmeliyiz. Aksi takdirde  kan kaybederiz. Zaten gelen turist sayısı açısından ülke ortalamasının altında gidiyoruz. Nüfusumuz kadar turist alamıyoruz.

 

İzmir’e gelen nitelikli turist sayısını yeterli buluyor musunuz?

Toprak: İzmir’e gelen turist deniz-kum-güneş için geliyor ve 700-800 dolar aralığında harcama yapıyor. Ama öyle turizm çeşitleri var ki; mesela golf turizminde kişi 30-40 bin dolar harcayabiliyor, termal turizmde, av turizminde, gastronomi turizminde de 5-10 bin dolar harcayabiliyor. Dolayısıyla gerçek manada değerlendirecek olursak biz doldur-boşalt yapıyoruz. Turist geliyor, gidiyor. Sonuçta ne kadar değer oluşturabildik? Onun için bizim daha az sayıda bile olsa, daha nitelikli turist ağırlamamız gerekiyor.

Ülkemiz geleceği noktada rüştünü ispatladı. Bundan sonra daha nitelikli turist, üretim, daha fazla katma değerin karşılığı, çevreye daha duyarlı alanlarda hizmet etmemiz gerekiyor. Turizm de bunun bir örneğidir. Bu konuda çalışmalar olmakla birlikte yeterli değil. Dünya arenasında daha fazla söz sahibi olabilmemiz için müzeler, konaklama tesisleri, yürüyüş alanları, tanıtım noktasındaki sıkıntıları giderip nitelikli turizm alt yapısını kurmamız lazım.

 

Efes ve Bergama’nın yanı sıra Teos, Metropolis, Klaros gibi antik kentlerin, efsanelerin kentin tanıtımında daha fazla değerlendirilmesi gerektiğini dile getiriyorsunuz. Bu konuda önerileriniz neler?

Toprak: Bu konuda yeni destinasyonların oluşturulması gerekiyor. Bu bağlamda hakikaten önemli çalışmalar yapılıyor. 12 İon kentinin en önemli noktaları İzmir’de. Ve baktığımızda Torbalı’daki Metropolis’in ve Seferihisar’daki Teos’un çok önemli iki değer olduğunu görüyoruz. Efes Antik Limanı’nın ihya edilmesi ne kadar önemliyse Seferihisar’daki Teos’un hemen yakınında, daha halkalarının, duvar taşlarının canlı olarak ayakta olduğu eserler bütünün de ayakta olduğunu biliyorum. Orası şu anda düzenleniyor. Yıl sonuna kadar önemli bir mesafe kat edeceğimizi sanıyorum. Metropolis bitti, açılış onayının gelmesiyle birlikte açılışını yapacağız. Eğer ki biz İzmir’de Efes, Bergama, Meryem Ana Evi, Agora, Kemeraltı ile birlikte çevrede de yeni destinasyonlar oluşturabilirsek o zaman değere değer katmış oluruz. Şu anda bir tarafta Smyrna, diğer tarafta Metropolis, Teos, Klaros ayağa kaldırılıyor. İzmir’in marka değeri onlarla birlikte yükselecek.

 

Sıraladığınız tüm bu eksiklikler ışığında İzmir’in iki kez aday olduğu EXPO’ya çok da hazır olmadığını söyleyebilir miyiz?

Toprak: Bir çalışmanın içerisindeyken şüphesiz ki koşturmak durumundayız. Ama EXPO’ya gideceksek bir kere EXPO’ya aday olan kentin tüm dinamiklerinin buna hazır olması gerekiyor. Baktığımızda bu konuda biraz daha mesafe almamız gerekiyor. İzmir sadece deniz kenerından ibaret olmayan bir il; tarımı, hayvancılığı, görsel güzellikleri, sportif aktivitelere uygun yapısı, iklimi, o iklimin yansıdığı tüm alanların derlenip toparlanması gerekiyor. Kentsel dönüşümün, görselliğin, görünürlüğün de kalitesinin arttığının gösterilmesi lazım.

 

Bir turist rehberi olsaydınız İzmir’e gelen turistlere nasıl bir rota çizerdiniz?

Toprak: Ben turistin zamanına göre hareket ederdim. Eğer turist bir gün için gelmişse Kemeraltı’nın özgün dokusunu görmesini önerir, ardından Agora’ya gitmesini ve teleferikle  Kadifekale’ye çıkıp şehrin müthiş panoramasını izlemesini tavsiye ederdim. Bununla birlikte Alsancak Basmane alanında ünik eserlerimiz var, onları da gösterebiliriz. Kentte çok fazla görülmeye değer eser ve bölge var. Bu açıdan 5 saat için İzmir’e gelen kişiye de, 3 gün kalacak kişiye de ona göre bir rota çıkarabilmeliyiz.  

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©