Lucien Arkas
“İzmir daha fazlasını hak ediyor”
Söyleşi: Derya ŞAHİN
Fotoğraflar: Arkas Holding Arşivi
Üç asırdır İzmir’de yaşayan bir ailenin ferdi, tam bir İzmir sevdalısı Lucien Arkas. İş yaşamındaki başarıları bir yana turizm, kültür, sanat ve spor alanlarındaki yatırımlarla İzmir’e saymakla bitmeyen eserler kazandıran Arkas, İzmir’e bağlılığını her fırsatta dile getirir. Aksini iddia edenlere inat İzmir’den de bir dünya devi yaratılabileceğini ispatlayan Arkas, “Yaşadığım şehre hem ekonomik hem de sosyal açıdan fayda sağlamaktan mutluluk duyuyorum” diyor.
İzmir’e faydalı olabilmek için onun sınırlarının dışına çıkıp, kazandığıyla kente yatırım yapmak gerektiğini ifade eden Arkas, kentin sahip olduğu değerler ile şu an olduğu yerden çok daha fazlasını hak ettiğini söylüyor.
Üç asırdır İzmir’de yaşayan bir ailenin ferdisiniz. Lucien Arkas nasıl anlatır İzmir’i?
Arkas: Arkas ailesi için İzmir şehri çok önemlidir. 300 yıldır bu şehirde yaşıyoruz, Arkas Holding’in temelleri 1902 yılında burada atıldı. İzmir’e gönül borcumuz ve sevgimiz var. Bu nedenle de elimizdeki imkânlar dâhilinde İzmir’e hep katkı koymaya gayret ediyoruz.
İzmir’in avantajlı coğrafi konumu, iklimi, tarihi, turizm potansiyeli ile ticareti kolaylaştıracak ulaşım imkânları; limanı, havaalanı ve yetenekli insan gücüyle şu an olduğu yerden daha fazlasını hak ettiğini düşünüyorum.
İş yaşamındaki başarılarınızın yanı sıra sanata merakınız ve özel sanat koleksiyonlarınızla da tanınıyorsunuz. Koleksiyonerliğe nasıl başladınız?
Arkas: Gemi maketi koleksiyonuma bundan 30 yıl önce, tablolardan oluşan sanat koleksiyonuma ise 20 yıl kadar önce başladım. İlk önce beğendiğim tabloları alarak ve beğendiğim gemi maketlerini yaptırarak başladım. Koleksiyonerliği hiç bir zaman bir toplama uğraşısı olarak görmedim.
Özellikle sanat koleksiyonum için daha sonra profesyonel bir ekiple çalışmaya başladım. Belli bir disiplin çerçevesinde uzun yıllar içinde Arkas koleksiyonunu oluşturduk.
Bini aşkın eserden oluşan Arkas Resim Koleksiyonunu, temelde “Türk Resmi” ve “Post-Empresyonist Dönem” olmak üzere iki ana başlık altında topladık. Türk Resmi başlığı altında bir araya getirilen bölümde, 19. yüzyılın son dönemi olarak kabul edilen ve “Asker Ressamlar” olarak bilinen periyottan başlayarak, Çağdaş Türk Resmine kadar uzanan döneme ait örnekler var. İkinci bölüm ise; Batı Modern Sanatı’nın koleksiyonda öne çıkan diğer bir önemli başlığı “Post-Empresyonist Dönem.” Gemi maketi koleksiyonum ise 400’e ulaştı. Bunların hepsini açtığımız merkezde sergilememiz mümkün değil. Hem gemi maketleri hem de gemi antikalarının büyük çoğunluğu Arkas Binaları’nda, çalışma ortamlarımızda bulunuyor.
Türkiye’nin sayılı koleksiyonlarından olan sanat koleksiyonunuzu Arkas Sanat Merkezi’nde, 30 yılı aşkın sürede topladığınız gemi maketleri ve antikalardan oluşan koleksiyonunuzu da Arkas Deniz Tarihi Merkezi’nde sanatseverlerle paylaşıyorsunuz. İzmir için bir ilk teşkil eden bu merkezleri oluşturma fikri nasıl doğdu?
Arkas: Fransa Hükümeti’nin İzmir Fahri Konsolosluk binasının restorasyonunun yapılması karşılığında, denize bakan bölümünü 20 yıl süreyle yalnızca kültür- sanat amaçlı faaliyetler için bize tahsis etmesi sayesinde İzmir’e bir sanat merkezi kazandırabildim. 2011 yılının Kasım ayında açtığımız Arkas Sanat Merkezi’nde süreli sergiler yapıyoruz. Hem kendi koleksiyonumdaki eserlerden hem de farklı sanatçıların eserlerinden derlenen sergiler hazırlıyoruz.
Arkas Sanat Merkezi’ni, hizmet verdiği binanın mimari tarihçesi ile örtüşen dönemin eserlerinden derlenen “Arkas Koleksiyonu’nda Post-Empresyonizm” sergisi ile açtık. Post-Empresyonist dönem sanatçılarından Maxime Maufra, Louis Anquetin, Émile Bernard, Maurice Denis, Maurice de Vlaminck, Édouard Vuillard, Louis Valtat gibi ressamların 78 adet eserini görme imkânı sunan Arkas Sanat Merkezi’nin ikinci sergisi “Batılı’nın Fırçasından Ege’nin Bu Yakası” isimli 150 yıllık bir zaman dilimini kapsayan oryantalist resim sergisi oldu.
Sanatseverler tarafından yoğun ilgi gören bu iki serginin ardından yalnızca kendi koleksiyonumuza ve resim sanatına bağlı kalmamak adına, üçüncü sergimizde ziyaretçilerimizi dünyaca ünlü Türk Fotoğraf sanatçısı Ahmet Ertuğ’un kütüphane ve opera saraylarını konu alan “Sessizliğin Yankısı” isimli sergisi ile buluşturuyoruz.
15 Eylül’de açılan sergi 30 Aralık’a kadar devam edecek. 21 adet opera binası ve 23 adet kütüphane fotoğrafından oluşan sergide; Venedik’te bulunan La Fenice, Paris’te bulunan Opera Garnier, Barselona’da bulunan Palau de la Música Catalana’yı ve Paris’in meşhur kütüphanelerinden Bibliothèque Nationale de France, Lizbon’daki Palácio Nacional de Mafra ve Dublin’de yer alan Trinity College gibi tarihi kütüphanelerini görmek mümkün. Arkas Sanat Merkezi, Pazartesi günleri hariç hergün ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor. Gemi maketlerinin bir bölümünü şirket binalarımızda sergiliyorduk ancak deniz tarihine ışık tutmak adına bu maketleri belirli bir konseptte ve özel bir mekânda sergileme fikri her zaman aklımda vardı. Bornova’da, tarihi 1800’lere dayanan, hatta bir dönem içerisinde yaşadığımız ancak uzun süredir boş olan evimizi Arkas Deniz Tarihi Merkezi’ne dönüştürerek gemi maketi koleksiyonumu da orada sergilemeye başladım. Arkas Deniz Tarihi Merkezi’nde 95 gemi maketi, 126 gemi antikası ve 67 tablodan oluşan sabit bir sergi bulunuyor.
Türkiye’de özel bir kurumun çatısı altında konumlanan ilk trio da Arkas Holding bünyesinde. Klasik müziğe sağladığınız bu desteği genişletme, örneğin bir orkestra kurma düşünceniz var mı?
Arkas: Arkas Trio, üç değerli solist sanatçıdan oluşuyor. Keman solist sanatçısı Tuncay Yılmaz, piyano solist sanatçısı Emre Elivar ve Alman çellist Gustav Rivinius. Kurumsal çatı altında solist sanatçılardan oluşan ve sürekliliği olan ilk trio olma özelliği var. Oda müziğinin ülkemizde sevilmesi, daha çok tanınmasına katkı sağlamak amacıyla, bir trionun hareket kabiliyeti ve uygun konser salonu bulma avantajlarını dikkate alarak tercihimizi bu yönde kullandık.
Arkas olarak projelerimizi uzun vadeli planlıyoruz. Arkas Trio kurulalı henüz bir yıl oldu ancak gerek yurtiçinde gerek yurtdışında çok iyi performanslar sergiledi, güzel geri dönüşler aldık. Şu an müzik alanında tüm kaynağımızı ve ilgimizi Arkas Trio’ya ayırıyoruz.
İzmir’in geleceğinin EXPO’nun belirleyeceğinin dile getirildiği günümüzde siz her fırsatta Körfez taraması ve limanın genişletilmesinin önemine değiniyorsunuz. Sizce İzmir’in geleceğinde hangisi öncelikli?
Arkas: EXPO elbette çok önemli, yapıldığı başka şehirlere olan katkıları ortada. Bu süreçte elimizden gelen desteği vermeliyiz. Ancak EXPO 2020 yılında olacak. O tarihe kadar boş durmamak lazım. İzmir’in en zengin dönemleri limanın işlediği parlak zamanlarıdır. İzmir Limanı’nı eski günlerindeki gibi efektif çalışır hale getirmek şehre büyük hareket getirecektir. Limanın eksikliklerinin bir an önce giderilmesi çok önemli. Öncelikli olarak körfezin taranması ve limanın genişletilmesi şart diye düşünüyorum.
İzmir merkezli şirketlerin pek çoğu merkezlerini İstanbul’a taşırken siz İzmir’de kalmayı tercih ettiniz? Neden?
Arkas: Bir yere ait olmayı hissetmek çok önemli. Yaşadığım şehre hem ekonomik hem de sosyal açıdan fayda sağlamaktan mutluluk duyuyorum. Ancak İzmir’e faydamızın olabilmesi için onun sınırlarının dışına çıkmalı, kazanıp gelip burada yatırım yapmalıyız.
Arkas olarak merkezimiz İzmir’de. Ancak Türkiye’de İstanbul başta olmak üzere 13 şehirde ofisimiz var. Ayrıca Akdeniz ve Karadeniz’de 18 ülkede ofislerimiz bulunuyor. Bütün bu uluslararası yapıyı İzmir’den de yönetebiliyoruz. İşinizi doğru yürütmek için mutlaka merkezinizi taşımanız gerekmiyor. Gelişen teknoloji ve günümüzün iletişim araçları iş yapmamızı ve kontrol etmemizi kolaylaştırıyor.
EXPO sunumunda yaptığınız konuşma büyük alkış aldı. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Arkas: EXPO’da yaptığım konuşmada İzmir’in bir hoşgörü şehri olduğuna ve bu kentte insanların çok mutlu olduğuna dikkat çektim. Hoşgörü ender bulunan bir şey. EXPO insanların yaşamaktan mutluluk duyduğu bu kentte yapılacaksa yaşama sevincinin olduğu bir kent gerçekten doğru bir seçim olacaktır diye düşünüyorum.