Yakın doğunun en güzel havrası: Bet İsrael
Bet-İsrael, İzmir Yahudilerinin göz bebeğidir. Görkemi, güzelliği ve yeni Avrupa trendleri taşımasının etkisiyle, yalnız İzmir’in değil tüm yakın doğunun en güzel havrası sayılır.
Yazı:Sara Pardo (Profesyonel turist rehberi )
Fotoğraflar: Süleyman Duman
19.yüzyıl ortalarından itibaren gelişmeye başlayan Yahudi cemaatinde yeni bir burjuvazi sınıfı doğdu; yeni fikirler ve istekler ortaya çıktı. Yüzyıllar boyunca yaşadıkları Yahudi mahallelerinden koptular ve yerleşime yeni açılmış olan, bugün Mithatpaşa Caddesi dediğimiz, körfezin güney kıyı şeridi ve tepeleri boyunca yerleştiler. Birkaç zengin aile de Avrupalıların, Levantenlerin yaşadığı Alsancak, Karşıyaka ve Bornova’ya taşındı.
Bu yüzyılın sonunda İzmir’in nüfusu 250 bin, Yahudi nüfusu 25 bindi. Kentte 45 tane kadar havra ve dua evi vardı. Bunların büyük kısmı Havra Sokağı ve civarında, birkaçı da Bornova, Buca, Karşıyaka ve Mithatpaşa’daydı.
1890’larda Yukarı Karataş’ta önce Roş A’har Havrası inşa edildi. Daha sonra şehrin büyük hayırsever insanı olan Nesim Levi, Karataş hamamının arkasında Bet Levi Havrası’nı ve yukarı Karataş’ta Bet Ester dua evini inşa ettirdi. Bu 3 küçük havra ihtiyaçlara cevap veremeyince, Yahudiler daha büyük bir havra için kolları sıvadılar.
Osmanlı kanunlarına göre, bir havra tamir etmek veya yeni bir tane inşa etmek için mutlaka izin almak gerekirdi. Yahudi cemaatinin 1904 yılında Sultan II. Abdülhamit’e gönderdiği başvuru mektubunun cevabı 15 Mart 1905’te geldi. Fermanın içeriği şöyleydi:
“Bu bölgede 177 Yahudi yaşamaktadır. 39 ev vardır. Burada Musevi cemaatine ait olmak üzere bir ibadethane inşasına ruhsat verilmesi hakkında yapılan başvuru üzerine araştırma yapılmış, şurayı devlete gönderilen belgeler incelendikten sonra adı geçen ibadethanenin cemaat zenginleri tarafından yardım olarak verilen para ve satın alınan devlet arazisindeki 920 metrekare arsa üzerinde, 20,5 arşın genişlik, 35 arşın uzunlukta toplam 717,5 metrekare ve 12 arşın yükseklikte kâgir olarak yapılacağı, inşa için harcanması gereken bin 200 Osmanlı altınından 400 altını yardım şeklinde toplanıp, kalanı havra tarafından verileceği ve o çevrede Musevi cemaatinden 39 hanede kadın ve erkek toplam 177 nüfus olup, adı geçen ibadethanenin inşasında bir sakınca olmadığı anlaşılmıştır.”
Havranın yapımına 1905 yılında başlandı ve 1907’de Bet İsrael adıyla ibadete açıldı. Ekonomik sebepler yüzünden iç dekorasyonun bitmesi uzun yılar aldı. 1950 yılında Gizbar (havranın sorumlusu) Avram Ribbi’nin katkılarıyla bugünkü halini aldı. Elimizde bulunan 1 Adar 5669 (1908) tarihli havra tahvili, bize cemaatin bu inşaatı bitirmek için başvurdukları çareleri göstermektedir. Kısacası hisseler satışa çıkarılmıştır.
Tahvil, 1 Türk Lirası karşılığında verilmiştir. Bet-İsrael Sinagogu’nun inşaatının tamamlanması için borç karşılığı verilen bu tahvil, sinagog yönetimi tarafından ve sinagog mührüyle imzalanmış olup, her biri 8 metelik olan 52 taksit tamamlandığında tam değerine ulaşacaktır. Tüm koşular eksiksiz yerine getirilirse, 5671 yılının Hecvan ayında geri ödenecektir.
Her yönüyle daha görkemli
Bet İsrael Havrası, tepeden bakıldığında küçük bir kubbesi olan, büyük ve gri renkte gösterişsiz bir binadır. Ama yine de, her yönüyle Havra sokağındakilerden daha görkemli ve değişiktir. Sokak duvarındaki ahşap iki büyük kapıdan uzun bir avluya girilir. Solda bir Suka (çardak) yer alır. Birkaç geniş basamakla havranın giriş bölümü olan büyük koridora geçilir. Sağ tarafta, havranın açılış tarihi olan “5668” (1907) rakamı göze çarpar. Sol tarafta ise İbranice harflerle ‘’Şadday’’ yani Tanrı yazılıdır. 1925 yılında konan kurallara uyularak, bağışta bulunanların adları bu yazının altında yazılmaya başlanır. Eskiden, Yom Kimpur gününde (oruç günü) onları anmak ve Fatiha okumak adetti. Bu adet son zamanlara kadar devam etmiştir.
Orta kapının sağ tarafında bulunan mermer plakette ilk bağışları yapanların, sol tarafında da kurucularının listesi yazılıdır. Üçüncü liste de Ehal’de (kutsal dolap) bulunur. O liste, Sefer Tora (Kutsal kitabın tamamının makara şeklinde iki çubuğa sarılmış bir deri üzerine el ile kopya edilmiş bir nüshası) bağışı yapanların listesidir. Bu ailelerin çoğu artık İzmir’de yaşamamaktadır.
Bet İsrael’in esas salonuna üç masif maun kapıdan girilir. Her parçası ile orijinal olan tipik bir İtalyan tarzı havra tüm ihtişamıyla karşımızdadır. Tüm ahşap aksamları, dantel gibi işlenmiş Teva (dua kürsüsü) ve Ehal, koltuklar, balkon korkulukları ve tüm süsler hepsi masif maundur. Bu havranın özellikle en güzel yeri Tevası ve Ehali’dir. İnşaat sürecinde maddi kaynaklar tükenmiş olduğundan, bu bölüm daha sonra İtalya’dan getirtilen büyük bir usta ve malzemeyle tamamlandı. Ehal’in kapılarında görülen bitki motifleri, Yahudilerin Tu bişvat bayramında (ağaç dikme ve meyve bayramı) yemeleri icap eden 7 ürünü – hurma, incir, üzüm, zeytin, nar, buğday ve arpa- simgeler.
Ehal’in üstünde bir ay-yıldız görülür. Aynı zamanda iki adet 7 kollu bronz şamdanın (menorah) ortasında, başka havralardaki menoralarda bulunmayan bir ay-yıldız 7. mumu simgeler. Harika bir birliktelik sembolüdür. Ehal’in önünde bir parohet (kutsal perde) asılıdır. Tevanın önünde, gümüş yağ kandilleri bugün sembolik olarak durur. Yıldıza benzeyen kutsal ışık Ner Tamid, Ehal’in içinde kutsal bir ışık saçar.
Tavanda sadece ortada küçük bir kubbe vardır. Büyüklerin anlattığına göre, kubbe tam olarak planlanmış fakat mali olanaksızlıklar yüzünden sadece ortaya yapılabilmiştir. Kubbe ve bütün tavan, son derece zarif alçı kabartmalarla süslüdür. Kubbeden sarkan çok büyük bir kristal avize ve tüm havrayı aydınlatan avizeler, sanki gökyüzünün ilahi aydınlığını yansıtır. Bu mistik ortamı, Ehal’in üstündeki görkemli On Emir levhası ve onun üst duvarındaki pencereden süzülen güneş ışığı tamamlar.
Çocuklar için gizli oturaklar
Havranın koltukları tiyatro salonu gibi art arda dizilmiştir. En ilginç yanı birçok havrada görüldüğü gibi koltukların arka kısmında çocukların oturması için yapılmış, istendiğinde açılabilen gizli oturaklardır.
Tüm duvarlarda altlı üstlü büyük kemerli pencereler ve her birinin üstünde büyük bir Magen David (Davud’un 6 köşeli yıldızı) bulunur.
Bet İsrael Havrası iki katlıdır. Alt kat erkeklere, üst kat ise açık galerileriyle kadınlara ayrılmıştır. Bugün artık sağ tarafta kadınlar, sol tarafta erkekler olmak üzere bazı bayramlar haricinde alt katta birlikte oturulmaktadır.
Bu havranın en ilginç yanı, Kutsal Ehal’in doğu duvarında, yani Kudüs yönünde değil, güney duvarında olmasıdır. Sebebi, arsanın şeklidir. Duaların bazı bölümlerinde doğu duvarı olan sol tarafa dönülüp ibadet edilir.
Salon 400 kişiliktir, ancak üst galerilerle 600 kişilik kapasitesi vardır. Girişte sol tarafta bir oda bulunur. Burası önce Bet Midraş (dua kursu), sonra da Yeşiva (ilahiyat okulu) olarak düzenlenmişti. Hahamlar burada Torah (Tevrat) ve Talmud çalışmaları yaparlar, yorumlar yazarlar ve birçok öğrenci yetiştirirlerdi. 500 kitaplık değerli bir kütüphanesi de vardı. Çok kalabalık günlerde bir ikinci havra olarak kullanılırdı. Bugün bu mekân, Genizah (kullanılmayan kutsal kitap ve objelerin depolandığı yer) olarak değerlendirilmektedir.
Cemaatin Avrupalılaşma arzusu
Bet İsrael Havrası, inşa edildikten ve bu bölgedeki Yahudi nüfusu arttıktan sonra, İzmir Yahudilerinin en önemli havrası oldu. Görkemi, güzelliği ve yeni Avrupa trendleri taşımasının etkisiyle, yalnız İzmir’in değil tüm yakın doğunun en güzel havrası sayılır. Geleneksel İzmir Yahudilerinin bir aynası gibi değil, 20. yüzyıldan itibaren cemaatin Avrupalılaşma arzusunun bir kanıtı olarak ayakta durur.
Bet-İsrael, İzmir Yahudilerinin göz bebeği, gururla kullandığı bir tarihi eserdir ve yabancıların ziyaretine açıktır. 1945’ten sonra göç eden veya Alsancak bölgesine taşınan Yahudiler için bu havra uzak gelmeye başlayınca, yeni yerleşim bölgesinde Şaar Aşamayım havrasını inşa ettiler. Bet İsrael bugün sadece cuma akşamları, cumartesi sabahları, bayramlarda, Bar Mitzva ve düğün gibi törenlerde kullanılır.
İzmir Yahudi cemaatinin hiç unutmadığı bir isim olan Madam Amati, yıllarca tüm düğünlerde keman çalıp, misafirleri, düğün sahiplerini duygulandırmış ve onurlandırmıştır.
Havranın idaresini uzun yıllar Avram Abuaf, Efraim Kohen, Moşe Levi, Avram Sevinti üstlenmiş ve cemaatin de yardımlarıyla, Bet-İsrael’i bir mücevher gibi muhafaza etmişlerdir. Yıllar önce buranın idaresini yürütmüş olan Gizbar Leon Esperansa’yı unutmaksa mümkün değildir. 1955’lerde hazanlık yapmış Şemuel Sason, Avram Hasan, Avram Papuşado da tarihe geçmiş kişilerdir. Papuşado daha sonraları Ankara Hahambaşı olmuştur. Evinde büyük bir kitap koleksiyonu vardı. David Palombo ve halen oranın bakımını üstlenen Şamas (Sinagog hizmet görevlisi) Nesim Franko yıllarca bu değerli mirası korumak için çalışmıştır. Ayrıca güzel sesi ve bilgisiyle İzmir Yahudilerinin 50 yıldan fazla baş hazanlığını yapmış olan değerli hoca Rafael Moron ve Hazan (duahan) David İsrael de İzmir Yahudi cemaatinin gurur duyduğu hocalardır.
Bet-İsrael 1997’de cemaatten de destek alarak Can Franko ve mimar Lian Bencuya’nın özverili çalışmalarıyla şanına yakışan çok güzel bir onarım gördü. 2007 senesinde Bet-İsrael’in 100. kuruluş yıldönümü kutlamaları, İzmir Yahudi tarihine damgasını vurdu. Kutlamalar kapsamında sinagogun teşhir salonunda dini objeler, hediyeler, fotoğraflar ve belgelerden oluşan 100. yıl sergisi hazırlandı.