İzmir kanatlar altında…
İzmir’in, dünya ekolojik sistemine bir armağanı olan Gediz Deltası, renkli kuşların barındığı Kuş Cenneti adı ile anılsa da, aslında çok daha farklı zenginlikleri kuytularında gizliyor.
Röportaj: Çiğdem Askeri Coşkun
Fotoğraflar: Bülent Öztürk, Ömer Döndüren, Çiğdem Askeri Coşkun
Önemi henüz anlaşılamasa da, İzmir’in en değerli alanlarından biri Gediz Deltası. Ya da daha çok bilinen adıyla İzmir Kuş Cenneti. Çevre ve Orman İl Müdürlüğünün himayesindeki Gediz Deltası’nın oluşumunun milyonlarca yıl öncesine dayandığı tahmin ediliyor.
Yaklaşık 40 bin hektarlık bir alanı kaplayan Gediz Deltası’nda nesli tükenen kuşları, özellikle de görsellikleriyle büyüleyen narin flamingolar başta olmak üzere yüzlerce kuş cinsini ve bitki çeşidini görebiliyorsunuz.
Şehrin hemen yanı başında doğanın tüm zenginliklerini görebilmenin büyük bir avantaj olduğunu söyleyen İzmir Kuş Cennetini Koruma ve Geliştirme Birliği’nde görevli Biyolog Ömer Döndüren, yerli-yabancı turistlerin Gediz Deltası’na ilgisinin gün geçtikçe arttığını belirtiyor.
Neden Kuş Cenneti değil de Gediz Deltası demeyi tercih ediyorsunuz?
ÖMER DÖNDÜREN: Menemen-Emiralem’den başlayarak, Karşıyaka’ya kadar olan tüm kıyıları Gediz Deltası diye tanımlıyoruz. Yaklaşık 40 bin hektarlık bir alan. 20 bin hektarı sulak alan ve koruma altında. Kuş Cenneti denilen alan daha çok 8 bin hektarlık yaban hayatı koruma sahasını ifade ediyor. Gediz Deltası Sulak Alan Koruma Bölgesi deyince Mavişehir’den Foça tepelerine kadar olan bir bölgeyi kastediyoruz.
Deltanın koruma altına alınmasının nedenleri nedir?
ÖMER DÖNDÜREN: Gediz Deltası, su kuşları için çok önemli bir alan. Türkiye’deki sulak alanlar içinde önemli ilk dört alan arasında yer alıyor. Mesela Manyas Gölü’nde görebileceğiniz türlerden çok daha fazlasını burada görebilirsiniz. Çünkü burası tatlı ve tuzlu suyun kesiştiği bir delta bölgesi. Hem tatlı hem tuzlu suyu seven canlılar, burada yaşayabiliyor. Bitki çeşitlerinden suda yaşayan omurgasız canlılara kadar, sürüngenlerden kuşlara kadar hepsini etkiliyor bu çeşitlilik. Bu yüzden deltalar, hem tarım hem doğa açısından önemli alanlardır. Dünyada bütün büyük medeniyetler bu tarz su kenarlarına, verimli alanlar olan deltalara kurulmuştur. İzmir de bir bakıma öyledir diyebiliriz. Deltanın günümüze kadar korunabilmiş olması, İzmir için büyük bir şans. Kentin hemen yanı başında aracınıza atlayıp, 15 dakika sonra flamingolar, pelikanlar görebiliyorsunuz.
‘22 bin flamingo sayıldı’
Ekolojik zenginliği nasıl deltanın?
ÖMER DÖNDÜREN: Türkiye’de en son kayıtlara göre 469 kuş türü tespit edildi. Bizim deltamızda da bugüne kadar 289 kuş türü görüldü. Yani Türkiye’deki kuşların yarısından çoğunu tek bir alanda görebiliyorsunuz. Bu çok önemli bir nokta. Tabii 289 türün hepsi görülüyor anlamına gelmiyor, en az bir kere kaydedildi anlamında söylüyoruz. Sayıca en fazla olan kuş türümüz flamingolar. Flamingolar, Türkiye’de maalesef sadece Tuz Gölü ve Gediz Deltası’nda yuva yapıp, üreyebiliyor. Tüm kuzey yarımkürede her yıl 15 Ocak-15 Şubat tarihleri arasında sulak alanlarda kuş sayımı yapılıyor. Gediz Deltası’nda 1999 yılından beri ortalama 60-65 bin civarı su kuşu sayılıyor. Son yıllarda flamingo sayısı arttı. Mesela bu yıl 22 bin civarı flamingo saydık. Alanda görülen su kuşlarının üçte ikisini flamingolar oluşturuyor. Deltada tuzlu suyun olduğu her yerde flamingoları görebiliyoruz.
Flamingoların yoğunlukta olması neye bağlı?
ÖMER DÖNDÜREN: Deltada Çamaltı tuzlasının tuz üretim alanları var ve alanlarda tavalar bulunuyor. Tavalarda adacıklar oluşuyor ve flamingolar sadece o alanlarda üreyebiliyorlar. Çünkü o adacıklar korunaklı, insanlar ve yırtıcı hayvanlar oraya ulaşamıyor. Flamingoların üremesi için belli bir tuz oranı gerekiyor. Yuva yaptıkları yerlerdeki tuz, deniz suyuna göre çok yüksek. İzmir dışında Tuz Gölü’nde de üreyebilmelerinin sebebi bu.
Kuş sayımlarını nasıl yapıyorsunuz?
ÖMER DÖNDÜREN: Tüm kuzey yarımkürede uluslararası bir organizasyon olan Birdlife International yapıyor kış ortası su kuşu sayımını. Türkiye’de de Çevre ve Orman Bakanlığı ile sivil toplum örgütleri birlikte yapıyor. Gediz Deltası’nı üç ekip halinde sayıyoruz. Bir ekip güneye, ikinci ekip orta Gediz dediğimiz bölgeye, üçüncü ekip de kuzey Gediz dediğimiz alana ayrılıyor. Her ekipte teleskoplu bir gözlemci, sayımı yapacak bir kişi, dürbünle kuşların hareketlerini takip eden bir kişi, bir de yazıcı görev alıyor. Sayımlar her yıl aynı noktalardan yapılıyor. Kış aylarında su kuşları fazla enerji harcamamak için hareketsiz oluyor. Önce türler ayırt ediliyor, yazıcı not alıyor, gruplandırarak sayım yapılıyor. Teleskopta bir küme oluşturuyorlar. Kapladığı alana bakıp onar onar, çok kalabalıklarsa 50’şer, 100’er sayıyoruz. Hata payı az da olsa tabii ki oluyor. Önemli olan hangi türler azalıyor, hangileri artıyor bunu öğrenmek. Yeni tür var mı, eskiden görülen türler şimdi görülmüyor mu gibi soruların yanıtını alıyoruz. Bir alandaki bozulmaları, yapı değişikliğini gösteren en önemli canlılar kuşlardır. Balık, böcek sayamazsınız ama kuşları sayabilirsiniz. Flamingolar azaldığında acaba sudaki tuz oranı mı azaldı diye düşünüyoruz. Mesela ördekler çoğalınca koruma çalışmaları iyi gidiyor sonucu çıkıyor. Kısacası kuşların sayısı bize bölgenin koruma çalışmalarında yol gösteriyor.
Tepeli pelikanın adreslerinden biri
Gediz Deltası hangi ender türlere ev sahipliği yapıyor?
ÖMER DÖNDÜREN: Tepeli pelikan Türkiye’de sadece Ardahan’da Aktaş Gölü’nde, Balıkesir’de Manyas Gölü’nde, Aydın’da Büyük Menderes Deltası’nda ve İzmir’de Gediz Deltası’nda görülüyor. Nesli tehlike altında ve dünya popülasyonu 15 bin kadar. Her yıl İzmir’de 70 çift yuva yapıyor. İyi bir rakam. Homa Dalyanı’nın içindeki adacıklarda koloni halinde yuvalıyorlar.
Mesela Karagagalı Sumru’nun Türkiye’de tek ürediği yer, Gediz Deltası. Küçük Kerkenez de nesli tehlike altında bir kuş türü. Deltanın etrafındaki köylerde, evlerin çatı aralarında yuva yapıyor. Kışın Afrika’da, yazın İzmir’de olan göçmen bir kuş. Çiftçiler için faydalı, çünkü fare, danaburnu gibi tarıma zararlı canlıları da yiyor. Ördek çeşitliliği açısından da çok zenginiz. Kışın en az 10 türden 25-30 bin civarı ördek sayıyoruz. Bu da bize alanın sağlıklı bir ekosistemi olduğunu gösteriyor. Yırtıcı kuş türleri açısından da zenginiz. Tavşancıl, kızıl şahin gibi.
‘15 dakikalık yolculukla flamingo görebilirsiniz’
Peki insanlar neden gelmeli deltaya?
ÖMER DÖNDÜREN: İzmir gibi üç milyon insanın yaşadığı büyük bir şehrin hemen yanında böyle doğal bir alanın olması, en önemli avantajı bölgenin. Şehirle iç içe geçmiş durumda. Eskiden Gediz Deltası, şimdi Girne Bulvarı dediğimiz alana kadar uzanıyormuş. Bostanlı, Mavişehir deltanın üzerine kurulmuş yerleşimler. Şehir deltaya doğru kayıyordu, ancak koruma çalışmalarıyla bunun önüne geçildi. Dünyanın çok az yerinde bu kadar büyük bir şehirde yaşayıp, aracınızla 15 dakika yol alıp flamingolar görebilirsiniz. İzmir için büyük bir şans. Rahat ulaşım çok önemli. Buraya geldiğiniz zaman çantanızı sırtınıza atıp, bütün gününüzü doğada geçirebilirsiniz. Pek çok kuş ve bitki türü görebilirsiniz. Şehrin stresinden, insan kalabalığından kaçılabilecek çok güzel bir alan Gediz Deltası. Sadece kuşlar değil, genellikle geceleri ortaya çıkan çakal, tilki, domuz porsuk gibi farklı hayvan türleri de yaşıyor.
Daha çok kuş gözlemcilerinin yolu düşüyor galiba…
ÖMER DÖNDÜREN: Türkiye’de pek bilinmese de dünyada kuş gözlem turizmi diye bir sektör var. Özellikle İngiltere’de kuş gözlemcilerinin sayısı çok fazla. Bu insanlar, bir ülkeye tek bir kuş türünü görmek için bile seyahat edebiliyorlar. Mesela Şanlıurfa’daki kelaynak kuşlarını görmek için İngiltere’den gelen gruplar var. Dünyada 10 bin kuş türü bilinir. Bizde kertikçilik diye bir şey vardır. Bir kuş türünü görünce yanına kertik atılır. Kuş gözlemcileri arasında gizli bir yarış da var yani. Türkiye, kuşlar açısından çok zengin. Buraya da zaman zaman gruplar geliyor. Fransız, İngiliz ve Hollandalı gruplar yoğunlukta. Çoğunun yaş ortalaması yüksek. Türkiye’de yeni bir aktivite olduğu için meraklıların yaş ortalaması daha düşük. Yılın her mevsimi kuş gözlemciliğinin yapılabilmesi bir avantaj. Yaz ve kış aylarında farklı türler geliyor. Görsel olarak çok güzeller, insanların ilgisini çekiyor. İşin önemli bir yanı da insanları doğaya çıkmaya teşvik ediyor. Ciddi bir turizm dalı olabilir. Son yıllarda Türkiye’de de kuş gözlemleri için Anadolu turları düzenleniyor. Profesyonel ilgilenen insanlar artmaya başladı. Anadolu turunun içinde Gediz Deltası da yer alıyor.
Ziyaretçi sayısını artırmak adına projeleriniz var mı?
ÖMER DÖNDÜREN: Deltanın girişine kadar toplu taşıma araçlarının gelememesi bizim için bir sıkıntı. Kendi aracınızla gelmeniz gerekiyor. Deltayı kapsayan 22 kilometrelik bir tur hazırladık. Şu anda bu turun geçtiği yolların sadece 5 kilometresi stabilize yol, önümüzdeki günlerde tamamı stabilize hale getirilecek ve elektrikli yeni araçlarla alan gezilebilecek.
Deltanın tepelerinde bambaşka bir dünya var. Mesela Üç Tepeler, manzaranın en iyi göründüğü yer. Bu sıkıntıyı aşacağız. Homa Dalyanı da çok güzel bir alan. Ziyaretçi merkezinin 3 kilometre ilerisinde. Bir tarafınız deniz, bir tarafınız lagünün içi. Homa Dalyanı’na küçük, ahşap balıkçı kulübeleri yapılacak, yolları düzeltilecek. Kaçak kulübeler yıkılacak. Balıkçılar için güzel yapılar olacak. Ayrıca kuş fotoğrafçılığı için çok güzel bir alan, çünkü kuşlara, özellikle de flamingolara en çok yaklaşabildiğiniz alandır dalyan. Bu konuda da son yıllarda bir artış oldu.
İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü Hayati Binboğa, 2007 yılında yapılan yönetim planıyla çıkan Sulak Alanları Koruma Yönetmeliğine göre, Gediz Deltası’nın koruma sınırlarının belirlendiğini söylüyor. Binboğa, alanın mutlak koruma bölgesi, sulak alan bölgesi, ekolojik etkilenme bölgesi ve tampon bölge olmak üzere dört bölgeye ayrıldığını belirtiyor. Yaban hayatı koruma sahasında yapılabilecek aktivitelerle sit alanındakilerin farklı olduğunu dile getiren Binboğa, “Tepeleri, sazlıkları, tuzlayı içine alan bölge halk tarafından Kuş Cenneti olarak biliniyor. Biz koruma açısından tüm bölgeleri aynı oranda önemsiyoruz. Kuş Cenneti, Gediz Deltası’nın içinde yer alan bir bölge. Koruma statüsü, 1982 yılında başlamış. İlk önce Su Kuşları Koruma ve Üreme Alanı diye ilan ediliyor, yıllar içinde koruma kuşakları çeşitlendiriliyor. Sonra Kuş Cenneti Ziyaretçi Merkezi yapılıyor. Türkiye’de benzeri olmayan bir işbirliği sayesinde bakanlığımızın himayesindeki alanın yönetimini, İzmir Kuş Cennetini Koruma ve Geliştirme Birliğine devrettik. Birlikte projeler üretiyoruz, devlet olarak birliği destekliyoruz.” diyor.