Bronz Çağı’nda Anadolu’dan Ege’ye açılan bir kapı
xÇeşme – Bağlararası’nda yeni keşfedilen merkez, bir yandan Anadolu arkeolojisi açısından daha önce bilinmeyen yeni veriler ortaya koyarken, diğer yandan da Çeşme’nin Ege dünyası ile olan yakın bağlarını kanıtlıyor.
Doç. Dr. VASIF ŞAHOĞLU
Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi
(ANKÜSAM)
Çeşme Bağlararası’nın yerleşim tarihi, şu ana kadar gerçekleştirilen çalışmalar ışığında günümüzden 4600 yıl kadar geriye gitmektedir. O dönemde, taş temelli kerpiç duvarlara sahip yapılarda yaşayan en eski Çeşmeliler, denizcilik ve tarımla uğraşmaktaydılar.
Binlerce yıldır kesintisiz bir şekilde iskân edilen bu alanda, günümüzden 3700 yıl öncesine tarihlenen dönemde, sokaklarla ayrılmış yapı bloklarında yaşayan Çeşmeliler, yine taş temelli kerpiç duvarlara sahip yapılarda oturmaktaydı. Evlerin duvarları bu dönemde beyaz kireç ile sıvanarak kerpiçler koruma altına alınmıştır. Denizcilik ve ticaret bu dönemde tarımsal faaliyetler yanında Çeşme’nin en önemli ekonomik faaliyetlerini oluşturmaktaydı. Çeşme, günümüzde olduğu gibi binlerce yıl önce de Anadolu’nun en önemli limanlarından birisi olmalıydı.
Bu dönemde Ege’deki deniz ticaretinde önemli bir rol oynayan Çeşme limanı, özellikle Kiklad Adaları, Doğu Ege Adaları ve Girit – Minos kültürü ile ticari ilişkiler içerisine girmiştir. Bu kültürlere ait seramik örnekleri Çeşme Bağlararası’nda bol sayıda ele geçmektedir.
Çeşme _ Bağlararası’ndaki kazılar, günümüzden yaklaşık 3700 yıl önce burada çok büyük bir depremin yaşandığını ortaya koymuştur. Bu büyük deprem sırasında tüm yerleşme yerle bir olmuş ve o an kullanılan binalar tamamen yıkılarak yerleşmedeki hayat kesintiye uğramıştır. Bu deprem sırasında yıkılarak kullanımdan çıkan önemli bir yapı, günümüzden 3700 yıl önce kullanılan bir şaraphane binasıdır. Anadolu’nun bilinen en eski şaraphanelerinden biri olan bu örnek, şarap üretiminin gerçekleştirildiği ve elde edilen ürünün dinlendirilerek depolandığı bir düzenlemeye sahiptir.
Trapez formlu ön mekân içerisinde, üzümlerin ezilerek suyunun çıkarılmasını sağlayacak iki kısımdan oluşan bir düzenleme tespit edilmiştir. Bu düzenlemelerin yanında çeşitli ezme taşları ve üzerlerinde insan yüzü şeklinde kabartmalar bulunan büyük depolama çömlekleri ele geçmiştir.
Bu mekânın arkasında, taban seviyesinin altında yer alan üç küçük dikdörtgen mekân tespit edilmiştir. Kapıları olmayan bu mekânların girişi üstten olmalıdır. Büyük ihtimalle bir çeşit mahzen olarak kullanılmış olan mekânların en güneydoğuda yer alanı içerisinde, çok miktarda balık kılçığı ile bazı karbonlaşmış buğday ve üzüm çekirdekleri ele geçmiştir. Aynı mekânda karbonlaşmış badem de ele geçmiştir. Ortadaki mekân, tabanı ve yan duvarlarının sıvalı olmasıyla diğerlerinden ayrılır. Özel bir kullanım amacıyla sıvanmış olması gereken bu mekân, olasılıkla üzüm suyunun dinlendirilerek şaraba dönüştürüldüğü bir çeşit sarnıç olarak görev yapmıştır. En kuzeyde yer alan üçüncü mekânın tabanı levha taşlarla döşenmiştir. Bu mekân içerisinde çok sayıda yonca, gaga ve yuvarlak ağızlı testi ile yarımküresel formlu çanaklar ele geçmiştir. Bu kap formları, şarabın depolandığı, bir yerden bir yere taşınmasında ve içilmesinde kullanılan kap formlarını oluşturmaları açısından önemlidir. Bu buluntular sayesinde, söz konusu mekânın kullanım amacı çok açık bir şekilde ortaya konabilmektedir.
Çeşme – Bağlararası’nda yeni keşfedilen bu merkez, bir yandan Anadolu arkeolojisi açısından daha önce bilinmeyen yeni veriler ortaya koyarken, diğer yandan da Çeşme’nin Ege dünyası ile olan yakın bağlarını kanıtlamaktadır. Önümüzdeki yıllarda gerçekleştirilecek yeni kazılarla Çeşme tarihinin daha birçok bilinmeyenine ışık tutulacağına kuşku yoktur.
Tesadüfen keşfedildi
2001 yılında İzmir ili, Çeşme ilçesinde, şehir merkezinde yer alan Bağlararası Mevkii’nde tesadüf eseri Çeşme Müzesi uzmanı Arkeolog Hüseyin Vural tarafından keşfedilen Çeşme – Bağlararası, gerekli önlemlerin anında alınması sayesinde yok olmaktan kurtulmuş, bunun ötesinde Anadolu arkeolojisi içinde çok az bilinen bir konunun da gün ışığına çıkmasını sağlamıştır. 2002-2005 yılları arasında Çeşme Arkeoloji Müzesi ile Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (ANKÜSAM) ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir kazı olan bu çalışma, Prof. Dr. Hayat Erkanal’ın bilimsel başkanlığında sürdürülmüştür. Üç yıllık bir aranın ardından 2009 yılından itibaren yeniden başlayan bu merkezdeki kazılar, ANKÜSAM faaliyetleri çerçevesinde Doç. Dr. Vasıf Şahoğlu başkanlığında sürdürülmektedir.