Emektar yel değirmenleri yine rüzgarla dans edecek
Çeşme’nin rüzgârını kanatlarına doldurup yüzyıllarca insanlığa hizmet etmiş olan yel değirmenleri yerini modern rüzgâr tribünlerine bırakmış olsa da yeniden anımsanıyor.
“Tarihini rüzgârla birlikte yazan yörelerin başında Çeşme gelir” diyor Çeşme İlçe Turizm Müdürü Osman Kabasakal. Bir kısmı restore edilen ama daha pek çoklarının yeniden kanatlarına rüzgâr doldurmayı bekleyen yel değirmenlerinin eskisi gibi döneceğinden umutlu.
Osman Kabasakal konuştukça, Çeşme’nin rüzgârla nasıl bir kader birliği olduğu, bir beldenin rüzgâr sayesinde nasıl bir dünya markası olma yolunda hızla ilerlediğini hissedebiliyorsunuz. Çeşme’nin yanı başındaki sevimli belde Alaçatı, rüzgâr sayesinde dünyanın en iyi ilk üç windsurf merkezi arasında yer alıyor. Ilıca Koyu 2004 Dünya Mistral Şampiyonası ile 2008’de Dünya Optimist Şampiyonası’na ev sahipliği yapmış, yelken sporu için çok elverişli. Çiftlikköy Pırlanta Plajı, uçurtma sörfü (kitesurf) için Türkiye’nin en ideal parkuru.
Rüzgârın Çeşme’yle dansı; ne geçmiş zamanların un fabrikaları işlevini gören değirmenleri, ne de günümüzde dünya markası olma yolunda sportif aktiviteleriyle sınırlı. Türkiye’nin rüzgârdan elektrik üreten ilk türbini Altın Yunus Otel’de 1984 yılında kurulmuş ve 2000 yılına kadar 16 yıl boyunca hizmet vermiş. Günümüzde İzmir otoyolundan Çeşme’ye gelirken, hele bir de hava kararmışsa, önce Karaköy sırtlarında, sonra Alaçatı çıkışından hemen önce sağ tarafta yanıp sönen ve halkın ateş böcekleri adını taktığı kırmızı ışıklar göreceksiniz. İşte onlar yenilenebilir enerji olarak bilinen günümüzün en değerli elektrik üretim türbinleridir.
Yel değirmenlerinin tarihçesi
Avrupa Konseyi Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Envanteri kapsamında Türkiye Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen ve Çeşme Müze Müdürlüğü’nce yel değirmenleri ile ilgili olarak yapılan envanter çalışması sonucunda bugüne kadar 10 yel değirmeni kayıt altına alındı. Çeşme’de toplam sayıları 20 civarında olduğu bilinen yel değirmenlerinin geri kalanları zamana yenik düşmüş.
Envanteri yapılan 10 yel değirmeninin tamamı Anıtsal 2. Koruma Derecesi’nde olup yapım tarihleri ve mimari çağı olarak 18-19. yüzyıla endekslenmiştir. Bu yel değirmenleri birkaç istisna dışında moloz tüf taşı ve kireç harcı ile yığma bina olarak inşa edilmiş, bina gövdelerinin çoğu kısmı yıkılmış, kimisinden günümüze sadece temel taşları kalmıştır. Çeşme merkezde bulunan biri dışında hiçbirinde orijinal mekanizmalar mevcut değildir. O değirmende ise orijinal mekanizmadan geriye sadece ana öğütücü taş kalmıştır. Yel değirmenleri kapıları alçak, basık kemerlidir. Bunun nedeni ise rüzgârlı havalarda çalışan değirmen içindeki rüzgâr sirkülâsyonunun minimuma indirilerek öğütülen tahılın uçuşmasını, dağılmasını önlemektir. Gövde binası ayakta kalan birinde kapıya olan baskıyı azaltmak için kapı üzerine ahşap bir hatıl yerleştirilmiştir. Aynı yel değirmeninin yapı içinde yukarıya çıkan merdivenlerin bir kısmı günümüze kadar gelebilmiş durumdadır. Yel değirmenlerinin alt çapı, üst çaplarından daha geniştir.
Restorasyon bekliyorlar
Çeşme’de İzmir otoyolu çıkışından sonra Dalyanköy ve Ilıca istikametine giden şehir içi çevre yolunun sağ tarafında, yeni şehir kabristanıyla, Çakabey Anıtı’na giden yolun başlangıcının sol tarafında Değirmen Tepesi mevkii iyi rüzgâr aldığından değirmenlerin kurulduğu yer olmuş. Ayrıca Alaçatı, Çiftlikköy, Dalyanköy, Aya Yorgi mevkii, Germiyan, Reisdere ve Ildırı’da da bölgenin hâkim rüzgârları poyraz, yıldız ve karayeli alacak şekilde yüksek bölgelerde kuzeye bakan değirmenler yapılmıştır. Osman Kabasakal yel değirmenlerinin işlevini şöyle anlatıyor:
“Büyüklerimizin anlattığına göre Çeşme’de un öğüten son faal değirmen Aya Yorgi Koyu’nun güney kısmında, Çeşme’ye hâkim bir tepe üzerindeki değirmenmiş. Hala kalıntıları mevcut. II. Dünya Savaşı yıllarında un öğütürmüş. Alaçatı’da 1950’li yılların başına kadar iki değirmen faalmiş. Çeşme ve Alaçatı’da rüzgârın durumuna göre bir haftaya kadar sıra beklemek zorunda kalındığından, yolu olmayan Ildırı’daki yan yana iki değirmene eşeklere yüklenen köfünlerdeki buğdaylar 3-4 saatte götürülür, genellikle orada bir gece geçirildikten sonra Çeşme’ye dönülürmüş.”
Çeşme’yi seven herkese çağrıda bulunan Osman Kabasakal, “Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları bir araya gelelim, Çeşme Değirmen Tepesi ve Alaçatı’da Dört Değirmenler Tepesi’ndeki mevcut değirmenleri sponsorlar bularak restore edelim. Gelen turistlere gösterilecek bu tarihi eserlerle turizmi de çeşitlendirmiş olalım.” diyor.
Taşları Erythrai’den gelmiş
Çeşme sevdalısı Emin Özdemir’e göre Ege Bölgesi’nde yel değirmenlerinin yoğun olarak kullanıldığına dikkat çekerek, “Alaçatı ve Çeşme’de yel değirmenleri rüzgâr alan tepelere sıralanmış. Değirmenlerde kullanılan taşlar genelde Erythrai bölgesindeki (günümüzde Ildırı) meşhur taş ocaklarından çıkarılmıştır.” diyor. Özdemir’e göre Çeşme’nin rüzgârı yel değirmenleri için çok uygun: “Yel değirmeninin çalışması rüzgâr alan kanatların yüksekliğine, rüzgârın yönüne ve hızına bağlı olarak değişiklik gösterir. Rüzgârın hızı ortalama 30-40 km/s olan yerler idealdir. Rüzgâr hızı 8 km/s’ten düşük olursa yel değirmeni çalışamazken, güçlü rüzgârlar da değirmenin sistemine zarar vereceğinden bu tür havalarda da değirmen çalıştırılmaz. Çeşme bu özellikler itibariyle de yel değirmenleri için oldukça uygundur”.