Hüseyin Baraner: “İzmir, Türkiye’nin misafir odası olabilir”
Avrupa – Türk Turizm İş Konseyi (ETTC) Başkanı Hüseyin Baraner, İzmir’in sahip olduğu zenginlikler ile Türkiye’nin vitrini olduğunu belirterek, yatırımcıları da davet ediyor: “Binlerce yıldır birçok medeniyeti barındıran İzmir her kültürden gelen yatırımcıya ikinci bir vatan olabilir.”
Dünyanın en büyük tur operatörlerinden biri olan TUİ Holding’in Türkiye temsilcisi Hüseyin Baraner, 2005 yılında Brüksel’de kurulan Avrupa – Türk Turizm İş Konseyi’nin (ETTC) başkanlığını yürütüyor. Avrupa ve Türkiye arasındaki turizm ticaretinin sürekliliğini sağlamak ve sektörün önde gelen şirket ve yöneticilerini bir araya getirmek amacıyla kurulan Konsey’in çalışmaları hakkında bilgi veren Baraner, İzmir’in sahip olduğu zenginliklere vurgu yaparak, yatırımcıların dikkatini çekiyor.
- Biraz Avrupa – Türk Turizm İş Konseyi hakkında bilgi verir misiniz öncelikle?
BARANER: Biz konseyi 2005 yılının Mart ayında Berlin’de karar alarak Brüksel’de kurduk. Bunun amacı da, o gergin yıllarda özellikle Türkiye’deki büyük şirketlerin Avrupa’daki turizm şirketleriyle ilişkilerinin çok az olduğunu görmüştük. Bunları Türkiye – Avrupa arasındaki turizm ticaretinin aksamaması için daha sık bir araya getirmemizin artık şart olduğunu düşündük. Kurucu üyeler olarak 10 – 12 kişi bir araya gelip, bu konseyi kurduk. Bu konsey daha çok bir çalışma platformu. Konseyin kurucu üyeleri arasında Avrupa’nın en büyük seyahat zinciri olan QTA Başkanı Thornas Bösl, Türkiye Otelciler Federasyonu Birliği Başkanı Ahmet Barut, Almanya’nın en büyük seyahat zinciri gruplarından TSS’in Başkanı Molina, Alman Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı var. Türkiye tarafında da Antalya Tanıtma Vakfı Başkanı Nizamettin Şen, o zamanki AKTOP Başkanı Osman Ayık, TUİ Holding Dış İlişkiler Direktörü Günter Ihlau ve diğer arkadaşlar vardı.
- Konseyin amaçları neler?
BARANER: Az ama çok somut amaçlarımız vardı. Birincisi, her yıl rahat bir ortamda, en az bir gün olmak kaydıyla, bu üst düzey şirket sahiplerini ve yöneticilerini bir Avrupa – Türkiye turizm zirvesinde bir araya getirmek ve güncel konuları, tamamıyla vakit sıkıntısı olmadan tartışmak ve daha sonra bir öneri olarak ilgililere veya hükümete ulaştırmak. Diğer amaçlarımızdan biri, bu büyük grupların temsilcileri veya sahiplerinin birbirleri ile ticari ilişkilerinin artırılmasıydı. Burada bazı projeleri, önerileri ve fırsatları eşit zamanlı olarak bunlara ilettik. Kendilerinin bir araya gelmesini sağladık. Üçüncüsü ise, artık ciddi bir detay bilgisi gerektiren turizm endüstrisini daha iyi anlamasını sağlamak için Türk medyasını Avrupa’da bazı değişik ülkelere götürme kararı aldık.
Sağlık turizmine yatırım yapılmalı
- Turizmdeki yeniden yapılanmadan söz ettiniz. Bu bağlamda İzmir’in duruşu nasıl olmalı sizce?
BARANER: İzmir önce karar verecek. İzmir’in artık kendini dünyada ticaret, turizm, kültür ve liman şehri olarak deklare etmesi lazım. İzmir bu ligde oynamalı. Bunu dünya piyasalarına, dünya kamuoyuna böyle aktarmalı.
- Bunun sağlanması için nasıl bir yol izlenmeli?
BARANER: İzmir’in hem ulusal hem de uluslararası bir mega strateji planı olması lazım. Türkiye’de İzmir’in gelecekteki yerini somut olarak bilmemiz lazım. Burada İzmir’in Türkiye’nin vitrini olduğunu, en büyük sağlıklı yaşam sahasını sunduğunu dünyadaki yatırımcılara tam olarak inandırıcı bir şekilde anlatması lazım. İzmir’in her konuya heyecanlanmaması lazım, seçici olması lazım. Mesela son 20 yıldır İzmir’de sağlık turizmi diyoruz ama bir türlü istenen ilerleme yok. Balçova’ya şu haliyle 200 milyon Euro’luk sağlık yatırımı yapılabilse, Akdeniz’in en büyük sağlık kenti çıkarılır ve o Balçova tek başına eski Agamemnon sınırları içerisinde her yıl en az 100 milyon Euro ciro yapabilir.
- İzmir’in Türkiye’nin vitrini olduğunu söylediniz. Sizce Türkiye’de İzmir’in turizm anlamında yeri nedir?
BARANER: Kaynak arayan Türkiye’nin en büyük kaynağı, gelecek yıllarda İzmir olacaktır. Çünkü İzmir, dünyanın şart koştuğu kriterlere hem tarih hem kültür hem coğrafi konum hem eğitim hem de yaşam tarzı ile son derece uygundur. İzmir aynı zamanda uluslararası ticaret merkezi olabilir. Bunun için dünyadaki önemli sektörlerin bazı stratejik hatlarının İzmir üzerinden geçirilmesi sağlanmalıdır. Ama İzmir’i ayağa kaldıracak gerçek olgu ise; İzmir Akdeniz çanağının en büyük sağlıklı yaşam merkezi olabilir. Tüm İzmir yarımadasında ciddi bir mastır planı ile hiç taviz vermeden bu projenin bekçiliği yapılmalıdır. Günlük rantlar, sezonluk beklentiler, uzun vadeli hedefleri bozmaktadır. İzmir’i Türkiye’nin misafir odası olarak tanzim edebiliriz.
- Bu konuda neler yapılmalı?
BARANER: İzmirli yetkililerin uluslararası daha ciddi bazı koordinasyonları yapmasında fayda görüyorum. Gerçek kanaat önderlerini, dünyada trendleri yönlendiren gerçek şirketlerin başındakileri, dünya kamuoyunu yönlendiren büyük medya gruplarının yetkililerini elimizden geldiğince İzmir’e bağlamamız, çekmemiz ve onların zihinlerinden İzmir’i çıkartmamak için devamlı bazı etkinlikler yapılmalı. Artık dünyada çok değişik bir kent anlayışı var: Şefkat kültürün önüne geçti. Artık iddialı mega kentler, bir kırkayağın tek ayağına bile basmayacak şekilde dikkatli olup, bir tek solucanla bile yüz yüze gelebilecek kadar ufalabiliyorlar. O bölgedeki ekoya olan şefkat ve korumacılık gerçek anlamda o şehrin kültürünü puanlandırıyor. Siz benim şehrimde 10 bin yıllık kültür var deyip de bu şefkati göstermediğiniz zaman o kültür de puan alamıyor. İzmir böyle yapıyor demiyorum, İzmir bu konuda iyi yolda.
- İzmir geneline baktığınızda turizm potansiyelinden yeterince yararlanılabiliyor mu?
BARANER: Bu anlamda Çeşme ön planda yer alıyor. Çünkü Avrupa’daki tur operatörlerinin programlarında var. Diğer yerlerde yeterli sayıda tesis yok. Mesela Çandarlı; ben ilk defa gördüm Çandarlı’yı. Olağanüstü etkileyici bir yer. Çandarlı Türkiye’nin tanınmayan, beni en çok etkileyen gizli bir cenneti. Bunu mesela kimse bilmiyor yurtdışında. Ben bile bilmiyordum, kaç yıllık turizmciyim. Foça çok iyi tanınıyor ama kendini piyasalarda göstermiyor eskisi kadar. Bunlar hep pazarlama ile olan şeyler. İzmir’in içi de turistin gözünde İzmirlilere ayrılmış bir yer olarak kabul ediliyor. İzmir’in de kent olarak turiste açılması lazım.
İzmir yatırıma çok uygun
- Yurtdışındaki yabancı yatırımcılara yönelik neler yapılmalı İzmir’de?
BARANER: İzmir’in bütün arsa tahsisi, vilayet sınırları içinde turizm teşvik bölgelerini tespit etmiş, bütün mevzuatını bitirmiş, bütün yönetmenliğini tamamlamış, hiçbir şaibe ve soru işareti bırakmadan bütün plan ve projeleri son noktasına kadar tamamlamış olup, yabancı yatırımcının karşısına çıkması lazım.
- Yabancı yatırımcılara nasıl önerileriniz olur?
BARANER: Eğer Akdeniz’de gelecek vaat eden bir nokta arıyorsanız, ilk adres bence İzmir. Çünkü İzmir’in yatırımcılara sunduğu ve diğer Akdeniz kentlerinin kolay kolay rekabet edemeyeceği çok önemli zenginlikleri var. Burada gerçek bir Akdeniz medeniyeti yaşıyor. Yaşam tarzı Avrupa’ya en yakın vilayeti. Olağanüstü bir insan birikimi var. Kültürlü, eğitimli ve yeni düşüncelere açık, vizyon sahibi insanların yaşadığı bir yer. Coğrafi konumu ile Ege ve Akdeniz’in en sağlıklı yarımadası. İklimi insanlara can katıyor. Tüm dünya ile ulaşımı yeterli derecede olmakla birlikte 10 yıl içerisinde zaten ulaşımda bir ihtilal yaşanacak ve belki Akdeniz çanağında ulaşımı en zengin noktalardan biri olacak. Bunun dışında Avrupa ticareti ile Asya, Ortadoğu ticareti arasında gerçek bir buluşma noktası olabilir. Çünkü dünyanın hızından yorulmuş tepe yöneticileri hem büyük iş yapabilecekleri hem de onları her boş dakikasında bile gerçek anlamda dinlendirebilecek bir nokta olarak İzmir çıkacak. İzmir sakin kafayla karar alınacak bir özelliği taşıyor. Dört istikamete de 3-5 saatlik uçuşlarla dünya ticaretinin yüzde 65’ine ulaşılabildiği bir noktada İzmir. İzmir her kültürden gelen yatırımcıya ikinci bir vatan olabilir. Çünkü İzmir geleneksel olarak binlerce yıldır birçok medeniyeti içinde barındırmakla kalmamış, bugün de gerçek anlamda yaşatan bir şehir. Musevi, Türk, Yunan, Arap kültürlerinin daha uçaktan iner inmez kendini evlerinde hissettiği bir kent. Bu yatırımcılar için de önemli. İzmir aynı anlamda Anadolu’da üretilecek malların ciddi anlamda dağıtım noktası olabilir.
- Bunların sağlanması için bir yol haritası çizebilir misiniz?
BARANER: Bunların tabii hiç biri lafla olmuyor. Bunları devamlı yurt dışında ilgili noktalara anlatmak gerekiyor. Yılda bir kere bir fuara giderek olmuyor. Bu mekanizmaların içinde İzmirli adamlar yetiştirmemiz lazım. İzmir ne kadar yurt dışından katkı istiyorsa İzmir’in de yurt dışına o kadar katkı vermesi lazım. İzmir aynı zamanda Avrupa Birliği Eğitim Programları’nın Türkiye tarafındaki üssü olabilir. Her türlü personel gereksinimi için İzmir burada çok önemli roller ve görevler üstlenebilir. Ama benim hayalim, İzmir yarımadasında büyük bir alanda, sağlıklı yaşamın dışında hiçbir şeyi sokmayarak, yürüyüş yolları, kilometrelerce bisiklet yolları, yapay göletleri, denizden ısıtılmış deniz suyuyla thalasso hizmeti veren, büyük havuzlarıyla, Akdeniz – Ege karışımı bir cennet yaşam vadisi yapılması... Bu İzmir’in esas tanıtımını sağlayabilir. Belki bu çok büyük müşterek yatırım projesi olabilir. Buna Türkiye’de en uygun yer, İzmir bölgesi. Bu tip mega projeleri mutlaka devreye sokmalıyız. İzmir 2008 – 2009 küresel krizden sonra yeniden yapılanan ekonomilerde, beyinlerde ve yeniden oluşan yeni yapılarda sürdürülebilir tüm projeler ve yatırımlar için dünya vitrininde en önde yerini almalıdır. Eğer keşfedilmek istiyorsan güneşe çıkmanız lazım. Karanlıkta ağacın altında oturamazsınız. Kendinizi vitrinlemeniz lazım