Sardes

İzmir’e gelmişken günübirlik uzaklıktaki birbirinden değerli tarihi yerler ve doğal güzellikleri de görmelisiniz. Lidya uygarlığına başkentlik yapmış olan Sardes Antik Kenti de İzmir’e sadece bir saat uzaklıkta…

İzmir – Ankara karayolu üzerinde, İzmir’e yaklaşık 80 km kadar uzaklıkta bulunan Sardes, Lidya Devleti’nin başkenti idi ve M.Ö. VI. ve VII. yüzyıllarda, ekonomik ve politik büyük bir güce sahipti. Lidyalılar servetlerinin önemli bir kısmını şimdi Sart Çayı adıyla anılan Paktolos Nehri civarındaki altın madenlerini işleterek elde etmişlerdir. Kral Midas da her dokunduğu şeyi altına çevirme gücünden bu nehirde yıkanarak kurtulmuştur.

Helenistik döneme ait Artemis Tapınağı, Mermer Avlu- Gymnasion Kompleksi ve M.S. 17 yılındaki depremden sonra yapıldığı sanılan Sinagog, Sart ören yerindeki görülmeye değer kalıntılardan bazılarıdır.

Lidya Krallığı’nın başkenti olan Sardes kenti, M.Ö. 6.yüzyılda Perslerin Lydia Krallığı’na son vermelerinden sonra bir Pers satraplık (valilik) merkezi haline gelmiştir. Helenistik ve Roma Dönemi’nde de önemini koruyan, Bizans Dönemi’nde önemli bir piskoposluk merkezi haline gelen kent, Salihli yakınındaki Sart kasabası ile adını günümüzde de yaşatmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı öncesinde başlatılan Sardes kazıları, 1958 yılından bu yana Harvard ve Cornell üniversiteleri ile Amerikan Doğu Bilimleri Araştırma Enstitüsü’nün ortak kalıtımları ile aralıksız devam etmektedir. Söz konusu kazılarda, kentin değişik dönemlerine ait önemli bilgiler veren buluntular ele geçirilmiştir.

Lidya Krallığı’nın zenginliğinin kaynaklarından biri olarak gösterilen altın madeninin, Sart Çayı (Paktolos) kumlarından çıkarılıp arıtılarak işlendiği “Lydia Dönemi altın arıtma ve işleme atölyeleri”, 1968 yılında Kuzey Paktolos bölgesinde ortaya çıkarılmıştır.

Lidya kral mezarlarının bulunduğu “Bintepe” bölgesi, büyüklü küçüklü onlarca tümülüsün bulunduğu alanlardır. Herodotos’un Mısır piramitleri ile mukayese ettiği bu tümülüsler, antik dönemde de ünlüydü.

Kentin akropolü, yüksek ve dik yamaçlı bir tepe görünümündedir. Burada M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen ve Lidya taş işçiliğinin özelliklerini yansıtan sur duvarlarının yanı sıra, Bizans Dönemi’ne ait bir kale kalıntısına da rastlanmıştır. Bu buluntular, akropolün savunma amacıyla uzun süre kullanılmış olduğunu göstermektedir.

Artemis Tapınağı

Helenistik Dönem’de yapımına başlanan tapınak, muhtemelen eski bir Kybele kültünün kutsal alanında yer almaktaydı. Tapınak İon tarzında olup, pseudodipteros planlıdır. Başlangıçta Artemis adına yapılmıştır. Daha sonraki dönemlerde tapınağın cellası dört bölüme ayrılmış, bu bölümlerde Artemis, Zeus Polieus, Roma İmparatoru Antoninus Pius ve karısı Faustina’ya ait heykel başları bulunmuştur. M.S. 17 yılındaki depremde yıkılan tapınak, İmparator Tiberius zamanında eski plana göre tekrar inşa edilmiştir. 4. yüzyılda tapınağın güneydoğu köşesine bir şapel eklenmiştir.

Hamam-Gymnasion Kompleksi

Antik kentin merkezi bir kesiminde bulunan yapının planı, “İmparatorluk tipi” denilen bir gruba girmektedir. Bu tipin özelliği, oda ve salonların düz bir eksen üzerinde simetrik olarak yerleşmiş olması ve merkezde tek bir halvette birleşmesidir.

Hamam-gymnasion kompleksinin doğu yarısını kaplayan sütunlarla çevrili palaestra (kare avlu), spor etkinlikleri için, bu mekânın batısındaki tonozlu salonlar ise hamam olarak kullanılmaktaydı. Palaestradan hamam bölümüne geçişi sağlayan iki katlı ve sütunlu mekân, mermer avlu olarak adlandırılmaktadır. 2. yüzyılın ortalarında tamamlandığı düşünülen yapı, farklı dönemlerde birçok onarım geçirmiştir.

Sinagog

Kentteki hamam-gymnasion kompleksinin palaestrasının güneyinde bulunan bazilika formundaki yapı, Roma İmparatorluk Dönemi’nde (3. yüzyıl) bir sinagog haline getirilmiştir. Sütunlu bir giriş avlusu ile bir ana mekândan oluşmuştur. Yaklaşık bin kişilik bir kapasiteye sahip olduğu düşünülen ana mekânda ve giriş bölümünde zemin mozaiklerle duvarlar ise renkli mermerlerle kaplıdır. Antrenman sahasının güneyinde yer alan hamamgymnasion kompleksine ait büyük bir salon, geç Roma döneminde kentin Musevi cemaatine verilerek sinagog haline getirilmiştir. Bulunan İbranice bir kitabeden, binayı kentin Musevi cemaatine veren imparatorun İmparator Lucius Verus olabileceği anlaşılmaktadır.

Dokunduğu her şeyi altına çeviren Midas

Efsaneye göre; şarap tanrısı Dionisos’un yoldaşı Satiros, Frigya’yı gezerken Midas’ın gül bahçesinde uyuyakalmış. Satiros’u bulup, on gün on gece sarayında ağırlayan Midas’ın konukseverliğinden etkilenen Dionisos, kralın bir dileğini gerçekleştireceğini söylemiş. Kral Midas da her dokunduğunun altına dönüşmesini ve böylece daha zengin olmayı istemiş. Ancak yemek için dokunduğu yiyecekler, içecekler ve ünlü gül bahçesi bile altına dönüşünce, kral Dionisos’dan bu uğursuz gücü geri almasını istemiş. Midas’ın durumuna acıyan tanrı Dionisos, krala Paktalos Irmağı’nda yıkanmasını söylemiş. Bu ırmakta yıkanan Midas, her tuttuğunun altına dönüşmesinden kurtulmuş. Ve o günden bugüne bu ırmakta bulunan altın parçacıkları bu efsaneye bağlanmıştır.

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©