Malena'nın Bakırçay'ı - Kaikos'dan Bakırçay'a Dikili'ye bir Bakış
Su hayattır, yaşamın tüm kılcallarını besleyen. İlk insandan bu yana suyun izinde kuruldu medeniyetler. Toprağın damarları olan ırmakların sırtında taşınırken abu hayat, binbir renkte hikayeleriyle medeniyetleri tanıdık. Kaikos’da bu ırmaklardan sadece bir tanesi.
Kaikos bugünkü ismiyle Bakırçay Ömer Dağı’nda toprakla buluşuyor. 129 kilometrelik yolculuğunda Kırkağaç’tan, Bergama’ya uzanıyor ve en nihayet denizle tanışıyor Çandarlı’da. Suladığı verimli topraklarda bir çok krallık ve kent devleti kurulmuştur. Hellenistik Döneme damgasını vuran Pergamon hiç kuşkusuz bu toprakların en çok iz bırakan medeniyetiydi. Pergamon’dan başka Gambrion, Perperne, Kalarga, Mamurd, Kazıkbağları olarak bilinen bölgede Aigai, Pitane, Kanai ve Atarneus kent devletleri varlıklarını göstermişti.
Kaikos’un beslediği verimli topraklar Dikili’ye doğru, Madra Dağları’nın eteklerine sımsıkı sarılarak Ayvalık’a uzanır. Bu güzergahta bizi Dikili çatısına vardığımızda Ağılkale karşılıyor.
Atarneus’un İzinde
Dikili- Ayvalık karayolunun kesiştiği Dikili çatısında Madra Dağları’na yüzümüzü döndüğümüzde 177 metre yüksekliğinde, yığma bir tepe selam durur bizlere. Zamanın bekçiliğini yapmaktadır Ağılkale, hafızasında binbir hikaye ile. Ağılkale sıradan bir tepe değildir. M.Ö. 300’lere dayanan geçmişi ile Atarneus antik kentinin kurulduğu yerdir. Atarneus, Hermias’ın ülkesiydi. Denizin tuzlu rüzgarı vururdu yamaçlarına, güneşi batırırdı her gün dönümünde karşısındaki eşsiz maviliklere.
Assos’tan Pergamon’a uzanan kıyılara hükmeden Euboulos, ölmeden önce ülke topraklarını, kölelikten kurtarıp Atina’ya felsefe okumaya gönderdiği Hermias’a vasiyet eder. Atarneus’un yükselişi Hermias’ın kral olmasıyla başlar. Hermias’ın Atina’da felsefe okuduğu yıllarda tanıştığı Aristotales Atarneus için “Yeşil bir ovadan Ege Denizi’ne bakan Atarneus Akropolü karşısında derin bir heyecan duymamak mümkün değildir” diye bahsetmişti.
Bakırçay’ın altın yıllarını yaşadığı bu ülke çok geçmeden dikkatleri çekmişti. Her güzelliğin bir düşmanı vardır. O düşman filleriyle toprağı titrete titrete Anadolu’nun batı kıyılarına kadar ilerlemiş Pers ordularıydı. Hermias, 8 yıl süren saldırılarda ülkesini korudu. Ancak Rodos hakimi Mentor’un, Perslerle işbirliği yaptığını tahmin edemedi. Başarısından dolayı Hermias’a büyük bir şölen düzenledi Mentor. Şölen bir tuzaktı. Pers askerleri şöleni bastı ve Hermias’ı esir aldı. İşgencelerden geçirilen Hermias ülkesinden çok uzaklarda öldürüldü.
Şarabın, üzümün, zeytinyağının ihraç edildiği bu güzelim ülke, Hermias’tan sonra esir yılları yaşadı, Pergamon Krallığı’nın Hellesnistik çağa damgasını vurmasıyla yaşam normale döndü, Atarneus Pergamon’un Ege’ye açıldığı kapılarından birisiydi, belki de limanıydı. Dikili kıyılarında yer alan deniz içinde saklı kayalıklar bunun cevabı olabilir mi? Şimdilik bilmiyoruz.
Atarneus’un bugüne kadar olan sessizliğe gömülmesi Romalıların Anadolu’ya gelmesiyle gerçekleşti. Pergamon Krallığı’nın Roma ordularınca teslim alındığı dönemde Aristonikos Ayaklanması çıktı. Bölge insanı işgalci kuvvetlere direniyordu. Ancak Atarneus’un kötü kaderi Romalı askerlerin kılıçlarıyla çizildi. Halk büyük bir katliamdan geçirildi. Atarneus derin uykusuna gömüldü. Şimdi onların topraklarında yaşayan bizler, Dikili sakinleri aynı suya, aynı havaya bağlıyız. Yediğimiz meyvede aynı tadı alıyoruz, aynı güneş sırtımızı ısıtıyor, baharda aynı toprak sunuyor bizlere binbir renkte çiçeklerini. Atarneus halkının izleri Ağılkale’de bizlere ulaşmayı bekliyor, derin uykusunda.
Kumsalın Hafızası Yoktur
Ve madem ki bir gün ölüm mukadder
Ben sularda batan bir ışık gibi
Sularda sönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
Diyordu usta şair Nazım. Adı yaşıyor büyük ustanın Dikili’de.Hem de dizelerinde arzuladığı gibi. Nazım Hikmet Parkı’ndan kumsala inip ayaklarımı kuma gömdüğümde karşıma alıyorum denizi ve her seferinde bu dizeler dökülüyor aklıma. Dikili kumsalının hafızası olmayan bir yanı vardır. Unutmak istersiniz bazen hüzünlerinizi, kaçmak istersiniz bir çok şeyden, işte böyle anlarda uçsuz bucaksız bu kumsalda denize dökersiniz içinizi, dalga olup karışır sulara unutmak istedikleriniz.
Olof Palme Parkı’ndan başlayıp Ayvalık’a kadar uzanan, Türkiye’nin en uzun kumsalları arasında yer alan Dikili kumsalı Malena adıyla da anılır. Güneşin batışı en güzel buradan izlenir. Malena kumsalında kıyıdan yaklaşık 20 metre ileride, denizin içinde kumsala paralel uzanan kayalıklar vardır. Kimilerine göre Kral Yolu olarak bilinen bu kayaların hiç şüphesiz insan eliyle yapıldığı ortadadır.