HERAKLİT GÖZYAŞI DÖKMEYE DEVAM EDİYOR!

Her sabah evinden ağlayarak çıkan “Aklın Devi”,

Hemşehrilerinin aymazlığı karşısında üzülüyordu.

Emeritus Prof.Dr.

ŞADAN GÖKOVALI

Türkiye Rehberi

                

“Heraklitos’un insanlara bildireceği, fakat hiçbir zaman

Anlamayacakları bu yeni şey neydi?” (Walther Kranz )

 

            Ephesos’lu, Bloson oğlu Herakleitos (İsa’dan Önce 540-480), kendisinden sonra gelenleri derinden etkilemiş, bütün çağların en büyük filozoflarındandır. Tanrıların mitolojik dünyasını sarsan, diyalektik felsefenin kurucusu sayılır.

           

Efes’in aristokrat ailelerinden birinin çocuğu idi. Çağın çok ilerisinde görüşlere sahipti. Çağdaşları tarafından anlaşılamadığı için “Bay Karanlık” ve hemşehrilerinin saçma sapan düşüncelerine acıdığı için “Ağlayan Filozof” diye anılıyordu. (Buna karşılık, Teos’tan Abdera’ya göçen Demokritos’ un aynı kentte yaşayanların saçmalıkları yüzünden “Gülen Filozof“ sıfatını taşıyordu. )

            Herakleitos ( Heraklit ), doğadaki ve yaşamdaki karşıtlıkları kavramış, bunlar arasındaki zıtlıkların uyumunu (Coincidentia oppositorum ) anlamıştı. Ona göre; çirkinle güzel, yokuşla iniş, gece ile gündüz, canlı ile ölü… bir ve aynı idi. Çünkü bunlardan biri yoksa, öbürü de yoktu! “İnsanlar için içilmez ve öldürücü olan deniz suyu, balıklar için içilir ve hayat vericiydi”. 

            Bir bilgenin cahiller arasında yaşamasının, iletişim kurmasının olanaksızlığı yüzünden, şehir yaşamını bırakarak, Artemis Tapınağını mekân tutmuş; “Doğa Üstüne” adlı eserini yazmıştı. Sokrates, Euripides’in kendisine getirdiği bu kitabı okuyunca şöyle demişti:

                        “Anladıklarım pek mükemmel, ama eminim ki, anlamadıklarım daha mükemmel. Onları anlamak için, Delos’lu bir dalgıç olmak gerek!” 

            Sokrates efendinin, anlamadıklarının daha mükemmel olduğunu nasıl anladığını bir yana bırakalım. Efes’li koca bilge, fikirlerinin herkes tarafından anlaşılmasını beklemiyordu. Bugünkü deyişimizle, “Arif olan anlasın “ diye, bilerek gizemli bir anlatım yolu seçtiği kuşku götürmez! Bu, günümüze ulaşmamış kitabındaki şu epigrammadan (epigram: eski Yunan’da nükte) anlaşılır:

 

                        “Açıverme Herakleitos’ u yaprağın sonuna dek

                                    Efesli’ye; pık (tepe) sarptır, patika gerçek.

                        Kapkaranlıktır her yan, yok bir ışık, güderse

                                    Ehli, her yer güneşten aydınlık.”

 

 DÜŞÜNCELERİNDE GEZİNTİ 

            Hemşehrimiz Heraklit’in yaşam felsefesini, günümüze ulaşan anektotlardan sezebiliyoruz. Sözgelimi o, kendisini bir fırında, fırıncıyla bulup hayret edenlere:

            -“Gelin, gelin: Tanrılar burada da var”, diyerek, tanrıların tapınaklarda taş heykellerden ibaret olduğuna işaret etmiş, bir anlamda Tanrı’nın her yerde olduğunu ima etmiştir.

                                    

Efesliler, çeşitli konulardaki görüşlerini sorardı bizim bilgeye. Bir gün “Barış” üstüne fikri soruldu. Tüm Efes, onun konuşacağı alana koştu. Ortaya bir kürsü, kürsüye bir testi ve bir bardak konulmuştu. Heraklit, ağır adımlarla yürüdü, bardağa su doldurdu, cebinden çıkardığı bir avuç arpa kepeğini döktü, bir çöple karıştırıp içti ve kürsüden inerek ağır adımlarla uzaklaştı. ( Aklı erenler, filozofun, “azla yetinme, barışın yoludur” demek istediği yorumunda bulundular…)

            Onun, devlet işlerine karışmadığı, kardeşini bile yöneticilikten vazgeçirdiğini biliyoruz. Bazı kaynaklar, daha da ileri giderek onun, dağa çekilip yalnızca otla beslendiğini bile ileri sürer.

            Meşhur anektotlarından biri de; kısaca “Irmak öğreticisi” diyebileceğimiz görüşüdür. Buna göre Usta: “Panta rei kaiuzen menei” ( hiçbir şey olduğu gibi kalmaz, her şey akar ) demiştir. Bu söz, hem suya giren kişinin, hem de onun üstüne akıp gelen suyun değişeceğini öngörmüştür. Buradan yola çıkılarak, “Değişmeyen değişimdir” ve “Değişerek dinlenir” inanışına varılır.

            Koca Nâzım bile; “Heraklit : -Akan suya vurmak mümkün mü kilit” demiştir.

FRAGMANLAR ve YORUMLARI

            Yazık ki; büyük bilginin “Doğa Üstüne” adlı kitabı günümüze ulaşamamıştır. Onun anlatılarından parçaları ( fragmanları ), kendisinden sonra gelenlerin alıntılarından öğreniyoruz. Bu eserlerin başında, Diogenes Laertios’un “Lives of the Philosophers” diye İngilizceye çevrilen kitabıdır. Bense bu konuda en çok, Walther Kranz ‘ ın , ders verdiği İstanbul Üniversitesinde 1946’da , Suat Y. Baydur’un dilimize kazandırdığı “Antik Felsefe”, Cemil Sena’nın “Büyük Filozoflar Ansiklopedisi” (2. Cilt), Cengiz Irmak’ın “Fragmanlar- Herakleitos” ile Samih Rifat’ın aynı isimli derlemesine bakarım.

            Üstadın, 15’i sahte kabul edilen 141 fragmanını biliyoruz. Bunlara egemen olan ve hiçbir dile çevrilemeyen öz, “logos” tur. Üstad, insanların bunu anlayamayışlarını, köpeklerin, tanımadıklarına havlamasıyla bir tutuyor. O, “Başlangıçta logos vardır” diyordu. Ermiş İoannes (St. John) bu sözden esinlenerek, İncil’ini “Başlangıçta söz vardı” diye başlatmıştır. Ona bakılırsa, “öküzler, yemek için arpa buldukları için mutlu olur”, yine “hayvanlar, samanı altına tercih eder”. “Her şey çatışmadan doğar, “Polemos Pater Panton” ( savaş her şeyin babasıdır )”. “Her şey ateşten oluşur ve ateşe dönüşür”. “Domuzlar pislikle , tavuklar toprakla temizlenir”. “İnsana göre maymun çirkindir, Tanrı’ ya göre insan nasılsa”. “Dinlemesini bilemeyen, konuşmasını da beceremez”. “Altın arayanlar çok toprak kazar, az altın bulurlar”. 

                           

Heraklit, daha sonra Yedi Bilge’ den biri seçilecek olan Thales’ i, yıldızlarla ilgilenen ilk insan kabul ediyor. (Gerçekten, bu Sökeli yurttaş, İ.Ö. 585 yılının 28 Mayısı’nda gerçekleşen güneş tutulmasını önceden hesaplayıp, çağdaşlarına bildirmiştir.) Heraklit’e göre, Prieneli Teutames oğlu Bias’ın “logos” u , ötekilerden üstündür. Ama bilginimiz, “çok şey bilmenin akıllı olmayı öğretemeyeceğini, öyle olsa Hesiodos’ a , Xenophanes’ e vb. de öğretmesi gerektiğini” düşünür. 

            Heraklit, ülke sınırlarını çok iyi korumak gerektiğini, bunun için kent surlarını halatla Artemis Tapınağı’na bağlamayı önerir. Bugün de ders alınabilecek olan şu sözü yine o söylemiştir:

            “Densizliği, yasalara riayetsizliği, yangından önce söndürmek gerekir”. 

            Efesliye göre; Bir çember üzerinde başlangıç ve bitiş noktalarının aynı, okun adının ( bios ) hayat, ama işinin ölüm olduğunu görüp söyleyebilmiştir. Heraklit, “ çokların kötü; eğer mükemmelse, bir kişinin 10 bin kişi olduğunu” kabul eder. Ona göre yaşamı, taşları ileri geri sürerek dama oynayan bir çocuktur. “Kendi kendimi araştırdım” diyen bilgemiz, cesetlerin gübre gibi toprağa atılması gerektiği görüşündedir. ( Bazı ülkelerde, insanları gömecek toprak parçasının azaldığını düşünecek olursak… ) 

            Ustamızın, şu görüşüne siz de katılır mısınız? :

            “Güneş olmasaydı, yıldızlara rağmen , sürekli gece olurdu”.           

Bir özlü söz daha:

            “Gözler kulaklardan daha iyi tanıktır”.

Bunu aktarırken, Hacı Bektaş-i Veli Külliyesinde, Genç Abdal ile Dünya Güzelini’nin sandukalarının bulunduğu odanın duvarındaki şu dörtlük geliverdi aklıma:

            “Genç abdal Hakk’a ermek istersen,

            Hak yoluna can- baş vermek istersen,

            Hakk’ın cemalini görmek istersen,

            Gördüğünü ört, görmediğini söyleme! “ 

            Diyalektik felsefenin kurucusu; “söylediklerini anlayan birilerinin olmamasından” yakınır, “kişinin her istediğinin gerçekleşmesinin doğru olmadığını” söyler. Leonardo da Vinci’ nin önemli bir sözü vardır: 

“La döve piu lavore che poco arte” ( Nerede çok süs varsa, orada az sanat vardır). Efesli de, “ölçülü olmanın erdem olduğunu” belirtir, yani ölçülü güzelliğin hayranıdır.

 Kültür turlarına rehberlik ederken, geziye katılanlarla çokça tartıştığımız bir hükmü var Efeslinin:

 “Zenginlik eksik olmasın sizlerden ey Efesliler; kötü olduğunuzun anlaşılması için”.

Bu bağlamdaki görüşü de şöyle : 

            “Yaşlılar kendilerini öldürüp, yönetimi gençlere bırakmalıdır. Çünkü onlar, içlerinden en iyileri olan Hermodoros’u, hiç kimse bizden üstün olmasın, olacaksa da, başka yerde olsun diye kentten sürmüşlerdir!” Günümüzün demokrasi anlayışına pek uygun değil ama, demek Bloson’un oğlu çok çekmiş kötü yöneticilerden. Ancak , kendisinin yönetici olmaktan kaçındığını da unutmayalım.

Heraklit’ in, üzerinde düşünülmesi gereken bir fragmanı da şu:

“Doğa, gizlemeyi sever”

            Ne dersiniz; insanoğlu, hâlâ evrenin, doğa’ nın gizemlerini çözmeye çalışmıyor mu ?

            Antik felsefe konusunda en güvenilir kaynaklardan sayılan H. Diels’in sahtekabul ettiği 15 fragmanın hemen hepsi, koca bilgenin fıtratına pek uygun görünmüyor. Bazı “parçalar ” ise, üstadın gerçek bildirilerinde de yer alıyor. 

                   

ÖNERİ VE GÖRÜŞLER

             Diogenes Laertius (Düşünce Tarihi Yazarı), anlı şanlı İran İmparatoru Darius’ un, olağanüstü cazip önerilerle memleketine çağırdığı, ama insanoğlu’nun bu teklifi kabul etmediğini kaydeder.

            Kuesli Nikolaus (Alman filozof)’un, “karşıtlıkların uyumu” kuramında, Heraklit’ in etkisi açıktır. Goethe, üstadımızın görüşlerinden kendisine uygun olanları almıştır. Hegel şu itirafta bulunur:

            “Herakleitos’un hiçbir sözü yoktur ki, Logik’ime (Hegel’in eseri) almış olmayayım”. 

            Hele, çağını aşan düşünceleriyle ünlü Friedrich Nietzsche’nin şu saptaması, Efesli hemşehrimizin önem ve değerini açıklamaya yeter sanırım:

            “Dünya her zaman gerçeğe muhtaçtır. Demek ki,

               her zaman Herakleitos’ a muhtaçtır”.

            Beethoven’ e 9. Senfoni’nin koral bölümü light motive’ i “Sevinç Türküsü “ şiirini yazan F. Schiller’ i çoğumuz biliriz. Hani şu, “Kim ermişse yüce mutluluğuna / Bir dostla dost olmanın” diye başlayan anıt şiirin şairi Schiller, Herakleitos’ un parmak bastığı sonsuz meydana geliş içinde, sonsuz varoluş gizemini şu iki dizede dile getirmiştir:

            “Her şey sonsuz olarak dönüp değişse de

               Durgun ruh yerindedir bu değişmede”.

            Bloson’un oğlu, “Ağlayan Filozof”, “Bay Karanlık”, Herakleitos’a, yaşayıp göçtüğü İonia’nın göz bebeği, Dünya’nın süsü İzmir’den bir merhaba!

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©