Gerçeğin peşinde bitmeyen yolculuk

Sakin bir yaşam sürme hevesiyle Çeşme Alaçatı’ya yerleşen dünya çapında tanınmış ressamlarımızdan Ertuğrul Ateş, elini taşın altına koymadan duramıyor

Ertuğrul Ateş’in elini taşın altına koymasının altında, klasik bir sanatçı duyarlılığı yatıyor. “Kendi atölyemde, huzurlu bir yaşam sürerim” düşüncesiyle yola çıkan Ateş, Alaçatı’da kurulan İyi Sanat Topluluğu’nun fitilini ateşleyen isim olmuş. İki yılı Londra, 18 yılı New York’ta olmak üzere 20 yıl topraklarından ayrı bir yaşam süren Ressam Ertuğrul Ateş, “Kendi çapımı merak ettim” cümlesiyle özetliyor gidiş nedenini. Uluslararası bir arenada Türk ressam olarak neler başarabilirim sorusunun cevabını bulmak istediğini anlatan Ateş, “Anlamanın tek yolu oraya gidip mücadele etmekti. Hiç kolay olmadı. Sıfırın altında bir şansla yola çıktım ama bugünleri görebildim.” diyor.

Sanat yolculuğunda karşılaştıklarını ‘gerçeği bulma’ arayışıyla resimlerine yansıtan Ateş, “Godot’yu Beklerken” oyununa atıfta bulunarak anlatıyor sanat anlayışını:

“Benim sanat yolculuğumda anlatmaya çalıştığım, gerçekliği yeniden yorumlamak. Bize sunulan gerçeklerle yetinemiyorum. Çünkü gerçek hayal edebildiğimiz her şeydir. Burada mistik bir gönderme de var. Yaptığım iş, resim aracılığıyla kendi iç yolculuğuma çıkıp -hiçbir cevapla tatmin olmadan- evrensel değerlere ulaşma çabası. Godot’yu beklemek gibi bir arayış, bilirsiniz ki Godot hiçbir zaman gelmeyecektir. İşte en temel gerçeğe de hiçbir zaman ulaşamazsınız, Tanrı’ya ulaşamadığınız gibi. Bir ütopyadır mutlak gerçeklik. Ben de bir ütopyanın peşinde sürükleniyorum.”

Topraklarımızdan çıkan bir deyimle ‘dertli derviştir sanatçı’ diyor Ateş ve ekliyor: “Yola çıkmıştır, bir lokma bir hırkadır onun derdi. Onun derdi aynı zamanda kendisidir, insandır, Tanrı’dır, varlık sorunsalına cevap aramaktır. Başını derde sokacak ne varsa yapar sanatçı.”

Meyve ağacı

Sanatçıyı meyve ağacına benzeten Ateş, “Yerel olmadan evrensel olunamaz. Ağacın beslendiği bir toprak vardır, bir kökü vardır özsularını çeken. Ama esen rüzgar, beslendiği güneş farklı olabilir. Ancak tadını toprağı verir. Sanatçının da beslendiği kaynak kendi topraklarındaki kültürel zenginliktir. Zenginliği bir süzgeçten geçirip meyveye dönüştürdüğünde sanatçı evrensele döner.” diyor.

Birçok sanatçının yaşadığı ‘yeterince değer görememe’ sorunu uluslararası sanatçımızın da gündeminde. Sanatçıyı gökteki yıldızlara benzeten Ertuğrul Ateş, “Biz de kendi ülkemizde sanatçılarımızı gökteki yerlerine koymalıyız ki, karanlıkta yolumuzu bulabilelim. Gitgide sanatçısını korumayan, gözetmeyen bir toplum haline dönüştük. Bu durumu ciddi şekilde sorgulamalıyız. Çünkü beğensek de, beğenmesek de sanatçı özgün fikirlerin insanıdır. Türkiye’nin elbette binlerce sorunu var ama bu da ciddi bir sorun. Cumhuriyet’ten bu yana çağdaş sanat kültürümüze bir ekleme yapamadık.” diye anlatıyor. 

Alaçatı’da İyi Sanat

20 yılın ardından Türkiye’ye dönüp, birikimlerini kendi insanına aktarmak isteyen Ateş’in Alaçatı’yı seçmesinin nedenine gelince… Sanatsal aktivitelerde başı çeken İstanbul’u, bir kaostan çıkıp diğerine girmemek için tercih etmeyen Ateş, İzmir’in potansiyeline güvenerek bu seçimi yapmış. “Türkiye’nin aydınlık yüzü” diye tanımladığı İzmir’in sanatsal açıdan hak ettiği yerde olmaması, ‘derviş ruhlu’ Ateş’i de tetiklemiş. Alaçatılı işletmeci Haldun Demirhisar’la tanışmasının ardından, Demirhisar’ın tabiriyle Ateş onları uçurumdan itmiş. Daha doğrusu İyi Sanatlar Topluluğu’nun kurulmasına katkıda bulunup, onları cesaretlendirmiş.

Kısa vadede aldıkları sonuçtan memnun görünen Ateş, “İyi Sanat, iddiaları olan bir sanat galerisi. Bir alternatif sanatsal platform oluşturma hedefiyle yola çıktılar. Uluslararası ayakları olan bir oluşum. Alaçatı’yı seçmemizin çok basit nedenleri var. Alaçatı zaten kendi kendine marka olmuş bir belde. Ancak bu markaya bir kimlik aranıyordu. Bütün Alaçatılılar hemfikir bu konuda. Onların desteği olmadan bu iş olmazdı. Alaçatı Belediyesi ve Alaçatı Port çok destek oldu. Çünkü onlar da biliyor ki kültür sanat olmadan, beldenin potansiyeli sonunda tükenecekti. Mutlaka sanatsal bir kimlik edinmesi gerekiyordu. Biz de bu hedef için ilk adımı attık.” diye özetliyor İyi Sanat girişimini. Ateş, “sen-ben demeden, kenara bırakılan egolarla” Alaçatı’nın sanat şehri unvanını alabileceğini de şu sözlerle anlatıyor: 

“Alaçatı tarihi dokusu ve ulaşım imkanlarıyla çok güzel bir tatil destinasyonu. Uluslararası bir havaalanından çıkıp 40 dakikalık yolculukla hem de otobanla bir tatil beldesine ulaşmak dünyanın hiçbir şehrinde yoktur. Bu avantajlarla Alaçatı neden sanatçıların yoğun olarak yaşadığı bir belde olmasın? Sanatçı yerleşim programı örgütlenebilirse, Alaçatı’nın marka kimliğini sanat üzerine kurmuş oluruz. Bu sayede aydınlanmayı yine İzmir’den başlatmış oluruz.”

Alaçatı’nın marka kimliği sanat olacak

Ressam Ertuğrul Ateş’in cesaretlendirmesiyle yola çıkan İyi Sanat Topluluğu’nun başında, Alaçatı’da restoran-bar işletmeciliği yapan Haldun Demirhisar bulunuyor. Karlı bir işten sanata yönelmek gibi bir risk alan Demirhisar, Alaçatı’yı sanatla buluşturma fikriyle yola çıkmış. 2010 Ağustos’unda Alaçatı Port’ta aynı adla açılan İyi Sanat Galerisi’nde ilk sergisini açan topluluk, ikinci sergisini Swissotel’de açtı. Sanat potansiyeli olan birçok kişinin Alaçatı’nın müdavimleri arasında olduğunu söyleyen Demirhisar, “Bu insanların karşısına sadece deniz ya da eğlenceyle çıkmamalıyız. Amaç Alaçatı’yı daha kalıcı hale getirmek. İstanbul’a alternatif bir sanat merkezi yaratmak istiyoruz. Bünyemizdeki en önemli sanatçı, uluslararası bir sanatçı olması sebebiyle Ertuğrul Ateş. Bunun dışında yerel sanatçıları hem Türkiye’de hem yurtdışında desteklemek istiyoruz.” diyor.

Renkli Kalem Medya Grubu
Tüm Hakları Saklıdır ©